Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '17

 
Kategori
Anılar
 

Bir Dağ Köyünde 12 Eylül'e Doğru

Türkiye Cumhuriyeti on yılda bir rutin olarak tekrarlanan olaylarından birini yaşadı. Ve uzun zaman olgunlaştırılan bir meyve dalından 12 Eylül 1980 Askeri Darbesiyle derilmiş oldu. O zamanın şartlarını bilenler bu durum bir an önce bitsin diye neredeyse askeri davul-zurna ile karşıladılar. Buna yaşımız küçük olmasına rağmen biz dahi çok sevinmiştik. Çünkü o zamanlar üniversite öğrencisi olan ağabeyim ilçe girişinden geri çevrilmiş, karşı görüşten kişilerce ilçeye sokulmamıştı. Aynı zamanda köylerde de durum içler acısıydı. Kamyon kasalarında doldurulan insanlar “tek yol devrim” diye bağırmaya ilçeye götürülüyordu. Köylülerin arsındaki tarla sınırı, inek, tavuk, eşekleriyle ilgili davaları siyasi bir davaya dönüşüveriyordu.
 
İşte öyle günlerden hatırladığım iki olayı buradan kısaca anlatmak isterim: Ben, benden büyük ağabeyim ve annem birlikte evimizden oldukça uzakta olan bir tarlamıza gitmiştik. Tarlamızda altında inekler için ahırı olan bir tahtadan ev, bir de samanlık vardı.  Haziran'ın sonlarıydı. Çayırlar yemyeşil biçilecek kıvama gelmişti. Ancak terör korkusundan annem tek başına gitmeye cesaret edememiş olsa gerek ki ağabeyim ve beni de getirmişti. Bahçemiz genel olarak çayır, patates tarlası elma ve armut ağaçlarına ilave olarak meşhur kiraz ağaçlarımız vardı. Rahmetli babam ilkokul mezunu dahi değildi ancak asla yaş kesmeyen, her yıl yeni meyve ağaçları aşılayan biriydi. Mekânı cennet olsun. Öyle olduğunu biliyorum gerçi çünkü rüyamda gördüm. Babam meyve ağaçlarını severdi. O yüzden de farklı cinslerde kirazlarımız olurdu. Erken olgunlaşanlar, zamanında olgunlaşanlar ve en son olgunlaşanlar olmak üzere farklı kiraz ağaçlarımız vardı. Öyle ki bizim bahçemizde Haziran’da başlayan kirazlarımız iki ay aralıksız devam edebilirdi. Bizim köyde birçoğu şimdi kırklı yaşların üzerinde olup da neredeyse bizim meyvelerden yememiş kimse yok gibidir. Birçoğu insan meyve ağaçlarını istemez çünkü meyve ağaçlarının altı pek güneş görmediğinden meyve ağaçlarının altında ot bitmez dense yeridir. Meyve ağaçlarımız bizim o zamanlar çok hoşumuza giden, zevk aldığımız bir konuydu. İlaçsız, doğal bir elmayı, armudu veya kirazı dalından yemek zevki gibisi yoktur. Bizim bahçemizde her zaman en azından tadımlık bile olsa meyvemiz olurdu.
 
Mevsim yaz, ay kiraz ayıydı. Bizim oralar yüksektir. Yükseklerde meyve geç olgunlaşırken, doğayla sürekli çok çetin mücadele eden insanlar çok küçük yaşlarda olgunlaşmak zorunda kalır. Doğayı yenemeyen, meydandan çekiliverir. Güçlü olmak, hayata tutunmanın kesin değişmez kuralıdır. Misal biz on iki kardeşmişiz ancak sadece beşi hayatta kalabildiğine göre bebek ölümleri ve sağlık hizmetleri açısından 1980’li yıllarda bizim yaşadığımız yerin ne halde olduğunu da gayet iyi anlatıyor olmalı. Uzatmayalım bizler tarladayken ansızın tepeden tırnağa silahlar kuşanmış yirmiye yakın kişi geldi. Devrimciymişler! Bizleri tanıyorlarmış hatta ben de hala unutmuş değilim. Gelenlerden biri amcamın eşi yengemin küçük kardeşi Salih idi. Selamsız sabahsız daldıkları bahçemizde ilk işleri içerinden en genç olanını evimizin önündeki kiraz ağacına yönlendiren de Salih amca oldu. Diğerlerine göre nispeten genç olan kişinin ağaca çıkmasıyla kırdığı dalları aşağıya göndermesi bir oldu. O manzara halen içimi acıtır. Adam koskoca ağacı birkaç dakika içinde budayıp yolunmuş tavuğa çevirdi. O ağaçta ondan sonra asla o seneki gibi kiraz olmadığı gibi dalları da kurudu. Bizler oradan hızla sıvışıp koşar adım köye döndük. Onlar devrimciydi hadi lakin şimdi din konusunda ahkâm kesen birçok kişi dilerim ki babamla helalleşmiş ola…
 
Günler günleri kovalarken, yazın ilerleyen günlerinde yine bir grup evimize gelerek babama nöbet sırasının babamda olduğunu bildirmeye geldiler. Biz de babam da duruma itiraz edemedik. Çünkü adamlar silahlı idi ve devletin olmadığı yerde ya mafya ya terör örgütü ya da başka bir şey hâkim olurdu. Ki zaman onların devriydi. İtiraz demek şakağa bir kurşun sıkılması demek olabilirdi. Devletin olmadığı yerde veya siyasetçinin halkından başka güç odaklarının emrinde olduğu zamanlarda terörist de söz sahibi olur, mafya da, devrimci de, sacı da, solcu da. Neyse babamız mecburen nöbete gitti. Kime karşı? Tabi ki olası asker baskınına karşı ve birkaç çapulcunun baskısıyla hem de silahsız. Bizler çocuktuk ama o gece boyu gözümüze uyku girmedi. Sonra günlerden bir gün yine devrimcilerin sağcıların saldırısına uğradığını öğrendik. Sağcılar solcuları uykuda kıstırmış yayladaki grubun tamamını öldürmüştü. Araba yolu olmayan yaylalardan solcuların cesetleri atlara yüklenerek getirilmişti. Aradan çok bir zaman geçmeden bu defa sağcı grup askerlerin baskınına uğradı ve hemen bizim köyün karşısında olan ve tüm gün süren çatışmalarda sağcı grubun da neredeyse tamamı öldürüldü. Kısacası sağcılar solcuları, askerler sağcıları temizledi. Ortalık bir anda tertemiz oluverdi.
 
Cahiller ve âlimlere bir şeyler anlatmak gerekiyorsa çok dikkatli olunmalı ve her gruba farklı bir dil kullanılmalıdır. Beyni doğruyu görmemiş birine yanlış örnekler üzerinden gitmek, yanlışı sürekli olarak vermek onları zehirleyebilir. En nihayetinde cehalet cahilin suçu olmamakla birlikte fiillerinden sorumsuz olmadığı da muhakkaktır. Cahile anlatılan yanlış fikirler taşa yazı kazımaksa, ilim irfan sahibi kişilere hatalı fikirler suya yazı yazmak kadar etkiye sahiptir. Kötü örneği sürekli önünde gören ve zihni başka fikirlere açılmamış kişi yanlış örneği doğru zanneder. Bu fikre hadi canım sen de diyenler olabilir. Orta Çağ dünyası cehalete ve cahil fikirlerin zirve yaptığı yıllardıki batı bu duruma Rönesans ile son verdi. Neticede binlerce sağcı ve solcu 1980 öncesi ve 1980 sırasında yok yere heba oldu. Heba olan bir ülkenin en yüce değeri olması gereken varlıkları insanlarıydı. Kimi buna ideoloji dedi, kimi buna batı tuzağı dedi. Neticede 1980 Özallı yılların başlangıcı, benim memurum işini bilir ideolojisinin devlete yerleşmesi, Kemal Sunal Filmleri, Dallas Dizileri, Küçük Amerika Hayalleri, Banker Bilolar, Banker Yalçınlar, Banker Kastellileri ortaya çıkardı. Kıroyum ama para bende, yeni bir ekol olurken, bir de baktık ki Türklerin tarih boyu önemli mitlerinden Asena dansöz, Ergenekon terör örgütü oluvermiş… 
 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..