Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '13

 
Kategori
Siyaset
 

Bir parti düşlüyorum

Bir parti düşlüyorum
 

msn den


İktidar; Demokrasi ve hukukun gerektirdiği şartlar dahilinde meşrudur ve işinin başındadır. Olağan demokrasi kuralları içinde yapılan seçimlerde %50 oy alarak iktidar olmuş, yürürlükteki kanunlara göre Türkiye’yi yönetiyor.

1970’li yıllardan beri halkın demokratikleşme talepleri var. 1970’li yıllarda bu talepler meydanlarda dipçikle bastırıldı. Daha da ileri gidilerek; Devlet eliyle, halk sağ sol ayrışması altında bir birine kırdırıldı. O dönemlerde meydanlarda olan biri olarak, bu gün iktidarın yapmaya çalıştığı demokratikleşme adı altındaki çalışmalar için çok dipçik yedim ve tutuklandım.

Bu günden geriye bakıldığında çok daha berrak olarak görüldüğü gibi, Devlet aygıtını oluşturan Milletin gözbebeği özellikle güvenlik güçleri de iktidara talip olarak ne büyük oyunlar oynamış. Söz gelimi rahmetli Bülent Ecevit’in deyimiyle “on yıllardır sokaklarda halkı kıran silahlar 12 Eylül 1980 sabahı nasıl sustu”?

Bu gün aynı tezgahı Mısır’da görüyoruz. Sol cenahta yer alan devrimci unsurların 1970’li yıllarda meydanlarda haykırdıkları talepler bu gün devlet kendi eliyle yasallaştırıyor.

Peki; 1970’li yıllarda öldürülen ve asılan gencecik insanları ne için ve hangi hakla astınız ve öldürdünüz. Hapislerde işkence edilerek öldürülen o insanların hesabını kim verecek.

Deniz Gezmiş ve arkadaşları ne suç işlediler. Talep ettikleri hakları bu hükümet kanunlaştırırken aynı meclis o kanunlaşan haklar için Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını onaylamıştı. Bu ne yaman çelişki ve vicdan azabıdır. Ama hangi vicdan hissedecek bu azabı.

Bu bir iktidar kavgası…

Bu bir iktidar kavgası ama kiminle kimin arasında geçen bir kavga?

Bu kavganın bir tarafında TSK var. Bir başka tarafında TSK’nın arkasına saklanıp oradan elde ettiği nüfuzu Devleti soymak için kullanan bir kısım sermaye sahipleri var. Bir diğer tarafında halkı seçim sandığında iyi bir iktidar seçemeyecek kadar aşağı ve bidon kafalı gören, kendilerini aydınlanmış aydınlar olarak gören kesim.

Bir tarafta da bidon kafalılar ve göbeğini kaşıyan, ama seçme hakkını kullanamayacak kadar aşağı görülen halk var. Bir başka tarafta zaman zaman “dağdaki çobanla benim oyum bir olamaz” şeklinde dışa vurulan kendini diğerlerinden üstün ve akıllı gören kesim var. Ancak bunlar medeniler, aydınlar, üstünler ve çağdaşlar da bir parti kurup içlerinde tuttukları siyasi düşüncelerini anlatabilecek cesaretleri yok. Bu yüzden demokrasi dışı yöntemlerle iktidar savaşında yer alıyorlar.

Peki ne olacak?

Seçim sandığına giremeyen, ama seçim sandığından çıkana da razı olamayan kesimler hep olacak. Olacak ta, ne yapacaklar, bir başka ‘Gezi’ macerası bulacaklar Ülkeyi yakıp yıkmak pahasına “Amaç Gezi parkı değil, hala anlamadın mı” Allah ne verdiyse polise saldıracaklar.

Oysa demokrasilerde her zaman her derde çare vardır. Sadece benim gibi inanıp benim gibi yaşamıyor diye bile, muhalif olduğu iktidara karşı mücadele etmek aslında her kesin hakkıdır ve meşrudur. Ancak tek şartla partini kuracaksın çıkacaksın halkın karşısına anlatacaksın alternatif modelini sandıktan çıkacaksın iktidar olacaksın.

Bu arada mevcut iktidarın icraatlarını eleştireceksin ve yerine farklı bir icraat programı ile karşısına çıkacaksın halkın. Öyle Mısır’daki veya Suriye’deki VB Ülkelerdeki olanların hayaliyle yanıp tutuşmayacaksın.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..