Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '08

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim Fakültesi mi? Nasıl?

Eğitim Fakültesi mi? Nasıl?
 

Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır...


Ben Eğitim Fakültesi çıkışlı değilim. Bu yazıda yaptığım bütün eleştiriler öğrencilere dönük değil, sisteme dönüktür. Yazıyı yazmadan eğitim fakültelerinin müfredatları ile ilgili internette bir araştırma yaptım. Öğrencilerle de yüz yüze görüştüm. Bu dönem okulumuza staja gelen öğrencilerin uygulama öğretmenleri olduğum için, onları yakından tanıma ve izleme olanağı buldum. Yazdıklarım gözlemlerime dayanmaktadır.

Uludağ Üni. Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencileri haftada bir gün okula staja geliyorlar. 1 ya da 2 ders anlatıp, diğer derslerde de sınıf öğretmenini dinliyorlar. Bir kere en başından söylemeliyim ki bu staj işi çok yetersiz bir uygulama. Bir öğretmen adayının stajı en az bir dönemi okulda geçirecek şekilde olmalı. 7 dönemde teorik dersler bitirilip, son dönem bir öğretmenle birlikte 3–4 ayı okulda geçirmeli. O okulun öğretmeni gibi çalışmalı, her gün okula gelip gitmeli, çocuklarla birlikte olmalı. Mesleğini tanımak, çalışma ortamlarını görmek açısından gerçek bir uygulama almalı. Teorik bilgilerini pratiğe geçirmek için zamanı olmalı.

Üniversite son sınıf öğrencileri, KPSS sınavını kazanırlarsa seneye okullarda öğretmen olarak göreve başlayacaklar. Fakat ne yazık ki çoğunluğu ne yapacakları işin öneminin farkında, ne de karışılacaklarıyla ilgili bir düşüncesi yok. Hala öğrenci psikolojisi ile hareket edip, kendilerine ayıracakları birkaç saat boş zamanın peşindeler. Okullarda geçirdikleri bu zamanlar onlar için altın değerinde olduğu halde, onlar bunun farkında değiller. Geçerli bir not alıp saatlerini tamamlamayı düşünüyorlar. Ders arasında KPSS ile ilgili test sorularını tartışabiliyorlar. Onlara bu durumla ilgili birçok yönden hak vermek gerekiyor.

1. Aldıkları üniversite eğitiminin sonucu bu haldeler. Kendileri de durumdan şikâyetçi. Teorik derslerin verildiğini, bu dersleri ezberleyip sınava girdiklerini söylüyorlar. Bu noktada benim aklıma takılan soru, acaba üniversitedeki akademisyenlerden kaç tanesi bir okulda öğretmenlik görevi yapmıştır? Yani teoride böyle olması gerekir durumları anlatırken, öğrencilerine pratikte karşılaşabileceklerini söyleyebiliyor mu? Derslerin çoğunda devam zorunluluğunun az olduğunu, bu nedenle derslere fazla öğrencinin girmediğini anlatıyorlar. Müzik eğitimi ile ilgili flütle bir-iki parça çaldık o kadar dediler. Resim eğitimi ile ilgili öğretmenlerinin bunlara çalışma yaptırıp not verdiğini söylediler. Müzik eğitimi, resim eğitimi nasıl verilir öğrenmedik diyorlar.

2. Geleceğe umutla bakmıyor, bakamıyorlar. Haziran’da mezun olacaklar ama önlerinde KPSS gibi bir saçma sınav var. Çoğu hala dershaneye devam ediyor. Diyelim ki sınavı kazandılar, atamaları yapılacak mı? Kadrolu olabilecekler mi belli değil. Diyelim işe de başladılar. Nereye gidecekler, nasıl gidecekler belli değil. Malum ülke topraklarında şartlar eşit değil.

3. Birçoğu öğretmen olmak istediği için bu fakülteye girmiş değiller. Puanları bu okula yettiği için giren ve bitirmeye çalışan büyük bir kesim var. Bu ülkenin acı gerçeği. Sistem sayesinde gerçekten düşünü kurduğu meslekle ilgili eğitim alıp, o mesleği severek yapan kaç kişi var ki zaten.

Sonuç olarak ben daha donanımlı olmalarını bekliyordum. En azından benim karşılaştığım öğrenciler için durum böyle. Genel kültür seviyesi çok düşük. Herşey bir tarafa el yazısı yazmada büyük sorun yaşıyorlar. Noktalama işaretleri ve imla kurallarını unutuyorlar. Bu nedenle de sınıfta çocuklar tarafından sürekli ikaz ediliyorlar.

http://www20.uludag.edu.tr/~ilkogretim/sinif/ders_icerik.php adresindeki ders içeriklerine bakınca dörtdörtlük bir eğitimci yetiştiğini düşünüyor insan. Maalesef üniversitelerimizin verdiği eğitimin kalitesizliği burada ortaya çıkıyor. Yapacağı meslekle ilgili, çalışma alanı ile bağlantı kurularak verilmesi gereken dersler, hepsi oku ezberle geç sistemiyle veriliyor. Eğitim sistemimizden şikayetçiysek, herhalde ilk önce yetişmiş eleman sağlayan üniversitelere el atmalıyız. Her şehre üniversite açarak, eğitimde çağ atlamıyoruz. Kaliteli eğitim veren üniversite sayımız önemli.

 
Toplam blog
: 111
: 5210
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

1997 yılında öğretmenliğe başlamış bir mühendisim. Bir oğlum var. Çocukları ve yaşamı seviyorum. ..