Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '14

 
Kategori
Deneme
 

Bir uzun hikaye; onun hikayesi (Dokuzuncu bölüm- devam edecek)

Bir uzun hikaye; onun hikayesi (Dokuzuncu bölüm- devam edecek)
 

O çocuk


  •  Pompacı sanki o işi başkası yapamazmış gibi büyük bir ciddiyetle kadının yanında bir ayrı havada depoya mazot pompalamaya başlamıştı. Arada bir delikten bir çubuk sokup deponun neresine kadar dolduğunu kontrol ederken sanki laboratuardaki profesör edasını takınıyordu.
  •    
  • Adam gitti, kamyon şoförüne “Sağ ol arkıdeş, sayende geldik, borcumuz ne?” diye sordu. Şoför “Ne parası? Para mara isdimez arkıdeş, çocuğun okumasında bizim de duzumuz olsun” diyerek para almamakta diretince adam “O zaman bununla ikiniz çorba içesiniz, bunu al gari.” diyerek bir lirayı zorla verdi.
  •    
  • Şoför “İyi, bunu alayım madem. Siz akşam dönceseniz, ezanla birlikde burda olun. Ben sizi götürün. Hem yenge var, dünkü gibi lafı dalıp gelip geçivemeyiz.” deyince adam gülerek “Doğru valla, emme olduydu ha…” dedi.
  •    
  • Sonra depoya mazot pompalayan pompacıya da “Arkıdeş, çuval burda galsın, ben şunnarı goyup gelen, çuvalı sonra alayım.” dedi. Pompacı pompaya ara verip “Tamam arkıdeş, burasını kendi yerin bil” deyince adam, “Sağ ol arkıdeş.” deyip karısının yanına gitti. Ona “Hadi şunlara yüklenip gidelim.” dedi.
  •    
  • Bunu söylerken çok itibarlı bir adam havasına bürünmüştü. Öyle ya koskoca kamyonu olan biri ve mazot dükkânı olan biri ona sanki kırk yıllık arkadaş gibi davranmıştı.
  •    
  • Kadın da bütün bunları görmüş, aklına emmi kızı gelmişti. İçinden ‘Şindi burda olmalıydı da benim adamın forsunu görmeliydi. O osuruklu adamın üç guruş parası mı benim adamın adamlığı mı daa önemli bir göreydi’ diye içinden geçiriyordu.
  •    
  • Çünkü emmi kızının kocası gerçi ‘keprem’ biriydi ama köyün en zenginlerindendi. At arabası, bi çift öküzü, aşağıda su basar tam beş dönüm tarlası, bağı, ayrıca keçileri, sağmal iki ineği vardı.
  •    
  • Onun kocası ise çıplağın biriydi. Ama şimdi kocasını kamyoncu ve pompacıyla senli benli konuşurken görünce kocası gözünde “dağ” kadar büyümüştü.
  •    
  • Bu şekilde önde kocası yatak yorganı yüklenmiş, arkada kadın iki eli de dolu üstelik hasır da onda hızlıca gidiyordu. Kasabanın altından gidiyorlardı.
  •    
  • Aslında kadın pazaryerini, oradaki dükkânları görmeyi çok istiyordu. ‘Belki bi şeyler alırın’ diye saklıca biriktirdiği paradan dört buçuk lira da yanına almıştı.
  •    
  • Bu düşüncelerle kocasının ardından giderken kasabanın dışına çıktıklarını fark edip kocasına seslenerek “adam kasabayı bitirdik” dedi.
  •    
  • Adam karısının sesini duyunca karısının sesini başka duyan var mı diye bakındı. Kimse yoktu.
  •    
  • İçinden ‘Bizim garıya azcık yüz verince nerdeyse depeme çıkıcek’ diye kızdı ama ‘Şindi gurbetde, galbini gırmeyen.’ diye düşündü. Yine de kızgın “Çok gonuşmu da gel arkamdan” dedi.
  •    
  • Kadın da zaten sesinin fazla çıktığını fark edip utanmış, biraz da adamı gızdırdık diye korkmuştu. Sessizce kocasının arkasından yürümeye devam etti. Az ileride tek tük evler vardı. Kocası ilk eve doğru yönelince kadın içinden ‘Herhal burası’ diye geçirdi, eve alıcı gözle baktı.
  •    
  • Bu sırada çocuk da sanki kalbine doğmuş gibi babam geliyor mu diye yola bakmak için evin kenarına çıkmıştı. Önce babasını sırtında yükle gördü. Sonra arkasından gelen anasını görünce “Anam geliyo!” diye bağırıp anasına doğru koştu.
  •    
  • Bu sırada kadının da çocuğu görünce dizlerinin bağı çözülmüştü. Sanki yıllardır oğlunu görmemiş gibi elindekileri yere koymuş ve kollarını açarak “Oğlum” diye bağırmıştı. Ana oğulun bu kucaklaşmasını görünce adamın içi sızladı.
  •    
  • Emine Yenge de çocuğun sesini duyup çıkmıştı. Kadınla çocuğun hâlini görünce hafif gözleri yaşardı. Kendine ve onlara şaşkın bakan adama “Nedcen, oğlan daha ana guzusu” dedi.
  •    
  • Babanın bu görüntü karşısında aklı karışmıştı. İçinden ‘Bunlar şimdiden böyle yaparsa işimiz var. Oğlana alıp gitsek mi ki?’ diye geçiriyordu.
  •    
  • ‘Sarmaş gürmeş’ olan ana oğul, bir süre öyle sarılı kaldılar, sonra ayrıldılar. Kadın gösterdiği heyecandan biraz utanmış gibi, kendilerine gülümseyerek bakan Emine Yenge’ye baktı.
  •    
  • Oğlunu bir kere daha yürekten öptükten sonra, yere koyduğu sepet ve torbaları almak için davrandı. Çocuk, “Sen bırak anam, ben götüren.” derken gözündeki yaşları elinin tersiyle siliyordu. Ana oğul, ellerinde çocuğa getirilen eşyalarla eve doğru yürüdüler.
  •    
  • Baba da sırtındaki yatak, yorgan ve hasırı çocuğun kalacağı odaya bırakıp dışarı çıkmıştı. Emine Yenge geldi. Arkasından çocuk ve anası ellerindeki torba ve sepetleri çocuğun kalacağı odaya bırakıp çıktılar.
  •    
  • Baba yanına gelen oğlanın kafasına hafiften elini sildirerek bir şaplak atıp “Kerata, dayanamecesen götürem sene.” dedi.
  •     
  • Anası babanın bu sözü üzerine “Yok bubası, ha azcık özlevemiş hepsi o. Oğlan şindiye gada heç gurbete mi çıkdı? Bene görünce göynüvedi diye anlatmaya çalışırken baba “Sene n’oldu, sen oğlandan öncü gobcuları goyvedin ya…” dedi.
  •    
  • Bunu duyan Emine Yenge “Aboo sen de çok sıkışdırma onları. Sen erkeksin, ne bilicen garılan neler duydunu?” derken işi şakaya getirip deminki dramatik durumun yarattığı hüznü gidermeye çalışıyordu.
  •    
  • Adam Emine Yenge’nin bu sözleri üzerine gülümseyerek “Abo garıla bi araya geldi, burda durulmaz gari, ben giden kök çuvalını getiren” deyip gitti.
  •    
  • Emine Yenge “gel bakam gelin. Biz de oğlanın odaya çeki düzen verelim” dedi. Hepsi birlikte çocuğun odaya girdiler. Çocuğun anası “Sağ ol yenge, valla adam dediydi emme şindi görünce içim ırahat eddi oğlan sağlam ellerde deyi, çok sağ ol.” dedi. Emine Yenge övülen her kişi gibi hafiften utandı, “Ne önemi var gelin. Herkez öyle yapar. Şunun şurasında el gadar sabi, ana guzusu. Kim olsa sahap çıkar” dedi.
  •    
  • Çocuğun anası “Sen öyle deme yenge, herkez bir olur mu heç?” diye çokbilmişçe söylenirken bir yandan da odayı gözden geçiriyordu.
  •    
  • İçinden ‘Burası ahır gibi kokuyo emme baya bi şeye benzeyo. Bi akşamdan akşama galıcek. İdare ede’ diye geçirdi. Torbaların yanına sardığı ‘püren’ süpürgeyi çözüp “Yenge siz azcık dışarı çıkıven de ben içeri bi süpüren” dedi.
  •    
  • Emine Yenge ve çocuk dışarı çıkarken toz olmasın diye içinde çorba olan ibriği ve yiyecek torbalarını da alıp çıktılar.
  •    
  • Kadın ocağın yanında tozutmadan süpürerek bir yer açtı. Yatak yorgan dengini oraya koydu. Toz olmasınlar diye hasırı da üzerine attı. Sonra dışarı çıktı. Emine Yenge’den yere serpmek için su istedi. O da “Helâdaki tahrat ırbığını al.” deyince gidip helâdan taharet ibriğini aldı. İbriğin içinde su vardı. Alıp geldi, odanın içine tozmasın diye serpti. Sonra ibriği kapının yanına koydu. Başındaki dastarın bir ucuyla ağzını kapatıp usul usul odanın içini süpürmeye başladı.
  •    
  • Yer topraktı. Yer yer serpilen sudan çamur olmuştu. Kadın çamurun geçip toprağın ‘tepsermesi’ için biraz bekledi. Sonra yavaş yavaş yeri süpürdü. Biriken pisliği kapıya doğru yavaş yavaş götürdü. Orada eliyle alıp dışarıda ileriye attı, geldi. Pislik bitince Emine Yenge’nin yanına geldi. “İçeri tertemiz oldu. Toz birez yatışıvesin, sonra evi yerleşdiriz” dedi.
  •    
  • Bu sırada adam da benzinliğe varmıştı. Kamyon çoktan gitmiş, pompacı içeride oturuyordu. Adam önce pompacının yanına gitti, selam verdi. Pompacı “Neddin bizim oğlan?” dedi.
  •    
  • Adam oradaki sandalyeye oturup “Valla arkıdeş, insanın yüre dayanmecek be. Oğlanın bi anam geliyo deyi goşuşu vardı, valla görmek ilazım, ben orda bittim valla” dedi.
  •    
  • Pompacı “Ee arkıdeş, daha çocuk o, ana guzusu emme alışır gider. Sakın bunu bahane edip oğlanı okudmakdan vazgeçme ha…” dedi.
  •    
  • Adam “Tabii canım vazgeçmem vezgeçmesine de yine de hem oğlan için hem garı için alışması zor olcek. Çünküm biz erkeğiz emme onların biri garı, öteki çocuk. Emme tabii alışcekle canım, alışmaları lazım.” deyip ayağa kalktı. “Bene müsaade, ben şu kök çuvalını almaya geldim.” dedi. Pompacıyla birlikte dışarı çıktılar.
  •    
  • Adam çuvalın yanındaki çıra koyduğu torbadan bir demet alıp pompacıya uzattı. “Al arkıdeş, soba yakaken ilazım olur” dedi. Sonra gülümsedi “Gerçi benimki de işgüzarlık oluyor, gazyağının ocağında çıra belkim lazım olmaz emme çam sakızı çoban armağanı sayarsın sen de” dedi.
  •    
  • Pompacı “Sağ ol arkıdeş, valla çıralar çok hora geçdi. Ben gazyanı içmek için değil satmak için bulunduruyon. Her gün gazyağıla soba yakasam kârı kediye yüklerin sonra” diyerek çıraları aldı.
  •    
  • Adam pompacının laflarını beğenmiş, içinden ‘Ee adam akşama dek o gadar adamıla muhatab oluyor, tabi tam yerinden gonuşcek.’ diye geçirdi, çuvalı sırtına aldı. Öbür eline de çıra torbasını aldı, pompacıya “Hadi şindik hoşcu gal, akşama görüşürüz” deyip yürüdü.
  •    
  • Pompacı güle güle der gibi elini salladı, sonra adamın verdiği çıralarla odasına girdi.
  •    
  • Adamın söyledikleri, çocuğun anasına yangınlığı, ananın çocuğa sevgisi aklına geldi. ‘Arkıdeşin işi zor valla. O da insan, daş değil ki. O da üzülüyor tabii emme içine atıcek. Erkeklik bunu gerektirir. Keşke bubam beni de okudeydi.’ diye içinden geçirdi.
  •    
  • Adamın çocuk okutmak için çırpınışı çok hoşuna gitmişti. Akşama kadar gelene gidene hep bunları, yanına biraz daha ekleyip anlattı durdu.
  •    
  • Böylece kim olduğu bilinmese de adam, çocuk ve anası; tabii Emine Yenge de çok meşhur olmuştu.
  •    
  • Pompacıdan bunları dinleyen herkes, gittiği kahvede, akşam evlerinde bunları konuştu. Kadını, çocuğu, adamı tanımadan herkesin canı acımıştı.
  •    
  • Kadınlar kocalarına “Gördün mü herif, ellede ne adamla var?” diye baş kakmışlardı. Çocukların anlık da olsa okuma hevesleri artmıştı. Babalar da içlerinden kendilerine “ne pahasına olursa olsun, çocuklarını okutma” sözü vermişlerdi.
  •    
  • Neyse bunları yeri geldi diye yazdık. Konumuz o değil.
  •    
  • Adam sırtında çuval, elinde çıra torbası hiç dinlenmeden Emine Yenge’nin evine geldi. Çuvalı ve çıra torbasını duvarın dibine koydu.
  •    
  • Kimse ortalıkta gözükmüyordu.
  •    
  • Merakla oğlanın odaya girdi. Bir baktı, oda basbaya bir şeye benzemişti. İçinden ‘Ee garı eli deyince her şey böyle güzel oluyor’ diye geçirdi.
  •    
  • Emine Yenge ve kadın hasırı yere sermişler, pencere gibi yere bir örtü takmışlar, çocuğun yatağını alta, yorganı üste gelecek şekilde duvarın dibine yığmışlardı.
  •    
  • Ocağın hemen yanında içinde tarhana olan ibrik, yanında su ibriği, bir tas… Yeyim yiyecek torbalarını duvarın dibine sıralamışlar. Bir örtünün içinde yufka ve ot ekmeğiyle gatmeri torbaların hemen yanına, ocağa yakın yere koymuşlar. Çocuk köyden getirdiği kitap, defterleri çıkarıp ocağın biraz ilerisinde duvar dibine koymuştu.
  •    
  • Emine Yenge de bu sırada kendi evinden bir bucak minderi getirmiş, kadın ve Emine Yenge o minderin üzerine oturmuş, çocuk da yanlarında diz çökmüş sohbet ediyorlardı.
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..