Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bir Zamanlar Cannes Sokaklarında

Bir Zamanlar Cannes Sokaklarında
 

Cannes’ın efsane otelleri Carlton, Martinez ve Miramar’ın önünde çılgın kalabalıklar . Güneşin altında saatlerdir bekleyenlerin bir kısmı, festival nedeniyle haftalardır gece gündüz mesai yapan yorgun paparazziler. Ellerinde uzun namlulu fotoğraf makinalarıyla, otellerin kapı ve pencerelerini gözetliyor, belki de tarihe geçecek bir kare için tetikte bekliyorlar. 

Paparazziler neyse de, otellerin önünde, sokaklarda güneşin altında, saatlerce bekleyen insanlara ne demeli? İnsan irisi korumaların eşliğinde otelden çıkıp siyah camlı bir limuzine binecek ya da lutfedip pencereden hayranlarına el sallayacak bir ünlü için değer mi bunca eziyete? 

Hotel Martinez’in önünde bekleyen iki genç kıza yaklaşıp soruyorum..İtalya’dan gelmişler festival için. İki gündür bekliyorlarmış, hasılat fena değil…Robert de Niro, Uma Thurman, Catherine Deneuve ve Jude Law’ı birkaç metre mesafeden görebildikleri için kendilerini çok şanslı hissediyorlar. 

Tam o sırada, pencereye tanımadığım bir meşhur çıkıyor, bornozunu çıkarır gibi hareketler yaparak, izleyenlere çıplak bir poz vaadediyor. Kalabalıklar alkışlıyor, bezgin paparazziler alarma geçiyor ve meşhur arkadaş bornozunu çıkarıp atıyor! İçinden çıkan takım elbise biraz hayal kırıklığı yaratsa da herkes çok eğleniyor. 

Evet, bu yıl 64’üncüsü yapılan fim festivalinin, Cannes sokaklarındaki karşılığı eğlence. 

Gündüz plajlar tıklım tıklım dolu. Saati 15 euro’ya kiralanan şezlonlarda da, bedava kumların üzerinde de yer bulmak mesele. Deniz, açıkta demirleyen ve yüksek volümlü müzikleriyle sahilleri inleten yüzlerce lüks teknenin etkisiyle hafif bulanık ama kimin umrunda. 

Sokaklarda herkes poz veriyor 

Kafanızı nereye çevirseniz, sıfır beden kadınlar, üçgen vücutlu erkekler ya da bu imkanlara sahip olamayan ‘karakter’ oyuncularının etrafa karşı rol kestiğini görüyorsunuz. 

Fark edilme çabası, akşamları zirve yapıyor. 

Ferrari’si olmayanın adam yerine konulmadığı sokaklar, ünlü modacıların imzalarını taşıyan elbiselerle bir açıkhava defilesine dönüşüyor. İki kilometreyi bile bulmayan festival bölgesi La Croisette’te metrekareye belki 100 kişi düşüyor, açıkhava sinemaları ve plaj partileri dolup dolup taşıyor, kısacası tam bir toplu coşma hali. 

Yaklaşık 2 haftalık festival döneminde Cannes’a yaklaşık 200 bin kişi geliyor. Hal böyle olunca fiyatlar üçe beşe katlanıyor. Ortalama bir hamburger 20 euro, bir şişe kola 8 euro civarında. Kafelerde, barlarda, restoranlarda yer bulabilmek ciddi bir mesele. 

‘Bir Zamanlar Anadolu’da’dan esinlenerek size geçen hafta bugünkü Cannes sokaklarını anlatmak istedim. 

Festivalin finaline doğru zirve yapan bu çılgınlık ortamında Cannes’da bu grup arkadaş, Nuri Bilge Ceylan’ın kazanma ihtimali üzerinde konuşmaktan bile gurur duyuyoruz. Bir taraftar psikolojisi içinde ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’nın kazanması için dua ediyoruz. 

Ve ‘Bir tür meydan okuma’ olarak tanımladığı filmiyle Ceylan, son yıllarda yaptığı gibi yine meydan okudu Avrupa’ya. Robert De Niro ismini okuyup, Jüri Büyük Ödülü için sahneye çağırdığında sevinçten zıplıyorum. 

İyi ki varsın Nuri Bilge Ceylan. 

 

Esrarengiz sergi, görünmeyenin peşinde 

Geçen yılın en ses getiren sergilerinden Madde ve Işık’ın ikincisi, Borusan Müzik Evi’nde açıldı. Geçtiğimiz yıl 36 bin ziyaretçisiyle ilgi gören sergide, tüm eserler ‘algılarınıza fazla güvenmeyin, zira fena halde yanılabilirsiniz ’ mesajı vermişti. 

Sergi bu yıl da aynı çağrışımları yaratıyor. 

Açıkçası bu yıl, ilkinden daha esrarengiz. 

Sadece eserler değil, Borusan Müzik Evi’nin sergi için karartılmış atmosferi de bu duyguyu tetikliyor. Koridorlarda gezer, video odalarına girip çıkarken bir tedirginlik basıyor… 

İçinden sesin ve ışığın geçtiği, izleyiciye birçok boyutu aynı anda yaşatan eserler, yine hayal gücünü zorluyor. Sergiden çıktığınızda, gördüklerinizi anlatmanız, ‘iyiydi, kötüydü, güzeldi’ diye tanımlamalar yapmanız çok zor. Bir deneyim yaşıyorsunuz ve bunu yaşamayana anlatmak gerçekten zor. 

Geçen yıl olduğu gibi küratör yine Richard Castelli. 

Serginin en çarpıcı eserlerinden biri Kurt Hentschlager’e ait. Üç boyutlu izlenen videoda, ‘beden nedir, ruh nedir, nereden geldik, ölüm var mı’ gibi derin sorulara bir yanıt aranmış sanki. The User proje grubunun, 80 model dört yazıcıyla oluşturduğu kuartet’den çıkan müziği dinlemelisiniz! 

Yönetmen Jean Michel Bruyere’nin Borusan Müzik Evi’ne özel olarak tasarladığı Sosyal Yardım adlı yerleştirmesi ilk başta anlaşılması güç gibi görünse de, eserin içine girdiğinizde, devletin sağlık, eğitim, gıda, barınma konusunda vatandaşına uzattığı yardım elinin soğukluğunu ta içinizde hissediyorsunuz. Sigorta hastanelerinin, yurtların, okulların o gri, soğuk, kasvetli ve puslu havasını soluyorsunuz adeta. Eserde, bu sistemin puslu havasını seven, sosyal yardım çarklarından beslenen kurtlara da ince bir gönderme yapılmış. 

9 sanatçıdan 9 sıradışı eser. 

Madde ve Işık 2, 25 Eylül’e dek, Pazartesi hariç hergün açık. 

Bu deneyimsel sergiyi, kaçırmamalısınız. 

 

Twitter/suleyucebiyik 

syucebiyik@gmail.com 

 

 
Kayıt tarihi
: 16.07.10
 
 

Milliyet Yazar..