Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Biyografik roman "Su Gölgesi"

Biyografik roman "Su Gölgesi"
 

Kamile Yılmaz


Kamile Yılmaz iki yıllık bir çalışmanın sonucunda Hasan Kıyafet ve Leyla Kıyafet’in yaşamlarını konu alan bir biyografi yayınladı.

 Dünya tarihinde iz bırakmış bilim adamları, siyasetçiler, sanatçılar biyografilerde yer almışlardır. Bu konuda ülkemizde de yazılmış yüzlerce biyografi var.

Ülkemizde yazılmış biyografilere konu olmuş isimlerin başında: Atatürk, Mevlana,  Yunus Emre, Namık Kemal, Yüzbaşı Selahattin, Nazım Hikmet, Abidin Dino, (Bir Dinozorun Anıları) Mina Urgan,(Bir bilim adamının Romanı) Oğuz Atay, Yılmaz Güney gibi pek çok güçlü portre renkli yaşamlarıyla biyografilerde yer aldılar.
Teke Yöresinde yaşamış halk âşıklarından Emin Demirayak ve Kadir Türen’in yaşamlarını ele alan biyografik romanlardan biri de Halil Erdem’in yazdığı Dirmil Ömürcüsü’dür.
Bir kere biyografi çok büyük bir çerçevedir. Bu çerçeveyi doldurabilmek her adamın harcı değildir. Hasan- Leyla Kıyafet ikilisi bu çerçeveyi doldurmuşlar; hatta taşırmışlardır, diyebilirim. Yazılan biyografilerinin kendilerine verdiği bir dezavantaj var, o da hayattadırlar ve bundan sonra yaşamlarının her alanında hata yapmamak gibi yükümlülükleri vardır.


Biyografik eserler zamanlarının olaylarını, toplum yapısını, siyasal gelişimini ve sanatını belgeleyen yapıtlardır.

Su Gölgesi  1940’lı yıllardan başlayıp günümüze kadar tanıklık eden Hasan Kıyafetin çocukluğu, gençliği ve eğitimci bir aydının macera filmlerine taş çıkaracak bir yaşam öyküsü var. Gözünü budaktan sakınmayan Hasan Kıyafet sürgünler, hapishaneler, yoksulluklar, ihanet, yalnızlık gibi insana ait her türlü insanlık hallerini yaşamış.

Aynı eserde Hasan Kıyafet’in dünyasına son derece yabancı bir kültürünün içinde doğup büyümüş Leyla Kıyafet’i tanıyoruz. Eteği savrulan mutlu bir kız çocuğu iken, tesadüfen Hasan Kıyafetle yaşamını birleştirir. Kendini bekleyen hayatın ne olduğunu bilmeden, tanımadan o yaşama gözü kapalı atlayan, seven bir kadın var bu öyküde. H. Kıyafet’le evlenmesiyle birlikte başlayan meşakkatli yaşamla baş etmede adeta bir kahraman olup çıkıyor karşımıza. Asla pes etmeyen, işin kolayına hiç ama hiç kaçmayan, inatçı, hırslı bir kadını tanıyoruz bu kitapta.

Hasan Kıyafet’in yaşadığı her türlü sıkıntıyı birlikte yaşadığı gibi bir kadın olarak dışarıdaki dünya ile de baş etmeye çalışır. Hapishanelerde işkencede ölen insanların arasında eşinin izini süren, onu kaybetmeyi bir an bile göze almayan, kılıktan kılığa bürünen mücadeleci bir kadın portresi olarak Leyla Kıyafet okuru kendi insan sıcaklığında sarıp sarmalıyor.

Bütün bunları neye anlatıyorum: Bu eser edebi nitelikleri olan bir çalışmadır.Kurgusu içerisinde, olay anlatımıyla, üslûbuyla kişiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunuyor. Hem de bir film senaryosu kadar detayları olan, estetik değerlerle kahramanların yaşam kesitleri derinlemesine işliyor. Kahramanların yaşam kurgusu içinde tanık olduğumuz olaylar ülkenin kronolojik olay örgüsüyle paralel verilmiş.

Köy Enstitülerini, Amerika’nın ülkemize ahtapot gibi sarışı, 61 askeri yönetimini, 68 Hareketini, 70 cuntasını, 80 cuntasını anlatırken hem o günün olaylarını, koşullarını hem de Kıyafetlerin birlikte ödedikleri bedellere tanık oluyoruz.

Bu kitabı okurken insan direncinin en uç sınırlarında devleşen kadını: Leyla’yı tanıyorsun. Bir devin yanında o da devleşiyor ve iki dev bu konumlarıyla romanda abideleşip tarihi bir kimlik olarak benliğimize kazınıp kalıyorlar.

Bu çalışmada Kamile Yılmaz’ın alışık olduğumuz dilin ötesinde evrensel insan dilinin objektifliğini gördüm. Kamile Yılmaz bu eseriyle edebiyat tarihinde edebi kişiliğinin kalıcılığında bir sütun daha dikmiştir. Eline sağlık.

Halil Erdem

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...