Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '09

 
Kategori
Deneme
 

Bir koç daha bekliyoruz, semirttiğimiz

Deprem olunca, ölümü anbean soluyan yürek şimdi alıp başını bir yıkık kondu dibinde bas bas bağırır.

Sel sularının bulanıklığına karışan büyük diş büyük baş yalanlar, yalanları; ağacı kökünden koparırken toprağından sen hala burada mısın yanılgılarıyla…

Ekmeği aslanın midesinde mekan tutan, kuruyan, bütün nimetleri ensesi kalınların önüne yığan esintilerde, çamura batmış hangi çaresizlik adına yakınır…

Sürekli hakaret ve git başımdan, ekşime lafları bir taraflarında biriken, göz açıp kapanıncaya kadar geçecek ömre dair kırıntıları hangi ovada, hangi iki dağın arasındaki taşkın vadide aranır…

Salya akıtanın nezaketi ve mide bulandıranın kibarlığı kirden, yağdan, güneşten rengi atmış bir kasketin neresine takarsa solmuş şalvarlı adam, aç açıkta yaban ellere düşmüş oğlunu, kızını kızanını karda, kışta bir gün olsun sıcak tutabilir…

İnsanlık harcıyla karılmamış bir düşsel yapının önünde el açan yoksulluk, eline avucuna geçenle bir hayır kurumunda geceden gün doğumuna kadar yana döne ağlarsa, o yapının çatısına tüneyen kuş, yavrularını bahara kanatlandırarak çıkarabilir mi acaba…

Beklentilerin kudurttuğu ruh bozumlarında sıkılan dişlerin döküntülerini ve kırıklarını toplayan sevgili; hangi karda donup hangi gurbette hangi sılada günlerce yarı aç kurtlu ekmeği bölerken sabıra övgüler dizebilir…

Kendine şan şöhret ve payeler biçip anlamlar katarak ses tonunu ve kelimelerini birilerinden alıntılayan, zihinlerde koparılan yaprakları kaça kadar sayarsa, uykusuzluğun çit atlatılan kaçıncı kuzusunu şişe takıp kızartabilir, köprü altında yağlı ve kirli saçına akan koşulsuz ve teklifsiz sevgiyi dileyeni, bekleyeni bir an olsun içten sevindirebilsin, güldürebilsin diye…

Endişenin topuklu ve sivri uçlu mor, eflatun derin çizgilerinde gergin tel ve gerilmiş çamaşır ipine asılı kalan yarın güzel olacak tesellilerini kurutan dört çocuk annesi tedirginlik, tencerede kaynayan hangi teslimiyetin artığında kaybedilen tılsımı bakımsız ve sıska bebeğinin yüzüne gözüne değdirirken gözyaşları inciye dönüşür…

Bütün metalardan ve erken tahrik olmaların erken boşalmalarından lanetli ilenmeler peydahlayan çok çocuklu ve tek eşli er kişi, hangi kağıt oyununa umutlarını basarken, hep yanlış anlaşıldım tekrarlamalarını borç olarak bahçe kapısının ardındaki rutubetli ve karanlık soğuk odada, erkekler mi al işte ağlar koy vermesi içinde çırpınarak hüngür hüngür, sihirli değneği boyalı basmanın neresine değerse bir an olsun tükenişini umudun terkisine tekrar yükleyebilir…

Toparlayın, kim varsa evde sokakta, işte güçte, duymayan duyurulmayan, anlamayan anlatılmayan onlara da seslenin… Bir koç daha bekliyoruz, semirttiğimiz… O koçun uçurumun dibinde otlamasının ve aç gözlülüğünün bedelini bütün sürüye ardı sıra uçurumdan düşerek ödetmek için…

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..