Sultan Galiye’in tarihi itirazı

Çin 100 mp kamara icat etti. Dünya ölçeğinde; siyasi hareketlilikleri, tek kare fotoğrafta İnsan gözü görse de beyinin işlemesi mümkün değil. 100 mp kamaranın çektiği resmi işleyen işlemcinin teknolojisinin temeli, İltel tarafından 1993 yılında icat edildi. İltelin MMX teknolojisi o günden bu güne öyle bir mesafe aldı ki, hem işlemciler küçüldü, hem çekirdek sayısı arttı.

Durum böyle olunca, Çin 100 mp kamarasıyla Dünyanın genel gidişatını tek karede resimleyebilir!

Dünya sıkıntılı, hız çok yükseldi. Gelişmeleri İnsan beyni tek çerçeveye alıp yorumlayamıyor. Ülkemiz ölçeğinde son 15 yılı okumaya çalıştığımızda, keskin ve dik sıçramalar göze çarpıyor. 2001 ekonomik krizi ve öncesindeki 5 yılın havsalasıyla 2002 seçimleri sonrasını anlaya çalışırken, tam bir sosyolojik teori kırığıyla karşılaşıyoruz.

2003 yılından başlayarak, sosyal alanda bir kesimin özele hayat kaygısı veya mahalle baskısı itirazı derin devleti hareketlendirdi. Ancak; iktidarın arkasındaki halk desteği Ordunun durumdan vazife çıkarmasını engelliyordu.

 Ülkemizde; Cumhuriyetin kuruluşundan beri yönetişimde yönetici seviyesinde duran eğitimli kitlenin, özgün laiklik algısı “bana göre laiklik ……dir” den öteye gidememiştir. Çağdaş laiklik henüz Avrupa’lıların bile içselleştiremediği, bana görelikten çıkaramadığı bir olgudur. Bizim aydınlarımız genellikle, Avrupa halklarının kiliseyle yaşadıkları sorunlar noktasından baktıkları için yerelleştiremiyorlar. Avrupa; ekonomiyi ve adalet dağıtım mekanizmalarını elinde tutan kilisenin yönetimi de kendine bağlı tutması gibi çok boyutlu bir mücadele sonunda çareyi laiklikte bulmuştur.

Türk aydınlarının sosyal saptırması;

Ancak Türk Milleti; Karahanlılar’dan başlayarak, İslam dininin kendi içinde barındırdığı inanç ve ibadet hürriyetini temel alan adalet sistemini uygulamıştır.

Selahattin Eyübi’de, Alp Arslan’da, Fatih Sultan Mehmet’te, Kanuni Sultan Süleyman’da belirgin olarak görülen Devlet Başkanlığı gücünü kendi inisiyatifinde tutmadıkları, kendilerini o makamın işçisi olarak algıladıkları gerçeğidir.

Seyyit Kutup’un İhvanı Müslim in’e teorisyen olduğu dönemde, İhvan’ın siyasi bakışını belirginleştirirken İslamiyet’in, “Devlet Başkanına başkanlık erkinin gücünü başkana teslim etmediğini ve Başkanın seçimini sadece halk’a bıraktığını” temel ilke kaydetmiştir.

Burada temel bir gerçeklik öne çıkıyor. İslamiyet’le demokrasi ve laiklik zıt değil tam tersine iç içedirler. Bu gün Ülkemizde iktidarda buluna partinin Başbakanı “Ben sizin hizmetkarınızım” demesindeki dayanak bu olsa gerektir.

Bu bakış açısı ile Ülke gündemine bakarsak; bir iktidar kavgasına paralel giden savrulmalar ve durduğu yeri şaşıran kesimler göze çarpıyor.

Rus devrimin dördüncü adamı Sultan Galiye’in Lenin’e itirazının tamda yerine denk geldiğini görmek gerek. Sultan Galiyev; Lenin’e “İşçi sınıfının iktidarı mı yoksa beyaz Rus iktidarı mı” sorusunun altında yatan gerçeği doğru okumak gerekir.

Sultan Galiye’e göre; işçi sınıfı, köylü, toplam olarak ezilen halkları milliyet ve inanç sistemlerine göre, birinci ikinci sınıf işçi sınıfı olarak tasnif eden Bolşevik devrimini Sosyalizme ihanet etmiştir. Çünkü Lenin ve Stalin Kafkas işçi sınıfını ikinci sınıf işçi sınıfı olarak tarif etmişlerdi. Sultan Galiyev bu durumu, Rus devriminin kısa ömürlü olmasına yol açacağını söylemiştir.

Aynı sorunu Ülkemiz sosyalistleri ve Ortadoğu sosyalistleri yaşamaktadır. Müslüman Ülkelerde Halklar batı emperyalizminin sömürüp yönettiği Ülkelerdeki kuklalarına sahip çıkan batının yanında görünüyorlar. Tek gerekçeleri ise bu halkın inançlı Müslümanlardan olması. Ülkemizde iktidar; kontrgerilla devleti anlayışının hukuki dayanaklarını ortadan kaldırmaya çalışıyor, sosyalistler direniyor. Bu iktidarın Dindar olması, devrimcilerin karşısında yer almaları için yeterli bir sebep. Ta ki; Gezi’de görüldüğü gibi hangi güçlerle aynı safta kaldıkları ve Ortadoğu ayaklanmalarında bile batı emperyalizmiyle aynı yerde durdukları gibi.