Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '10

 
Kategori
Deneme
 

Bir sağ tarafa döndüm yatakta, bir sol tarafa.

Bir sağ tarafa döndüm yatakta,  bir sol tarafa.
 

SEN DE Mİ YALNIZSIN, KARASİNEK?

Bir sağ tarafa döndüm yatakta, bir sol tarafa. Yatamadım düşünmekten. Derken ilham perileri kondu omuzumun üstüne. Hadi kalk dedi; yazmalısın, bugün güzel şeyler yazacaksın, hissediyorum. Pek bir ilham verdi… Aldım ben de, buyur ettim masama onları. Zaten sağ sol yaparken kurmuştum kafamda ne yazacağımın taslağını.

Nedense düşündüm de, acaba icat edilmedik şey kaldı mı? İnsanoğlu daha neyi bulacak? ( geçenlerde sosyolojiye giriş şu her yerde kullandığımız insanoğlu kelimesine çok sinir olduğunu söyledi. Yanlış bir şey dedi. Bilim kadını da var ama neden bilim adamı diyoruz dedi. Şu an bu konuda yorum yapmayayım, hadi bakalım ) evet genel olarak merakım buydu. Belki saçma gelebilir ama şu hayatta yaşamımızı kolaylaştıran, daha bulamadığımız ne kaldı? Her şeyin en kolayı, en hazırı karşında. Düşünsenize henüz keşiflerin olmadığı zamanlarda olmak ne farklı bir duygu olurdu. Telefon denen şeyin olmadığını… Yazı her yerde, mektuplar, tüyden kalemler, etrafa sarılmış saman kâğıtları… Eski olanı severim. Bir yaşanmışlığı var, duygusu hissedilebilir. Hiç abartmıyorum, nostaljik olsun diye değil bu yazdıklarım. Tuhaf, o dönemleri yaşamak istedim bir an. O anları yaşıyorum bazen. Nasıl oluyor derseniz, bazen gider ya şehrimizde elektrik, o bahsettiğim saatler başlıyor bizim için. Elektrik elini eteğini çeker ya şehrimin üzerinden, bizde de başlar bir duygusallık hali, hayattan korkmalar, anneye sarılmalar, cılız ışığın etrafında toplanmalar… Ve en koyusundan edilen sohbetler… Babamdan dinlediğim, kimisi ailemin başından geçmiş bir dizi olayları… Korkardık, herkes susmuştu çünkü. Karanlığın insanlarda oluşturduğu duygu ortaktır bence. Böyle bir çıkarım ne kadar doğru bilmiyorum ama korku, derinlik, düşünce, karamsarlık hep o karanlık denen şeyde gizli…

Bize de olan buydu elektrikler gidince, tek bir mumun etrafında toplandığımız gecelerde. Ve gelirdi elektrik, aydınlanırdı şehrimin sokakları, gözlerimiz kamaşırdı, hemen sonra toplardık kendimi sımsıkı sarılmış annemizin kucağından. Yine bırakırdı sonrasında kendini o karmaşanın içine tüm aile bireyleri. Peki, bahsedilmedik ne kaldı şiirlerde. Kaç şair yazdı sevda üzerine sözler, çekilen acılar üzerine, hayat üzerine, İstanbul üzerine…

Nasır üzerine bile yazdın demek Orhan veli? Biz insanlar daha ne olaylara tanık olacağız? Başından sonuna kadar meçhul bir döngü. Senin yaptıklarınla, eylemlerinle şekil alan hayatın… Bu gidiş ne yöne? Hep bir gitme durumu. Şu an nerede olmak isterdin sorusuna cevap vermek geliyor içimden. O yüzden sordum sorumu. Bilmem… Kalbim pek çok farklı duyguyu şu aralar üst üste yaşadığı içindir ki paramparça. Bir yanım hemen şimdi ablalarımızla buluştuğumuz o çaylı, kekli sohbetlerde; bir yanım şimdi şu saatlerde uyuyan güzel anneciğimin kolları arasında uyurken saçlarını koklamak istiyor, bir yanım can dostumla aynı şehirde okumak için can atarken bir yandan da iç geçiriyor bu isteğini üstünden. Kendime yabancı olduğunu hissettiğim bir diğer duygu ise şu an hiç tanımadığım bir şehirde olmayı arzu ediyor, keşfederken şaşırmayı… Bir yanım hiçbir şey yapmadan sadece okuyabileceğim yine kitap gibi sakin bir liman arıyor. Bir diğer yanımın da canı çay mı çekti ne? Bunun yürekle bir alakası yoktur herhalde.

Tam şu an bir karasinek kafamın üzerinden uçup, sinir etmekte beni. Yalnız bırak beni. Düşünmem lazım. Yok, dinler mi… vız vız vız… O kadar geniş bir ortamda sen gel konacak yer olarak seç benim kafayı. Olacak şey mi? Pes ettirecek ve son vereceğim yazıma. Ve sinek galip geldi, Sema tükendi, kolu yoruldu, gözleri gitti… Sesler de kesildiğine göre bütün kızlar yattı. Yurda derin bir sessizlik hâkim. Uzaktan geliyor bir makine sesi. Bir ben uyanığım bir de şu karasinek zannedersem. Uykusu yok belikli onunda. Eh be sinek, ne potansiyel var öyle sende? An itibariyle sinir ediyorsun beni. Bir gitmedin ya. Tamam, sen benden gidemiyorsan ben senden gideceğim. Ve hamlet ölür… Seyirci bunu bildiği halde izler sonuna kadar, etkisi olmaz sonuna oyunun. Kapanır perdeler, Sema çekilir köşesine, acaba oldu mu bu yazı diye içinden geçirir, sineğe sinirini dile getirir, lambaları kapatır, üstüne çeker yorganını ve yine az önce kendini uyutmayan düşüncelere teslim eder kendini. Ama bu sefer düşünceler de yorgundur. Onlar da uykuya bırakmışlardır kendilerini. İyi geceler herkese. Sana da iyi geceler karasinek, umarım bir daha görmem seni…
 
Toplam blog
: 16
: 643
Kayıt tarihi
: 23.06.10
 
 

Muş doğumlu, 20 yaşında daha çömez bir yazarım... Hem ben sadece yazarım... Öyle bir tutku ki yaz..