Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '12

 
Kategori
Felsefe
 

Bir İnsan sevmezin Manifestosu

Soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki, birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar.

Bunun gibi insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır.
 
Başka bir deyişle, ancak hayatta kalmak için gerekli olduğunda yakınlığa katlan ve mümkün olduğunda kaç.

Psikoterapi, böyle bireylerarası bakış açılarına seslenir - yalnızca sosyal kaçınmacılık değil, her renkte ve tonda uyumsuz sosyal davranış da bunlara dahildir:

Otizm (içekapanış), sosyal kaçınmasosyal fobi, şizoid kişilik (kişilik bozukluğu),  antisosyal kişilik, narsisist kişilik (kendini sevme), sevme yetersizliği, kendini aşırı büyük görme, kendini gizleme...

Schopenhauer`ın yukarıdaki kirpi meselindeki benzetmesinde görülen bu tür kişisel bozukluklar, bazı insanların (iç ısısı yeterince fazla olanlar), sıkıntı ve kızgınlık yaratmamak veya hissetmemek için toplumdan bilinçli olarak kaçmaları; bir - kişisel bozukluk olarak değerlendirilmemeli...

Scopenhauer böyle bir düşünürdü: "İçsel gücü veya erdemi olan bir insan, başkalarından hiçbir şey istemez, böyle bir insan, kendi kendine yeterlidir" der. Bir yazısında, "Zekâm bana değil, dünyaya aittir" diyecek kadar dâhi görür kendisini.

Schopenhauer`ın  "Kişinin Sahip oldukları", "Kişinin temsil ettikleri" ve "Kişinin ne olduğu" gibi üç denemesi  önemli birer kaynaktır. önemli birer kaynaktır..

Birincisinde, "Maddi zenginlik ulaşılamayacak bir hedeftir. Ne kadar çok mala sahip olursak, o kadar fazlasını isteriz. Zenginlik deniz suyu gibidir. İçtikçe susuzluğumuz artar. Sonunda biz mallara değil, onlar bize sahip olur." der.

İkinci denemesinde, Şöhret de, maddi zenginlik gibi silinip gidiverir. "Endişelerimizin ve kaygılarımızın yarısı, başkalarının bizim hakkımızda düşündüklerinden kaynaklanır... Bu dikeni tenimizden çıkarmalıyız." İyi bir izlenim yaratma isteği o kadar güçlüdür ki, pek çok mahküm idama giysilerini ve son hareketlerini düşünerek gitmiştir.Başkalarının fikirleri her an değişebilen bir hayaldir. fikirler pamuk ipliğine bağlıdır ve insanı, başkalarının ne düşündüğüne  ya da daha kötüsü ne düşünüyormuş gibi göründüklerine köle eder. Çünkü gerçekte ne düşündüklerini asla bilemeyiz.

Son denemesi, kişinin ne olduğunda ise; "Gerçekten önemli olan tek şey ne olduğumuzdur. En büyük amacımız, iyi sağlık (kendisi sağlıksız bir ömür geçirdi) ile tükenmez fikir kaynağına, bağımsızlığa ve ahlaki hayata götüren entelektüel zenginlik olmalıdır. İçsel dengemiz, bizi rahatsız edenin "şeyler" değil, onları nasıl yorumladığımız olduğunu bilmekten geçer." der.

Bu son fikir, - hayat kalitemizin deneyimlerimiz tarafından değil de, deneyimlerimizi yorumlama biçimlerimiz tarafından belirlendiği fikri - kökü eskilere dayanan önemli bir terapödik doktrindir. Davranışçı- bilişsel terapinin temel ilkesini oluşturur.

Toplumun bizden bekledikleri yerine, hayatımızı zenginleştirecek şeyleri yapmayla -ki bu sevgiyle gelir - ilgili gerginlikle baş etmeyi öğrenmemiz, sanırım "anlama" becerimize karşı gerçek bir güven kazanmamızı da sağlar.
    
Psikoterapistler onun asağıdaki bazı fikirlerinden faydalandıklarını söylerler:
 
- "Yetenekli insanlar, başkalarının vuramadığı hedefi vururlar; dâhi insanlar ise, başkalarının göremediği hedefi vururlar."

- "Ölümden sonra, doğumdan önce neysen o olacaksın."

- Bütün hayatı boyunca 'gerçek bir insan' aradığını, fakat, 'sefil, mutsuz, sinirli zekâlılar, kötü kalpliler ve kötü huylular dışında kimseyi bulamadığını (Goethe hariç) söyler.

- "Hareketlerimiz dışında asla öfke ve nefret göstermemeliyiz. .. yalnızca soğukkanlı hayvanlar zehirlidir."

- "Güvensizlik güven içinde olmanın anasıdır."

- "Önemsememek önemsenmeyi getirir."

- "Bazıları 'bilgiyle' rahatlar, diğerleri 'bilmemekle'.."

- "Boyun eğme arzusu taşıyanlardır daha çok tarikatlara bağlanmak isteyenler."

- Kafanı dağıtan hırs, saygınlık, cinsellik, tutku, para, alkış, popülarite... vs. ortadan kalktığında, daha açık bir görüş imkânı sağlanmış olur."

- "Hayat tarafından 'yaşanmak' yerine, 'hayatını yaşamak' zorunda olduğunu anla-fark et."

- "Olgunluğunu paylaşır ol."

- "Durum, nasıl görünüyorsa öyledir, anlam arayışına girme."

- "İnsan insanın kurdudur."

- "İki ayaklılar değil midir, cehennemi yaratanlar?"

- "Ne zaman bir başkasına uzansam, kendim eksiliyorum."

- "Başkalarının senden daha fazla acı çektiğini bilmen, sana zevk verir."

- "Dikkatini önce ilişkilerine ver."

- "Küstahlık, kabalık, yüzsüzlük ve arsızlık en iyi biçimde, anne - babasını öldürüp mahkemeden "öksüz" olduğu için "af" dilenen bir çocuğun hikâyesiyle anlatılabilir."

- "Geçmişin yüküyle çok fazla dolu olduğu için 'bugün'de kalamıyor, batan bir gemi gibi, battıkça dibe iniyor."

- "Umutsuzdurlar, fakat umutsuz olduklarını'fark edemeyecek kadar kendilerini aldatırlar: İşte sana 'çifte umutsuzluk'örneği: " acılarımızın çoğu 'arzu`larımızla hareket etmemizin sonucu ortaya çıkar."

- "Ìstemek = anlık tatmin; can sıkıntısı= daha fazla şey istemek.."

- "Büyüklüklerini dışarıdan almayan insanlar, bu özelliklerini de yanlarında götürürler."

- "Hayatta ne kadar bağlantın varsa, o kadar da yükün var; bu bağlantılardan ayrılırken de o kadar acı çekersin."

- "Hayat, birbiri ardından gelen kahrolası kayıplardan oluşur."

- "Kişinin sukünetini ancak kendisi bozabilir."

- "İç zenginliği olan insan dışarıdan beslenmez."
 
- "Kendim için edindiğim düşünce, dışımdakiler için de bana bir fikir verir."

- "Var olmak, acı çekmek anlamını taşır. Olumlu mutluluk sonsuz bir kuruntudur."

- "Düşünce gücümüz, tutkularımızın, eğilimlerimizin boşluğunu anlamak içindir. Bunu anladıktan sonra 'vazgeçmeler'e doğru yöneliriz. İçimizde, çevremizdekilere karşı bir acımadır başlar; TÜZE (adalet) duygumuz gelişir."

- "Evren, sonsuz birbirini yiyenlerin yeridir. Şu halde, asil olan erdem değil, erdemsizliktir. Acı, sevinçten çoktur. Parçalanan hayvandan zevk alanlar oldukça, dünya, âlemlerin en kötüsü olmaya devam edecektir."

- "Hiç doğmamış olmak, doğmuş olmaktan daha iyidir."

- "Parmağınıza bir iğne batar, acı duyarsınız; iğneyi çıkarır, acınızı dindirerek sevinirsiniz. Mutluluğumuz bu kadarcıktır, daha çoğunu beklemeyiniz."

- "NE KADAR FAZLA KENDİNİ AÇIKLARSAN O KADAR DA RISK ALIRSIN." - ARTHUR SCHOPENHAUER-

Alaettin Morgül / 08.03.2012 - 12: 44   -

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..