Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '09

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Bir masal ülkesinde yaşam öğretisi.

Bir masal ülkesinde yaşam öğretisi.
 

Kendimle kalmak istediğim dönemlerde hep aynı rotayı izlerim. Bilirim ki hayat yine bana bir şeyler öğretecektir. Tatillerimde denize-kuma koşmayalı, büyük metropollerin geniş caddelerinde kaybolmayalı öyle uzun zaman oldu ki. Almanya’da Konstanz Gölü'ne inmeyi, tarihi 7. yüzyıla uzanan gölkent Meersburg'un sisli sabahlarında gölün sessizliğini dinlemeyi severim. Sonra gölü doğuya doğru takip eder İsviçre’ye girerim. Yolun sonu bellidir. Benim huzur dolu küçük sığınaklarımdan biridir Liechtenstein. 160 km2’lik yüz ölçümü, 35.000 nüfusuyla dünyanın en küçük ülkelerinden biridir. Avrupa’nın göbeğinde, AB üyesi olmayı reddeden bu küçük prenslik, düşük kurumlar vergisi nedeniyle yabancı yatırımcı için de adeta bir vergi cennetidir. Sınırdan nasıl geçtiğinizi anlamaz, küçük bir köprü sonrasında kendinizi başkent Vaduz’da bulursunuz. Şehrin göbeğindeki evlerde üzüm bağcılığı yapılırken birkaç yüz metre yürüyerek bankaların yan yana dizildiği bir finans caddesine girersiniz. Bu çelişki hep şaşırtmıştır beni. Prens Hans-Adam tepedeki sarayından Vaduz’u film gibi izlemektedir. 12 milyonluk İstanbul’dan sonra kendimi 5.000 kişilik Vaduz’da Gulliver gibi hissederim. Ne insan ne de araç kalabalığı vardır. Acaba göremeyeceğim kadar küçükler mi diye şüphe de duyarım. Belediye binasının önünde uzanan yegâne caddesinde bir aşağı bir yukarı gitmek 10 dakika sürer. Ara sıra başınızı kaldırıp prensin sarayına göz atar, gözetlendiğinizi düşünürsünüz. Ortalama ömrün 80 yıl olduğu yemyeşil bir huzur ülkesidir Liechtenstein. O huzurun içinde hangi yaprağın üzerindeki çiy damlasında ya da hangi taşın altında olduğunu önceden bilemeyeceğiniz bir öğreti ile karşılaşırsınız. Yürürken evlerin arasında -bağdan üzüm aşırırken gözüm prensin sarayında- hayatın eğitmenliğini içime çekerim. Bu küçücük ülkede yaşayan 1000 Türk’ten birinin de Belediye’nin tam karşısında Döner Büfesi vardır. İlk gördüğümde çok şaşırmıştım, “Burada bile mi?” demiştim. Sonraları dost olduk Mehmet’le. O’na uğramayı, memleketten haberler vermeyi severim. O da bana kıyak geçer, döneri bol koyar kocaman pidenin içine. Yıl boyu kölesi olduğum diyeti o günlük unuturum ve etin tadını damaklarımda hissederim. Olabildiğince geciktiririm yutmayı. “Bir gün boğulacaksın.” der, beni izlerken. Geçen yazdı son gidişim. Dükkana yaklaşınca gördüğüm kalabalık beni şaşırttı. Herhalde 20 kadar Japon dükkanı istila etmişti! Durdum, ne yapacağımı bilmez halde. Bir süre sonra gülümsedim. Dünyanın dörtte üçünü gezmiş biri olarak, bugüne dek içinde çekik gözlü olmayan hiçbir uçuşumun olmadığını düşündüm. Onlarsız bir dünya yoktu. Her yerdeydiler. Nispeten uzun boyuyla fark ediliyordu Mehmet. Beni görünce iki eliyle selam verdi dostum. Kalabalığa yaklaşıp, uzattım elimi.

“Ne bu curcuna Mehmet?”

"Bu sıcakta buz gibi kola içmek varken, adamlar sıcak su istiyor!”

O an, bu küçük insanların da benim gibi farenjitleri olduğunu düşündüm. Bodrum’un sıcağında, “Su dolaptan olmasın.” demiştim garsona da bana gülmüştü; ama bunlar sıcak su istiyordu! Mehmet’in su kaynatma telaşını her zamanki gülen maskeleriyle izliyorlardı. Nispeten daha genç olan birine, “Neden kola ya da meyve suyu değil de sıcak su istiyorsunuz?” diye sorunca, verdiği cevapla bilgi dağarcığıma muhteşem bir katkıda bulundu.

“Biz Japonlar 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk hiçbir şey içmeyiz. Bu et de sıcak ve yağlı. Eğer soğuk bir meşrubat içersek o yağlar donar ve damarlarımıza yapışır. Mutfak evyenize yağ dökseniz, soğuk suyla o yağı akıtabilir misiniz?”

Gülümsedim. Ne doğruydu. Ortalama ömrün 80 yılın üzerinde olduğu, 100 yılı aşmış nice yaşlısı olan Japonlardan, küçücük Liechtenstein’da kocaman bir yaşam dersi almıştım. O günden sonra sadece döner değil, tüm sıcak yiyeceklerin yanında çay içiyorum.

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..