Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '08

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Biri de aynı beşi de...

Biri de aynı beşi de...
 

Güzelyalı


Geçen cumartesi arkadaş toplantısında falımdan yola çıkarak, bir kız doğuracağım üzerine bir sürü söz söyleyen arkadaşım kapattığım defterleri açtırdı bana. Her ne kadar başka çocuk yapmayacağımı, yaşımın da buna müsait olmadığını söylesem de dinletemedim.

Biz beş kardeşiz. En büyükle, en küçük yani benim aramda tam 20 yaş var. Onların üniversite yıllarında doğmuşum. Annem erkek çocuklarına pek düşkündü. Uzakta olan oğulları için arada gözyaşı döker, "Ana olacağıma taş olsaydım." derdi. Onun döktüğü gözyaşlarından habersiz herkes kendi hayatını yaşıyordu oysa. Sık sık kızı yani ablam gelip onu ziyaret ettiği halde, o oğulları için ağlamayı sürdürürdü. Anneliği biraz da acı çekmek olarak algılıyordu sanırım. Anne olmaktan dolayı mutlu olduğunu hiç görmedim. Hep dertlenir, hep şikayet ederdi. Hatta o yıllarda doğum kontrolü olmadığından yakınarak, çocuk doğurmaktan bıktığını ifade ederdi. Bunda da haksız sayılmazdı. Oğullarını gelinleriyle paylaşmaktan hoşlanmaz, gelinlerinin kötü insanlar olduğuna önce kendini inandırır, sonra da diğer insanları inandırmaya çalışırdı.

Ben ailenin en küçüğüyüm. Annem 40'ına yakın doğurduğu için onun gençliğini de, gençken nasıl olduğunu da bilmem. Benim doğumumu istemediğini her fırsatta dile getirdiği için, bütün çocukluğum istenmeyen çocuk travması ile geçmiştir. Annem okumuş biri değildi. Çocukların nasıl yetiştirileceğinden habersizdi. Bu nedenle hoşgörmek mümkün. Ama anne olmanın tek şartı "çocukları kayıtsız şartsız sevmek, onların varlığından mutlu olmak" diye düşününce yıllar yılı içinizde bir sürü kırıklıklar yaşatmak ta mümkün. Ancak belli bir yaştan sonra onu olduğu gibi kabullenince boş verebiliyorsunuz. Sayın Fahrettin Çitil'in annesi için yazdığı bloğu okurken çok mutlu olmuştum. Bir gün evlatlar anne ya da babalarını kaybettiğinde, onların arkasından özlem dolu, sevgi dolu yazılar yazabiliyor, sözler edebiliyorsa biz anne-babayız aslında.

Beş kardeşiz. Herkes başka bir şehirde yaşıyor. Düğün ve cenazeler dışında bir araya gelinmiyor. Bana yaşça en yakın olan ağabeyim dışında ilişkiler kopuk. Onunla da eşinden dolayı ilşkimizi yürütüyoruz sanırım. Sadece ben değil, diğerleri de kendi aralarında aynı şekildeler. Hatta bir arada olduğumuzda yaşanılanlardan dolayı keşke tek çocuk olsaydım dediğim de oluyor. Yani biri de beşi de fark etmiyor. Benim oğlumun kardeşi yok. İleride bir kardeşe ihtiyaç duyar mı bilmem. Ben ihtiyaç duyduğumda herkes kendi çoluk çocuğu ile meşguldu. Mutlaka paylaşılan şeyler olmuştur tabii. Hiç kimsenin hakkını yemek istemem. Şurası açık ki birbirine düşkün, sevgi dolu kardeşler değiliz.

Bu nedenle tek çocuk olmaz, bir tane doğur diyenlere kulaklarımı tıkıyorum. Bu saatten sonra artık doğuramayacağımdan da tek çocuk olmanın avantajlarını düşünüyorum. Sahip olduğumuz her şey onun. Bizden daha rahat bir hayatı olması için. Kıskançlık nedir bilmiyor, ve söylenenin tam aksine paylaşmayı çok iyi biliyor. Paylaşım kardeşlerin olduğu bir ortamda öğretilmiyor sadece. Aile olarak temel değerleri vermek mümkün. Biz öldükten sonra kendini yalnız hisseder mi? Bilemem fakat onu buna hazırlayarak büyütüyoruz. Bir kardeşi olmadığını, ailede kuzenlerinin varlığını anlatıyoruz.

Şimdi gelen yorumların çoğunda kardeş olmanın yararları anlatılacak biliyorum. Belki daha erken yaşlarda ilk çocuğumu kucağıma almış olsaydım, ikinciyi düşünürdüm. Bir de hiç çocuk sahibi olamamış kadınları, erkekleri düşününce şımarıklık etmemek lazım. Çocuk ailenin temel taşı değil sonuçta. Çocuksuz çok uzun yılları bir arada huzurlu geçiren aileler var. Bunun yanında annem ve babamın beş çocuğa rağmen bulamadıkları huzur...

 
Toplam blog
: 111
: 5210
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

1997 yılında öğretmenliğe başlamış bir mühendisim. Bir oğlum var. Çocukları ve yaşamı seviyorum. ..