Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '12

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Bir sendika

Bir sendika
 

Bir sendika düşündüm uyuya büyüye. İçinden ırmaklar geçiyordu cennete gidesiye. Şükürler dönüyordu etrafında ve bıyıkları vardı, doktordan tavsiye. Onların duygusal konuşmaları vardı; bir de 1 Mayıs günü sahne alan romantik şarkıcıları. Birlikte eğleniyorlardı Meksika dalgası eşliğinde, direne direne.

Her yuvarlak masaya oturuyorlardı. Kebabist yaklaşımlarla etsel dönüşümlere imza atıyorlardı. Kimin eli kimin neresindeydi anlaşılmıyordu. Aslında hiçbir şey olmuyordu ama ağızlarından düşen manevi cümleler huzur veriyordu, rahatlatıyordu. Olsun! Zam olmasa da yaşanabilirdi, manevi hazzı yaşayan bilirdi. Ne güzeldi her şey böyle. Tanrım hiç bitmesin bu beyaz düşüncelerim; hiç tükenmesin bu sıcacık hislerim.

Kahretsin! Bir aksilik beliriyordu sanki yavaştan ya da fark etmediğim bir şey görünür olmuştu o haz dolu ufuktan. Yiyip içenler vardı sanki bir köşede, en kralından. Bakıyordum saklanıyorlardı, yaklaşıyordum kaçıyorlardı. Az kişiydi onlar, bizim başlar ama biz çok kişiydik, uzaktan onlara bakanlar. Halbuki aramızdalardı hazdan huzurdan söz ederken, kol kola durup nura ererken. Yoksa o etler nimetten değil miydi? Butların şükrü çok mu sahteydi? Ya o romantik şarkıcı, hikaye miydi? Aman tanrım!... Biz çok kişiydik ama maneviyattan birer divaneydik. Sükutla beklemekte ve sabretmekteydik.

Ve onları en son tepenin birinde gördük. Huzur patlaması halinde koltuklara yar olmuşlardı. Yine çok sempatik ve sevecen duruyorlardı. Maneviyattan sanki kudurmuşlardı. Bıyıkları vardı yine, dudakla burun arasında ufacık kalıyordu. Nasıl yükseğe çıkılacağının yolunu anlatıyorlardı. “Şükür et, inan, azmet” falan diyorlardı. Oysa aynı zamanda başlamıştık şükretmeye, inanmaya, azmetmeye. Neden onlar bu kadar hızlı çıkmışlardı yükseğe? Oysa mühim olan gönül yüksekliğiydi bir zaman önce. Neden şimdi önemli olmuştu parayla, makamla ermek keyfe?

Sanırım kaybetmiştik ama yine de peşlerindeydik. Gözümüzü istedikleri renge boyuyorlardı ayıla bayıla. Yeşili seçiyorlardı en çok renklerin arasından ama orman gibi, ağaç gibi değildi yeşilin bu hali. Kilit gibi, esaret gibi… Bizi en harlı yanımızdan tutuyorlardı, en harlı yanımızı bile zalimce yakıyorlardı. El ele tuttukları biz değildik; bizi el ele tutuştuklarına sallayarak pazarlıyorlardı. Fiyatımı bilmediğim bir kampanyanın indirimli ürünü olmuştum artık. Satıldıkça küçülüyor, el değiştirdikçe düşüyordum. Zamanla eksiliyordu üstüm başım ve ben kendi ayıbımın ve avanaklığımın soğuğunda çok fena üşüyordum.

Bir sendika düşündüm uyanıp, gerçekçe… Hakkımı arıyordu emek kardeşliğiyle. Ne sözü vardı baştakinin ne de sözcüsü, alanları ev yapmıştı hak kazanma güdüsü. Tavrı sevda kokuyordu, hareketi özveri. Kaçanları bir yana, kalan canlar bizimdi.

 

 
Toplam blog
: 21
: 712
Kayıt tarihi
: 19.11.10
 
 

Ülkem ve dünya konusunda fazlasıyla ilgili ve bilgili olmaya çalışan bir eğitimciyim. Katkı ve yenil..