Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '17

 
Kategori
Güncel
 

Bir Zamanlar Bir Tren Vardı.

Bir Zamanlar Bir Tren Vardı.
 

Günümüze benzer, günümüzü aratan zamanlardan biri yaşanıyordu. İnsanlar et ve kemikten yaratıldığı, hayatlarının anlamsızlaştığını, daha da kötüsü boş anlamalarla oyalandığı, siyasetin ve dini kurumların gereksiz ticaretin oyuncağı olduğu, dünya ekonomisinin sözde balon gibi şiştiği için sadece para kazanmak, harcamak ve daha fazla harcayabilmek, boş umutlar, anlamsız hedefler,  uğruna hayatların harcandığı insanın çoğu zaman kendini boşlukta hem de koskocaman bir boşlukta yapayalnız hissettiği, kimi insanların hayat ve yaşamaktan aldığı zevkin sigara zevki gibi, kendisine zarar verdiğinin bilincinde olduğu ancak yine de vazgeçemediği, bizzat başkaları tarafından çevresine dışına kesinlikle çıkmayacağı görünmez dikenli tellerden daha acı ve ıstırap verici dairelerin çekildiği, kiminin güneş görmeden dünyadan ayrıldığı, kiminin güneşin altında zamanını bitirdiği, kiminin de her şeye sahip olduğu ancak asla kendini güvende hissetmediği, anlamsızlığın anlam kazandığı, insanların kendilerini modern zindanlara hapsettiği, insan hayatının kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışır gibi kendi çevresinde dönüp durduğu gibi şekle büründüğü, çevresine çekilen dairenin farkında olup da çıkmaya çalışanların bizzat daire içindeki dostları hatta en yakınları tarafından tekrar mahkûm olduğu daire içine çekildiği, düşünmenin serbest, söylemenin zararlı,  delilerin akıllı, akıllıların deli, azların büyük ve güçlü çokların küçük ve güçsüz olduğu zamanlardı.

Zamanların anlamsızlaştığı anlarda aslında tüm dünya tarihi göstermiştir ki böyle zamanlar çok kuvvetli değişim veya değişimlerin olacağına dair çok kuvvetli bir belirtidir. Bu değişim insan kökünü kazıyacak bir savaş, bir göktaşı çarpması, sel felaketi gibi doğal bir felaket, medeniyetlerin Sümer gibi, Babil gibi, Mısır gibi neredeyse çok az bir iz bıraktığı, insan hafızasının tamamına yakının sıfırlanacağı olayların olduğu zamanlardır. Bazıları bunun ya farkındaydı, farkında olmayanların emrinde hayatta kalma mücadelesi veriyordu, ya da farkında değildi de durumda bir gariplik olduğunu seziyordu ancak anlamlandıramıyordu. Nasıl böyle olur diye düşüne, düşüne diğerlerinin yaşadığı hayatı onların kuralları ve onların inançları ile yaşamaya bölgesel olarak birbirinden farklı olmak üzere yaşamaya devam ediyordu.  Saatte üç yüz kilometre otobanda yol alan bir araçtan inmek ne kadar zor hatta sağ olarak aşağı inmek zor hatta imkânsızsa, dolmuş trenlere binen insan denilen yolcuların da çevresinden ayrılması mümkün değildi. Yanlışı, yanlışı doğrusu ise yine doğrusu olmak zorunda olan tek tip insan modeli vagonlarla birbirinden ayrılsa da aralarındaki fark sadece ilk vagonla son vagon arasındaki fark kadardı.

Böyle bir vagonu kendisine önder seçtiği kişilerin yaptırtan insan, vagonun yapım maliyetlerini, işçiliğini kendisi üstlenmişti.  Vagonlar bir noktada duracak işte ne zaman nerde, nasıl duracağından kimsenin emin olamadığı ve de düşünmek de istemediği, anını değerlendirmek ve dikkatini vagonlarla ilgili sorunlara vermemek için her türlü meşguliyet, mücadele zevk sefa âlemine dalan insan denilen bu varlık vagonlar raydan çıktığından ya raylar sona erdiğinde ne yapacağı konusunda pek kafa yormasına gerek yoktu. Çünkü vagonlarda insan öyle meşgul ediliyordu ki, dini kurallar, örf adetler, insanlar arası mücadeleler, savaşlar,  kısacası insanı düşünmemek üzere meşgul edebilecek her türlü acı ve neşe mevcuttu. Dolayısıyla insanlar ne olup bittiğini anlamak şöyle dursun doğuyorlar, yaşıyorlar ve ölüyorlar ancak tren yoluna hız kesmeden devam ediyordu. Bazıları bir gün bu tren durursa veya raylar sona ererse, tren saldırıya uğrarsa gibi ihtimali düşünmek istemiyordu.

Bilmemek; en  büyük mutluluk kaynağıydı!

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..