Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

24 Nisan’ı tarihten silebilseydik keşke !

24 Nisan’ı tarihten silebilseydik keşke !
 

Ermenistan'ın derdi 'soykırım mı' yoksa Türkiye devleti mi ? Bakın nasıl yakılıyor Türk bayrağı..


1915’in Nisan’ından, 2010 Nisan’ına kadar 95 yıl geçmiş. Doksan beş yıl önce olan olaylardan, hala bu ülke, bu devlet ve bu ülkenin insanları sorumlu tutuluyor. Hala altı deşiliyor bu yaranın ve hiçbir zaman üstü kapanmayacak. Hiçbir zaman, gerçekler gün yüzüne çıkmayacak. Çıkartılmayacak. Çıkartılmasını istemeyenler var. Hem içimizde, hem de illaki dışımızda bunu böyle isteyenler var. Olayların böyle vuku bulması, kimilerinin işine geliyor. Kimileri, gerçekleri saptırıyor. Uluslar arası arenada bir ‘koz’ olarak kullanıyor. Ermenilerinin açtığı bayrak altında, tüm dünya devletleri arkadan gitmeye hazırlanıyor. Hele bir ABD kabul etse, o zaman bayram havası estirecekler. Kabul etmezse de, Allahın 24 Nisan’ları çok. Elbet birinde bu iş bitecek. Sonra? Sonrası karanlık ve bir o kadar da karışık. Siyasi üstünlükler, sınır ihlalleri, tazminatlar, toprak talepleri vs. daha rahat tartışılır olacak…

Bitmedi kardeşim. Bitirmeyecekler. Hepimiz bitmesini ve bitirmesini istiyorsak da bitirmeyecekler. Birileri, sürekli olarak “Türkler Ermenileri katletti” şarkısını söyledikçe, dinleyen de çok olacaktır. Nakaratını haykıran da.. Ama aklıselim insanlar da arada çıkıp, kardeşim bu ülke bir savaşın eşiğinden çıktı. Dünya devletleri ile savaşmayı kazandı, bitirdi. İçeride çetelerle mücadele etmeye başladı. Bu çetelerin de başında özellikle doğu Anadolu’daki ermeni çeteleri gelmektedir demiyor, kimse Ermeni Taşnak’ları ağzına almıyor. Hiç kimse, bastırılan Ermeni baskınları sonrası ele geçirilen binlerce silahın nereden geldiğini sorgulamıyor, hiç kimse, bu kadar çetecinin bugünkü Ermenistan topraklarından kalkıp, Kars’ı geçip, Erzurum içlerine kadar gelip, insanları neden ve nasıl öldürdüğünü, hatta katlettiğini yazmıyor, konuşmuyor, ağzına almıyor.

Evet, hiç kimse, Erzurum’da, Kars’ta, bir tarlaya yığılarak, domuz bağı ile birbirine bağlanan insanların, çetecilerin silahlarından çıkan kurşunlarla infaz edilmelerini konuşmuyor. Hiç kimse, bu çetelerin, Türk askerlerinden kaçarken, önlerine geçen Türk, Kürt, Ermeni demeden vatandaşları kılıçtan, hançerden neden geçirdiklerini, hamile kadınların karnını yarıp, içindeki bebeği çıkartıp, diri diri yaktığını, birçok Türk’ü nasıl işkencelerden geçirdiğini konuşmuyor. Çetecilerin kaçıp, giderken köyleri, içindekilerle beraber neden yaktıklarını da yazmıyor, konuşmuyor. Ve hiç kimse bugün, daha o yıllarda bu ülkede kaç Ermeni vatandanın olduğunu bile bilemeden 3,5 milyon Ermeni katledildi diyebiliyor. Hiç kimse, 1915’i bir kenara bırakın, daha yakın bir tarih olan 26.Şubat.1992’de Hocalı’da katledilen Türk ve Azeri’nin kaç kişi olduğunu (Azerbaycan resmi rakamlarına göre 700 civarındadır), kaç bin kişinin ‘zorunlu göçe’ tabi tutulduğunu dile getirmiyor. Ama hem bu topraklarda, hem Azerbaycan topraklarındaki katliamlar görmezlikten gelinip, üstelik bırakın bunun bir ‘soykırım’ olmasını katliam olarak bile kabul etmeden, nasıl utanmadan, sıkılmadan, bu topraklarda bir ‘soykırımdan’ bahsedebiliyor.

Evet, 1915 olaylarını konuşalım. Hatta mezalimliği hep beraber kınayalım. Haykıralım. Ama gerçekleri görmemezlikten gelmeyelim. Ermeni mezaliminin yaşandığı dönemlere ilişkin olarak elde edilen belgeler ışığında, masum Türk halkının hangi yöntemlerle katledildiği acaba neden kimse konuşmuyor. Ermeni şakşakçıları ve soykırım korosu, tüm bu bilinen gerçeklerin üstünü kalemle çizip, “savunmasız halkın duvar diplerine toplanarak mitralyözler aracılığıyla biçildiğini, el ve ayakları bağlanmış insanların da balta ile doğrandığını, insanların diri diri kuyulara atıldığını, hamamlarda diri diri yakıldığını, kadın, çocuk, genç, yaşlı, ihtiyar demden, samanlıklarda diri yakıldığını, üstleri otla, samanla kaplandıktan sonra, üzerlerinde nasıl hayvan otlatıldığını, hamile kadınların karınlarının nasıl deşildiğini, kadınların nasıl ırzına geçildiğini küçük çocukların nasıl doğrandığını, daha sonra bu insan etleri ile yapılan yemeklerin insanlara nasıl zorla yedirildiğini, insanların ellerinin bir ata, ayaklarının başka bir ata bağlanarak, atların koşulması suretiyle nasıl parçalandığını, çocukların kazıklara nasıl oturtulduğunu, hatta bu eylem ve olaylara karşı çıkan Ermenilerin bile nasıl öldürüldüğünü, kilise haçlarına ağaç dallarına nasıl asıldıklarını “neden konuşmuyor. Bunları da konuşalım, haykıralım. Ve bunları konuşurken, nasıl da bu olayların görmezlikten gelinip de, Türklerin bir ‘soykırım’ uyguladığı yalanını da konuşalım.

Bunlar hiç konuşulmuyorken, bugün dünya’da Ermeniler ‘Türkler bizim vatandaşlarımızı katletti’ yalanlarının neden ve nasıl kabul gördüğünü de konuşalım. Tüm bunlar görmezlikten gelinip de, bir avuç aklı evvelin 1915’te kaybolan 139 Ermeni’nin akıbetini nasıl sorgulayabildiğini de konuşalım. Evet, tüm bunları konuşalım. Ermenilerin tek derdinin, Türklerin ‘soykırım’ iddialarının kabul etmesi olmadığını da konuşalım mı? Bugün Haydarpaşa istasyonu önünde eylem yapan, kendilerince bu ‘soykırım’ı kınayan bir avuç Türk ve Ermeni’nin neyi, ne kadar bildiklerini de konuşalım mı? Ermeni vatandaşların kaç tanesi, Türk silahlarında çıkan kurşunlarla ya da toplu katliamlarla öldürülmüş. Türklerin, yukarıda saymaya çalıştığım katliam ve işkence örneklerinden hangilerini geçekleştirmiş. Bilgi ve belge varsa, mademki, konuşarak anlaşılabiliyor, bunları da konuşmanın yanlış olmayacağını düşünüyorum.

Evet, keşke 1915’in Nisan’ında o olaylar olmasaydı, keşke bu toprakları ‘anavatan’ bilmiş, Osmanlı devletine, kültürel, sanatsal, zanaatsal alanda pek çok yarar ve katkısı olmuş, bu toprakların bir mozaiği olan Ermeni vatandaşlar, bu topraklardan gönderilmeseydi, ya da gönderilirken keşke hayatları garantiye alınabilseydi. Keşke, Ermeni çetecilerle, bunları destekleyenler, bunlarla bir olanlarla, bu topraklarda yaşayan ve çetecilere, gram kadar desteği ve sempatisi olmayanlar ayrılabilseydi. Ama o zamanki şartlar ve olayların hızlı gelişmesi sebebiyle karar verilen ‘göçe’ zorlananlar, bir taraftan doğa ve iklim şartlarına, bir taraftan çetelere kurban gitmişler ve maalesef ki, pek çok Ermeni, daha Ermenistan’a ulaşmadan yollarda ölmüşler. Keşke olmasaydı, yapılmasaydı !.

Eğer, Türkler şunlardan biri ya da birkaçını gerçekleştirdiyse, bu şekillerde milyonlarca Ermeni’yi katlettiyse o zaman hep beraber ‘Türkler inkârcıdır, soykırım yapmıştır ‘ diye haykıralım. Bizim bildiklerimiz yalan ve yanlışsa, bu yanlışı öğretenleri de kınayalım.

Evet, olayları belgeleriyle tartışalım, bu olayların adını koyalım. Ama yukarıdaki olayların da adını koyalım..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..