Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Beyhan BiÇKİN KOZANOGLU

http://blog.milliyet.com.tr/turk35

19 Şubat '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Biraz dinler misin ruhum?

Biraz dinler misin ruhum?
 

-Akşama ne yemek yapayım hayatım?

-Sen bilirsin?

-Bu üzerimdeki kıyafet nasıl?

-sen beğendiysen iyi..

-Yarın izin günün bir plan yapıp , bir yerlere gitsek mi?

-hmm olur yaparız.

-Bunun üzerine kırmızı mı siyah mı giysem?

- sen sangisini seviyorsan onu giy?

Birebir olmasa bile tanıdık geliyor mu bu soru cevap şekilleri bir kaçımıza acaba?

Ben hep düşünüyorum, nerede kimler hata yapıyor da o güllük gülistanlık evlilikler, bir süre sonra sadece 2 cümlelik zoraki sohbetlere dönüşüyor. Bir zamanlar yanyana gelmek için bahaneler ararken, her fırsatta bir şeyler paylaşırken, güzel sözcüklerin ardı arkası kesilmezken, zaman neyi alıp götürüyor da evlilikler tek düze yaşanan birliktelikler haline dönüyor ve sonuçta 'evlilik aşkı öldürüyor' fikri doğuyor?

Aslında hatayı her iki tarafta konuşmamakla yapıyor sanırım. Birbirimizi tanıdığımızı düşünerek, beklentilerimizin anlaşılmasını umut etmek ve konuşmamak... İşte galiba hatanın ilk basamağı bu.

Belki biz akşama ne yemek yapayım derken bu cümlenin içine ' hayatım senin istediğin bir yemeği yapmak istiyorum'u gizliyoruz ama karşı taraf bunu sezemiyorsa cevap da hiç bizim beklediğimiz gibi gelmiyor. Gelen cevap bizi memnun etmeyince, 'ama hayatım ben senin özlediğin yemeği yapmak istemiştim' demek yerine oflayıp mutfağa dönersek 1-0 yenik durumdayız beklentilerimize.

Kırmızı mı siyah mı değil aslında soru, zaman zaman iltifat bekliyoruz ve bu sorusunun arkasına' bana iltifat et hayatım' ı saklıyoruz. Belki bazen beyaz yalanlar gerekiyor evliliklerde. ' Bu elbise seni zayıf göstermiş, bu renk sana gerçekten yakışmış' belki tam olarak bunlar değil ama karşı tarafı biraz olsun mutlu edecek, 'bak hala benimle ilgileniyor' fikrini doğuracak beyaz yalanlar.... Belki ertesi gün giyeceği kıyafetini bir gün önceden hazırlayıp' bitanem bu kravatın mı olsun yoksa çizgili mi' diye sormak. Yada 'istersen balıçı yaka kazağını giy yarın, çok yakışıyor sana' demek. Öyle ya da böyle onunla hala ilgilendiğinizi göstermek belki monotonluğa çare...

Evliliklerde çoğu zaman güzel sevgi kelimeleri ilk aylarda, ilk yıllarda vardır. Sonra zamanla rafa kaldırılır bütün güzellikler. Bunun nedenini kimse bilmez. Kimi 'geçti artık bizden' der, kimi ' yaşlandık artık' der. Ama ortada şu gerçek vardır, tanışma zamanında, sözlülük, nişanlılık devrinde kullanılan o güzel sözler evliliğin 5., 10., 15. senelerinde yavaş yavaş kaybolur. Oysa 'bana su verir misin' cümlesinin arkasındaki 'nartanem' eşin belki gün içinde yaşadığı bütün sıkıntıyı, yorgunluğu unutturacaktır ona. Yada yemeğe davet ettiğiniz beyinize ' baharım yemek hazır, gel hadi' deseniz yorgunluk mu kalır stres mi? Bence yorgunluğu ve stresi yenmenin en güzel yolu yürekten söylenen sevgi sözcükleri.

Televizyon ya da bilgisayar karşısında ayrı ayrı vakit geçirmek yerine ortak bir şeyler yapılsa, belki birlikte çözülen bulmacalar, sudokular, belki birlikte yorum getirilen günlük olaylar daha fazla renk katmaz mı monotonlaşan günlerimize.

Benim farkına vardığım şu; eğer eşler artık eskisi gibi değil diye düşünmeye başlamışsa konuşmak zorundalar. Neyin özlemini duyduklarını, beklentilerinin ve isteklerinin ne olduğunu birbirlerine ima etmek yerine açık açık söylemeliler. Size sarılmasını mı özlediniz geçip karşısına ' sevgisiz kaldım hadi biraz sarıl bana :)' deme cesaretini göstermezseniz ne yazık ki sarılma özleminizi gidermek için ya bayramları ya da doğum günlerini beklemek zorunda kalırsınız :)

Hiç birimizin düşünce okuma yeteneği olmadığından yola çıkarsak eski günlere özlem duymamanın tek yolu konuşmaktan geçiyor.

İçimizden 'keşke beni işe giderken uğurlasa' diye geçirmek yerine, 'hayatım beni yarın işe giderken sen geçirsen de günüm aydın olsa' demek, ' keşke eve geldiğimde ortalık toplanmış olsa' diye geçirmek yerine' bitanem vaktin olursa ortalığı toplar mısın ben gelene kadar' demekle bir şey kaybetmeyiz. Aksine belki de özlediğimiz eski günlerimize kavuşuruz ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 124
: 1137
Kayıt tarihi
: 24.08.06
 
 

Danimarkada yaşayan bir İzmir'liyim. Hiç de sanıldığı gibi yurtdışında olduğum için milliyetçi değil..