Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Biri bana anlatsın

Biri bana anlatsın
 

15. Mart.2007’de NTV’de ‘Biri Bana Anlatsın’ isimli televizyon programı vardı. Konu ‘futbol’du. Program sunucuları Beyazıt Öztürk ve Kadir Çöpdemir, futbolla ilgili ünlü kişileri programa almışlardı. Konuklar arasında; spor yazarı Osman Tanburacı, eski ulusal futbolcu, Teknik Direktör ve spor yazarı Rıdvan Dilmen, spor yazarı Kazım Kanat, Bursaspor Kulübü Başkanı Levent Kızıl, Teknik Direktör Yılmaz Vural ve Mustafa Denizli’nin kızı Selin Denizli vardı. Söz döndü dolaştı, kulüp başkanlarının veya yöneticilerinin teknik kadroya müdahale edip etmeyeceğine geldi. Kimisi ‘eder’ dedi, kimisi ‘edemez-etmez’ dedi. Kazım Kanat, ‘Türkiye’de şikenin Allahı var’ dedi. Ama kanıtlanamıyordu. Rıdvan Dilmen, Türkiye’de hiçbir yöneticinin teknik kadroya müdahale edemeyeceğini, böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyleyince, beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen telefona sarıldım. Çünkü program sırasında televizyonda alt yazı geçiyordu: ‘Görüşleriniz ve katkılarınız için şu telefon numaraları’ aranabilirdi. Çok zor düşürdüm, hep meşguldü. Ancak bağlandığımda ise bant kayıta görüşler kaydediliyordu. Kaydettirdim, ancak benim kaydım kayda değer bulunmadı ki, hiç bahsedilmedi. Çünkü çok önemli bir kanıtı sunuyordum, ama kimsenin haberi olmadı tabi ki. Bu kanıt şuydu:

Rıdvan Dilmen yanılıyordu. Çünkü kendi yazısıyla ve itirafıyla takıma nasıl müdahale ettiğini söyleyen bir kulüp başkanının itirafını belgeliyordum. Bir zamanlar Sabah gazetesinde Fenerbahçe Spor Kulübü eski başkanlarından Ali Şen köşe yazıları yazıyordu. 12.Ağustos.1999 günlü Sabah gazetesindeki “Boliç’i Niye Almıştık” isimli köşe yazısında aynen şöyle diyordu: “O hafta Denizlispor ile İstanbul'da maçımız vardı. O akşam Parreira ile yaptığım konuşmada, önümüzdeki 5 maçta Boliç'i oynatması gerektiğini söyledim ve bu konuyu da Boliç'e açık olarak belirtmesini istedim. Parreira güldü ama dediğimi yaptı.”. İsterse yapmasaydı, azıcık sıkardı. Fakat Ali Şen o zamanın Fenerbahçe Futbol Takımı Teknik Direktörü Brezilyalıyı sıktığı için Parreira çekti gitti ülkemizden. Fenerbahçe yönetimince kamuoyuna, ‘karısının rahatsızlığı için memleketi Brezilya’da kalacağı’ söylendi. Ama bir de baktık ki Parreira bir başka ülkede (Japonya’ydı galiba) kulüp çalıştırıyor.

Türkiye’de kulüp yöneticileri özellikle de başkanlar, teknik kadroya şöyle veya müdahale ederler. ‘Müdahale etmeyiz’ diyenler bile, doğrudan olmasa da dolaylı yollardan mutlaka müdahale ederler. Teknik Direktörün anlayacağı şekilde hissettirilir bu müdahaleler. O da bu yeryüzünün oksijenini soluyan biri olarak, anlar bunları. Anlamamazlığa gelenler de bir punduna getirilir, kulüp kapısından dışarı yollanıverir. Kamuoyuna ve basın’a nasıl olsa bir bahane çok kolay bulunur. Bir zamanlar İtalya’nın Milan Futbol Takımını çalıştıran Teknik Direktör Fatih Terim’in, Milan’dan ayrılma gerekçelerinden birinin, basın’dan öğrendiklerimize göre, kulüp başkanının soyunma odasına girmek istediği, Fatih Terim’in de ‘burası kutsal bir yerdir, oyuncularımın ve benim yerimdir, ben izin verirsem girebilirsiniz, şimdi giremezsiniz’ dediğinden Milan’dan ayrıldığı söylenir.

Küreselleşen emperyalizm, futbolu da küreselleştirmiştir. İşin raconu neyse, ona göre oynamak en kutsal vazifedir. Oynamayanlar, bu oyunun dışında kalırlar. Etik değerler, itiraf edilmesi çok güç değerler olarak mazide kalmaktadır. Kabul edilebilirlik bir itiraf erdemidir, ancak bu erdem, futbol şovunun hep arkasında kalmaktadır. Sözümona bazı şeyler saklanarak, itiraf edilmeyerek vatandaş uyutulmaktadır. Ancak nereye kadar, biri bana anlatsın?

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..