Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir yaş daha yaşlanmak..

Bir yaş daha yaşlanmak..
 

Benimde doğum günüm vardı...


Kimileri sever doğum günlerini. Hele çocuk yaşlarda ne güzeldir. Ama nefret edenler de yok değil midir ? Hele ki, merdiven dayanmışsa kırklı yaşlara ve üstüne. Ne menem şeydir öyle doğum günü. Hele birilerinin ‘bir sene daha yaşlandın’ demeleri.. İnsan ister istemez belli belirsiz bir hüzne kapılmaz mı ?

Dedik ya ! Çocuklukta ve de gençlikte güzeldir her şey. Bu yaşlarda başka güzeldir ‘yaş günlerini’ kutlamak. Kutlanılmasını istemek. Belki hediyeler almak. Eğlenceli ortamlarda pastalar yemek, gülmek, kakariki kikiki… Falan filan…

Bunların hepsi iyi hoş da, hiç aklımıza getirmeyiz vucudumuz, beynimiz, suratımız, saçlarımız, organlarımız da anı zamanda bir yaş daha, bir yıl daha eskiyor. Otuzlu yaşlara kadar pek önemsemez insan. Çünkü havaidir gönüller. Hızlı yaşanır zamana inat. Ne de olsa serde gençlik var. Ama daha sonra, sorumluluklar katlanınca, kat be kat, el iş tutmaya, aş tutmaya başlayınca, evlilik, çocuk, kira derken bir de bakılmış ki, yaş kırka dayanmış. Ya da durumunu bir düzelteyim de öyle evleneyim, ev bark sahibi olayım deyip de, zamanı kollamayanlar da bir bakıyor ki, yaş geçmiş, saçlar beyazlaşmış. Hala, farkında değilseniz bile, birileri size muhakkak hatırlatır. İlk vurduğu nokta saçlarınız olur. Biraz daha geveze ve dangalak eş, dost, akrabalarınız var ise “a, çok çökmüşsün, yaşlanmışsın” deyiverir. Ya da, bir gün, bir an gelir de telefonunuz çaldığında “doğum günün kutlu olsun” dediklerinde, hatırlarsın kaç yaşında olduğunu. Eğer hala hatırlayamadıysanız, yine birileri “yahu kaç oldun sen şimdi” diyerek hatırlatır, merak etmeyin..

Zihniniz, size yaşadıklarınızın daha dün gibi yaşandığını hatırlatıyor olsa da, doğanın kanunu gereği, yavaş yavaş yaşlanmışsınızdır. Çevrenizdekiler doğum gününüzü kutlasalar bile size boş gelir. Çünkü yıllanmışsınızdır artık. Hele kırkı geçmişseniz. Üstüne üstlük birkaç yıl daha eklemişseniz üstüne, yaldızlı kutlamalar, öpücükler, mumlu pastalar kar etmez. Geçmişe takılırsınız şöyle bir. Yaşadıklarınız, film şeridi gibi geçer gözünüzün önünden, kimi sizi gülümsetir, kimi hüzünleştirir. İster istemez, geçmişin muhasebesini yaparsınız. Artıları, eksileri alt alta koyar, karda mı, zararda mı olduğunuzu hesaplarsınız. Çoğu zaman bilançonuz tatsız sonuçlara gebeyse, kaldırıp atarsınız bir köşeye sisli hülyalarınızı..

Sonra, geleceği düşlemeye başlarsınız. Uç uca eklenir sahneler, dalar gidersiniz. Ta ki, biri sizi uyandırana kadar.

Başka bir telefondur yine gelen. Karşıdaki ses tanıdıktır. Tüm kalbiyle “yıllanmış olanı” değil de, seneye bu zamanlar eskiyecek olan yeni yaşınızı kutlamaktadır. Oysaki netice o da geçecek. Zaman, zamanı kovalayacak ve artık, yaş dönümleri kutlanamaz hale gelecektir.

Öyle ya da böyle. Ne kadar yaşarsak, ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım. Bu yaş, bu beden, bu organlar, bu gözler, bu eller, bu ten, bu ağaran saçlar bizim. Onlarla beraber geçiriyoruz bir ömrü. Onlara iyi baktığımız sürece, bizimle beraber olurlar. Bakamadığımız zamanlarda da bizi yavaş yavaş bırakırlar. Yaşlanıyoruz, yaşlanmasına da, daha henüz bizi bırakan bir organımız, tenimiz olmadığı için, kalbimiz hala sevgiyle ve heyecanla attığı için önce yaratana şükredip, yaşadıklarımızdan ders alıp, geleceğin rüzgarına bırakmalıyız kendimizi..

Yeni yaşımı da, kendimi de, vücudumu, zihnimi, kalbimi de seviyorum. Ve hep seveceğim. Onlar beni bırakana kadar…

Benim de doğum günüm bugün.. Hediyem se YAŞAMAK...

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..