Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '10

 
Kategori
Sinema
 

Bir Çağan Irmak filmi: Prensesin uykusu

Bir Çağan Irmak filmi: Prensesin uykusu
 

Hayatta üç şey dileseydiniz sonra da istemeden de olsa derin bir uykuya dalsaydınız ve... 

Benim için “Hayatta olmasını dileyeceğim üç şeyden biri film izlemek olurdu.” dersem yalan olur. Ama yine de bugün sinemaya gitmek ve “Prensesin uykusu”nu izlemek hoş bir sürpriz oldu. Kızkardeşimle, alışveriş merkezlerinin tüketime yönelik olanaklarını(!) yeterince kullanarak alışveriş sonrası sinemaya gitmeye karar vermiştik. Zamanın yetmeyeceği telaşıyla “vaz mı geçsek” diye düşündüğümüzde, hemen “olur” dedim. “Prensesin uykusu” gibi bir filmi çekemeyecektim. Adından da anlaşılacağı üzere her şeyin çok iyi gittiği, çok güzel bir kadın ve çok yakışıklı bir erkeğin olduğu, birbirlerine aşık oldukları “rüya” gibi bir film olmalıydı. Üstelik olanaklarını çok iyi kullanıyordu şu yabancılar ve bizi sesle, görüntüyle çok güzel kandırıp, seyrettirdiklerine inandırıyorlardı. Karnımızı doyururken aklıma geldi, “Film yerli mi yabancı mı?” diye sordum kardeşime, “Çağan Irmak filmi.” demez mi? İyi ki sormuşum. “Hani şu Redd grubunun şarkısından esinlenerek yazdığı film.” dedi ki Çağan Irmak adını duyar duymaz, açıklamaya gerek kalmadan gitmeye karar vermiştim. Yemeğini erken bitiren kardeşim, hemen o kattaki sinema gişesinden biletlerimizi alıp geldi ve sonra kalan vaktimizi film saatine göre planladık.
 

Bir iki saat sonra salona girip koltuklara kurulduğumuzda anladık ki; yorulmuşuz. Filmde de yorgun biri vardı; Seçil hanım. Aziz, sabah sabah kendi apartmanlarına taşınan olduğunu, kapısına çarpan eşyaların sesine uyanarak farketti ve Gizem; “Prenses”le ilk o sabah tanıştı. Seçil Hanım’ın yorgun olduğunu düşünerek çay demleyip götürdü sonra o gülümseyen yüzüyle ama… Ama tersler gibi geri çevrildi ikramı. On iki-on üç yaşlarındaki kızıyla birlikte o mahalleye birilerinden, bir şeylerden kaçıp gelmiş, kendisine ya da kızına yaklaşanlarda ard niyet aramaya koşullanmış, kuaförlük yaparak, kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdüren Seçil. 

Aziz… Kendine has, her daim hatta ağlarken bile gülümseyen biri. Kendi yarattığı hayal dünyasıyla mutlu olan, ama o dünyaya kapılıp kalmadan hatta onu neredeyse reddedercesine; örneğin ağaçları “dinleyecek” kadar gerçek dünyada yaşamı sürdüren biri. “Ölümden korkarım, o yüzden ölmek istemem.” diyecek kadar gerçekçi üstelik. Bir kütüphanede çalışıyor ve kitap tutkusu yüzünden orda ya da orda olduğu için bu tutkusu kimbilir. Ve birlikte evi, aslında çocukluktan beri yaşamı paylaştıkları arkadaşı; Neşet. Tabiri caizse fırlamanın teki. Ama onun da fırlamalığı o aklınıza gelen gibi değil; dürüst bir fırlamalık. Yaşamanın tadını çıkaran bir fırlamalık. 

Ve her gün otobüs durağında rastlaştıkları, aslında hiçbir yere gitmeyen, eski bir yönetmen olan yaşlı adam. 


Hepsinin hayatı, bir gün, Seçil’in kaçtığı geçmişinden çıkagelen “kötü adam” yüzünden derin bir uykuya dalan “prenses”le birlikte iç içe girer. Prenses, o eve taşındıktan sonra, yeni ve mutlu bir hayat düşlerini, hani o bir çoğumuzun anımsadığı hatıra defterine yazmaktadır. Ve olmasını dilediği üç şey vardır. Bunları öğrenen Aziz kadere razı olmayı reddederek, o her zamanki gülümsemesiyle, onları gerçekleştirmek için elinden geleni yapar. 

Dileklerin biri; Redd grubunun sadece kendisi için şarkı söylemesi, diğeri o durakta her gün bekleyen yaşlı amcanın istediği yere götürülmesi ve üçüncüsü… 

Hayatta üç şey dileseydiniz sonra da istemeden de olsa derin bir uykuya dalsaydınız ve... Ve uyandığınızda dileklerinizin olduğunu görseydiniz ne yapardınız? 

Prenses gerçekten uyuyor muydu ve gözlerini açtığında dilekleri gerçekleş miydi dersiniz? Bilmem. Dramatik hayatların kesiştiği bir filmde gülümsemek ve hayatta üçüncü bir seçenek olabileceğine inanmak istiyorsanız, “gerçek” görüntülerle “çizgi” görüntüler arasında gidip gelen bu filmi izleyin olur mu? 

İyi seyirler olsun. 

Not: Bir sahne çok hoştu benim için; Aziz’in Uyuyan Prenses’in parmağını kıpırdattığını gördüğünü iddia edişi ve sonrasında olagelen tartışmada doktorun “Herkes doktor bu memlekette!!!” deyişi, müthiş bir gözlem bence. 

Ve Çağan Irmak benim doğum günüme gönderme yapmıştı; vallahi de billahi de. :) Yoksa neden tek tek yaprakları kopartılan takvimde 14, 15… ille de 17-Mart görünsün? 

Oyuncular: Çağlar Çorumlu (Aziz), Sevinç Erbulak (Seçil), Genco Erkal, Alican Yücesoy (Neşet), Şevval Başpınar (Gizem), Ayşenil Şamlıoğlu, Funda Şirinkal, Işıl Yücesoy 

(: Ben de Çağan Irmak’a ulaşmak istiyorum, lütfen bir yolunu bilen varsa bana iletsin. :) 

***************************************************************************
Çağan Irmak’ın bu filmi yapmasına neden olan Redd grubunun söylediği şarkının sözleri: 

Ben kimin uydusuyum uymadı mı sorgusuyum
Hala eski duygusuyum prensesin uykusuyum
Bir avuntu dolgusuyum terkeder beni korkusuyum
Hala eski duygusuyum prensesin uykusuyum
Uyanmaz mı... banagelince zaman durmaz mı
Uykusuz rüyasız bana gelince hayat neden masalsız bilmem
Bir masalın yokmuşuyum ben hiç ben olmuş muyum
Hala eski duygusuyum prensesin uykusuyum
 

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..