Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Bir Gecede Zengin (!) Olmuşuz da Haberimiz Yokmuş!

Bir Gecede Zengin (!) Olmuşuz da Haberimiz Yokmuş!
 



Bazen, bizi ilgilendirdiği söylenen kimi şeylerin farkına varmayız. Birileri, bizden habersiz, bizim adımıza güzel (!) şeyler yaparlar. Bizi “adam yerine koymama” anlayışı iliklerine kadar işlediği için, bizim adımıza istedikleri kararı alırlar.

Ne garip değil mi?

Bakarsınız, bir gecede bir şeyler değişmiş olur; işler rayından çıktı çıkıyor derken, güzel (!) şeyler oluvermiş!

Bu kez de bir gecede oluvermiş; ülkemin insanı zenginleşmiş!

Kimsenin haberi yok; gazeteler, televizyonlar da olmasa....

Oysa bir gecede başka şeylerin olduğunu bilirdik.

O “bir gece”nin çağrışımsal anlamı o denli çok ki, sokağa çıkıp bir anket yapsanız görürsünüz bunu.

Neler anlatılır neler, neler gelir akla neler!...

Hani, fıkra niyetine anlatılır ya, evi tren istasyona yakın bir yerde olan adamın çok çocuğu olunca, bunun niyesini sormuşlar.

Adam, ne derse beğenirsiniz?

“Tren düdüğüyle yatağımdan zıplıyorum; gözüm uyku tutmuyor... Sonrası malum hikâye... Bilmem anlatabildim mi?”

Adam, belki bu üslupla anlatmamıştır, ama sorunun yanıtını da kendine göre vermiştir. Bunu “okumuş saflar” anlamamış olabilir, ama “evet”e açık olanlar, “leb demeden leblebiyi anlama” misali anlamıştır.

Gece/ler, bir de, “darbe”leri çağrıştırır.

Asker, herkes mışıl mışıl uyurken, “darbe oyunu” sahnelerdi. Bu “darbe”ler, sivillere karşı, başka siviller hesabına sahnelenirdi.

Sağ gösterip sol vurmak var ya, işte öyle!

Öyle ki, “sağ”a gösterip “sol”a vurulurdu.

Zaman değişti, askerin elinden “darbe oyunu” alındı; oyun da sivilleşti. Bilenlerimiz öyle söylüyor; söyleneni aktarmak da bize düşüyor. Ne de olsa biz aracıyız!

*****

“Gece”nin ne/ler çağrıştırdığını sokaktaki adama soralım dedik, sonra kendimizi sokakta adam yerine koyup başladık “suya sabuna dokunmadan” yazmaya.

Yazalım da, ama nasıl zenginleştiğimizi yazalım!

Mirasa konmuş gibi olduk, bakalım cebimiz ne zaman dolacak?

İsmet İnönü’
nün “İstatistikler yalan söyler” sözüne bayılırım.

Bakalım, istatistikler nasıl söylermiş?

Diyelim ki, ortada 100 yumurta, 100 de kişi var.

Bölme işini biliyorsanız, kağıdı kalemi elinize alın hesaplayın, adama başına 1 (yazıyla bir) yumurta düşer.

Aslında, 10 kişi 90 yumurtayı kendi aralarında iç etmişlerdir; kalan 10 yumurtayı da ön kişi...

Yumurtalar gitti mi 20 kişiye, geride 80 kişi yumurtasız kaldı mı?

Kaldı!

O 80 kişi, bırakın yumurtayı görmeyi, yumurta kokusunu bile almamışlardır.

Ancak, bizim sayısal veriler, adam başına 1 yumurta düştüğünü ilan eder!

Bir de, tavukların çifter çifter yumurtladığını düşünün, o zaman, kişi başına düşen yumurta 2’ye çıkar.

Yüzde yüzde artış; rekor, dünya derecesi sayılmalı!

Kişi başına düşen “milli gelir”in, bir gece 2 bin 354 dolarlık bir artışla 15 bin doları geçme “hikâyesi” ile bizim yumurta yemenin/ yiyememenin arasında benzerlik var mı, yok mu?

Ben anladım da, belki de sevinçten, kafam durdu!

Sahi siz ne diyorsunuz?

Cebinizde bir “dolar” sıcaklığı, ağırlığı hissediyor musunuz?








 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..