Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '07

 
Kategori
Sanat Eğitimi
 

Bir öğretim yöntemi olarak oyun

Bir öğretim yöntemi olarak oyun
 

Oyun kültürden daha eskidir ve anlam bakımından zengin bir işleve sahiptir. Oyunda yaşamın doğrudan gereksinimlerini aşan ve eyleme anlam katan bağımsız bir unsur 'oynamaktadır'. Canlı varlık oynadığında doğuştan gelen bir taklit becerisinin hükmü altına girer. Bir gevşeme ihtiyacını tatmin eder veya hayatın ondan talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık yapar. Oyun, insanın benliğine sahip çıkmasını sağlamaktadır. Dahası insan-çocuk-oyunla egemenlik kurma arzusunu, yarışma ihtiyacını, bir şey elde etme, yapabilme veya bir şeyi belirleyebilmeye yönelik doğal bir istek oluşturur. Her oyun her şeyden önce gönüllü bir eylemdir, yine de her ne olursa olsun oyun, sorumlu biri için, isterse ihmal edebileceği bir "şey"dir ama çocuk için bu asla mümkün değildir; çünkü çocuk için her şey bir yana bir oyundur... oyun 'gündelik 'veya 'asıl' hayat değildir. Çocuk ' sadece...miş gibi yaptığı' konusunda tam bir bilince sahiptir. İlk bakışta oyun gündelik hayatın içinde bir kesit , bir rahatlama işlevi olarak belirir. Fakat oyun düzenli olarak tekrarlanan niteliğiyle genel olarak hayata eşlik etmekte onun bir tamamlayıcısı olmakta hatta hayatın bir parçasını oluşturabilmektedir. Hayatı süslemekte, boşlukları doldurmakta ve bu bağlamda vazgeçilmez olmaktadır. İşte bu özelliği ile belki de eğtimde bir öğrenme tekniği olarak tanımlanmaya çalışılmaktadır.

Oyun hem birey açısından biyolojik işlev olarak kaçınılmaz olup hem de topluluk açısından içerdiği anlam; ifade değeri , yarattığı manevi ve toplumsal bağlar açısından önemli nitelikler sunar yani insanı canlı bir varlık durumundan alır toplumsal bir varlık olma yolunda önemli köprüler oluşturur. Oyun bilinegeldiği gibi asla gayriciddi değildir. Tersine oyunun serbest alanı ve özgürlükçülüğü tam ve mutlak bir düzeni içerir. Oyun düzen yaratır, bu düzenin en küçük ihlali oyunu bozar, oyunun niteliğini ve değerini yok eder. İşte bu oyunda kalma 'oyunda olma' durumu mükemmel olmayan dünyanın ve hayatın karışıklğı içinde yeni bir güzellik anlayışının oluşmasını (düzeni ile) zeminler sunar. Denetir, yanıltır, tekrarlar . Oyundaki gerilim, denge, salınım ve birbirinin yerine geçme, zıtlık, çeşitleme, birbirine eklenme , ayrılma ve çözümlemelerle farklı olana, yeni olana doğru olanaklar sunar. Oyun dahil eder ve serbest bırakır. Bir ritm ve armoni içerisinde özümler, yakalar ve cezbeder.

"Baba eve geç gelir ..çocuğunu bir dizi iskemlenin en önüne oturmuş trencilik oynarken bulur. Çocuğunun başını okşar ve öper.. çocuk hemen karşılık verir. Çocuk : 'Baba , lokomotifi öpemezsin , vagonlar bu işin gerçek olmadığını düşünebilir.'der.” İşte bir yetişkinle çocuğun dünyası... Ciddi dünyanın karşısında 'ciddi olmayan 'diye bilinen oyunun cevabı budur.

Oyun oynamak... Belli bir duruma, yalnızca kuralların izin verdiği araç ve yöntemlerin kullanılması ile varılmaya çalışılan; kuralların daha etkisiz araç ve yöntemler lehine daha etkili olanları yasakladığı ve kuralların salt o etkinliği olanaklı kıldığı için benimsenen bir uğraştır.

İşte oynama etkinliğinin temel açılımlarından biri olan 'drama tekniği ile öğrenim' oyunun tüm niteliklerini içerisinde barındırır. Daha çok yaşantıya dayalı biçimlerle eğitim sürecinin her düzeyinde bir öğretim yöntemi olarak kullanılmalıdır.

Oyun şöyle der: ELVEDA DEĞİL... TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE!

 
Toplam blog
: 12
: 784
Kayıt tarihi
: 13.07.07
 
 

Tiyatrocuyum. Ankara Üniversitesi DTFC Tiyatro Bölümü mezunuyum. Drama ve çocuk tiyatrosu üzerine ça..