Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '12

 
Kategori
Tarih
 

Biz Haremi böyle bilmezdik

Biz Haremi böyle bilmezdik
 

Harem


Ben çocuktum ilk İstanbul’u gördüğümde. Gördüğümü sandığımda. Şaşkındım. Bu kadar büyük bir şehir olabilir miydi? Üstelik ben küçük bir yerden değil Ankara’dan geliyordum.

İstanbul’da başka bir tad vardı çocuk nefsimde aldığım. Bir başkaydı buralar, hiç bizim Ankara’ya benzemiyordu. İsimleri ne kadar farklı demiştim o zaman semtlerin, caddelerin, sokakların…

Sonra saraylar. Hani bizim bildiğimiz yani çocuklara anlatılan saraylar vardır. Peri padişahının kızı ya da oğlu yaşıyordur. Sarayı öyle biliriz. Birde bir kral varmış diye başlar bizim bildiğimiz masallarda… O kral sarayda yaşar. Bu hep aklımızın bir yerinde kalmıştır. Meraklanmışızdır. Saray ne kadar büyüktür? Saray herhalde çok güzeldir.

Ben Topkapı Sarayını çok uzun yıllar sonra gördüğümde şaşırmıştım. Bu muydu saray? Soğuk bir kış gününde ilk kez dolaşmıştım kocaman o yeri. Soğuk gelmişti bana çok soğuk. Taşlar soğuk, odalar soğuk, her yer soğuk. Ürkmüştüm haremi gezdiğimde.

Bildiğim, okuduğum hikâyelerdeki haremi bulamamıştım buralarda. Ben peri padişahının oğlunun sarayını bekliyorum ya! Kadifeler, ipekler, tüller olmalıydı benim saray diyeceğim yerde ve miski amber kokmalıydı, müzik gelmeliydi uzaklardan bir yerlerden, haremdekiler koşuşturmalıydılar ötelere.

Hiç de böyle değildi. Çünkü bir yeri güzel yapan insanlardı. Saray tamamdı da insanları yoktu.

O zaman ne kadar güzel olur ise olsun boştu, soğuktu…

Oysa düşünsenize güzellerin oralarda salınarak dolaştıklarını... Birlikte hayal kuralım isterseniz;

Harem nedir diyelim ilk önce öyle ya biz bakalım haremin ne olduğunu tam biliyor muyuz?

Harem, sarayda yaşayan kadınların birlikte yaşadıkları, saraylarda genelde iç avluya bakan yerlerde olan, yabancı erkeklerin giremeyeceği hatta karşılaşılmayacağı bir yer.

·         Osmanlı’da harem sanılanın aksine bir zevk ve eğlence yeri değildi.

·         Eğitim kurumuydu.

·         Buradan yetişen kızlardan en zeki ve güzel olanı padişahla evlenirdi.

·         Diğerleri de yüksek düzeyli devlet adamlarıyla evlendirilirdi.

 

Padişahın ailesinin kaldığı yer.

Haremi Avrupalı her ne kadar başka türlü anlatıyorsa da haremde sadece, cariyeler, kızlar padişahın gözdeleri kalmazdı.

Padişahın annesi, teyzesi, yengesi, kızkardeşı ya da ablaları da kalırlardı. Ve tabi onların da çocukları…

Haremin aslı buydu. Sanki şöyle düşünelim. Büyük bir yapı düşünün, yapının belirli bir kısmını, burada odalar olsun hamamlar olsun her şey olsun işte orası harem. Oraya erkek olarak sadece padişah girebiliyormuş. Biliyor musunuz? Padişahlarda her yere giremezlermiş.

 

·         Cariyelerin padişah haremdeyken harem’de serbestçe gezebilme yetkisi yoktu.

·         Padişah haremde olduğu zaman cariyeler kendi odalarına çekilir ancak Padişah isterse padişahın huzuruna çıkabilirlerdi.

·         Padişah ve carieylerin haremde karşılaşmaması için haremden sorumlu olan yetkililer sıkı kurallar uygularlardı.

·         Padişah da Hareme girdiğinde ses çıkaran takunyalar giyerdi ki carieyler çıkan sesten padişahın haremde olduğunu anlasınlar ve daha dikkatli davransınlar.

 

Düşünebiliyor musunuz düzeni. Padişah tedbirli, orada yaşayanlar tedbirli. Ciddi bir organizasyon var. Padişahlarda öyle her yere giremezlermiş.

Onlarında haremleri varmış. Kardeş, hanımlarının olduğu yerler, bacılarının, ablalarının hatta annelerinin olduğu yere onlardan izin alınır öyle girerlermiş. Tabi bunu aslında sadece Padişah’lada sınırlamamak lazım. Belirli bir kan bağı olanların dışında demek daha doğru bence.

Ben bugün birazda bilinmeyen bazı şeylerin üzerinde durmak istiyorum. Biraz önce söylediğim gibi harem sadece kadınların, padişahı bekledikleri, şarkı söyleyip dans ettikleri ya da toplu olarak türk hamamlarına girdikleri bir yer değildi.

 

·         Osmanlı’da herşeyin başı padişahtı.

·         Harem de padişahın sorumluluğundaydı.

·         Ancak padişahın haremle ilgili haklarını Kızlar Ağası, ya da Harem Ağası denilen iğdiş edilmiş bir erkek kullanırdı.

·         Kızlar Ağası sadece padişahtan ve sadrazamdan emir alırdı.

·         Kızlar Ağası, genellikle Mısır’da yetiştirilmiş, sonra da iğdiş edilmiş bir Arap olurdu.

·         Harem’in iç bölümlerinden ise Haznedar Usta adındaki bir kadın sorumluydu.

 

Harem bir eğitim müessesesiydi. Hatta hareme yüksek dereceli kadınlar akedemesi denilebilinir. Burada o kadar çok mevkiler varki, saydıkça şaşırıyorsunuz. Cariye olarak başlayan sultan olanlar zaten var bu tarihte hep bildiğimiz şey.

Harem-i Hümayun’da, hanedan ailesinin evi demiştik ya, burasının bir eğitim kurumu olduğunu da söylemiştik. Batılının düşündüğü gibi bir yer olmadığını da.

Buradaki kadınlar iyi yetiştirilirlerdi. Birçokları askeri-idari hiyerarşinin tepesine yakın erkekler için uygun eş olmak içinde eğitilirlerdi.

 

·         Bu yüzden de devlet ileri gelenlerinin çoğu kızlarını Hareme vermek için birbirleriyle yarışırlardı. Ancak bunu başaranlar oldukça azdı. Çünkü Haremden sorumlu olanlar ancak hatırını kıramadıkları devlet adamlarının kızlarını saraya alabiliyorlardı. Hareme kabul edilen bu kızlar da üç yıl eğitim gördükten sonra evlerine gönderiliyorlardı. Harem bu yönüyle bir kızlar okulu gibiydi.

 

Bakın mesela hiç bilmediğimiz bir şey var cariyelerle ilgili;

 

Cariyeler Kızlar Ağası tarafından hazırlanan özel bir sınavla seçilirdi ve isimleri bu sınav sonrasında Kızlar Ağası tarafından verilirdi. Saraya giren bir genç kız Kızlar Ağası’nın verdiği isimle çağrılırdı.

 

Sarayda çok ciddi bir eğitim sistemi vardı.

·         Kuran-ı Kerim’i okuma,

·         Arapça, Farsça dersleri,

·         Matematik, tarih, coğrafya dersleri,

·         Fransızca,

·         Musiki, piyano dersleri…

·         Eğitim süresi yedi – sekiz yıl sürüyordu. (Enderun’da olduğu gibi)

·         Başarılı olanlar bir üst kademeye geçiyorlardı.

 

Padişah eşlerinin odalarında kitaplıkları mutlaka vardı. Filmlerde izlendiği gibi, ya da yabancıların anlattığı gibi, havuz başlarında çıplak yıkanarak değil, okuyarak ve okuduklarını birbirleriyle tartışarak geçirirlerdi. Harem bir ilim irfan yuvasıydı.

 

·         Valide sultanların birçok konuda ciddi bilgi sahibi olmalarının en büyük sebepleri zamanında aldıkları eğitimlerdendi.

·         Padişah kızlarının eğitimleri çok önemliydi. Anneleri, kalfaları, dadıları onları yetiştirirdi. Okuma çağına gelince; Padişahın emri ile derslere başlarlardı.

 

Haremde sultan ünvanını taşıyanlar;  Valide Sultan, Haseki Sultan, Şehzadeler, Sultan kızları…

·         İdareci ve eğiticiler,

·         Birde hizmetliler…

 

Enderun; erkeklerin,

Harem; kadınların eğitim gördükleri yerler.

Her iki yerde de yükselmenin en büyük sebebi, liyakat ve zekâ…

 

·         Hareme alınan cariyelere saray görgüleri öğretilirdi. Nezaket öğretilirdi. Tabiki ilk başta İslam olmaları sağlanırdı. Kuran-ı kerim ve Türkçe öğretilirdi.

·         Nakış, dikiş, dantel, örgü de öğrendikleri bir sürü şeylerden bazılarıydı.

 

Bu kadar tarihle haşır neşir olmuşluğum vardır, ben cariyelerin haremden isterlerse ayrılacaklarını bilmiyordum.

 

·         Cariyelerden biri herhangi bir nedenle saraydan ayrılmak istediği zaman padişaha bir dilekçe yazıp dörde katlar ve bu dilekçede ayrılma sebebini anlatırlardı. Cariye daha sonra bu dilekçeyi padişahın görebileceği bir yere koyardı. Padişah bu isteği gözden geçirir ve cariyeye Haremden ayrılma iznini verirdi.

 

Birde hani şöyle bir kanı varya; Cariyeler padişahın hanımları mıydı? Hayır değildiler. Bunu anlattım zaten başından beri… Ancak bu cariyelerden en akıllı ve güzel olanı padişahın karısı olmaya hak kazanırdı.

 

Birlikte hayal kuralım isterseniz demiştim yazımın ilk başında. Bunları okuyunca bunların hayal değil tamamen gerçek olduğunu söylemeliyim. Bizim bildiğimiz harem böyle değildi. Çünkü özellikle yabancılar bizim haremleri bizlere başka türlü tanıttılar. İyide biz niye kendi harememizi tanıtmadık. Belki de tanıttıkta ben uzak kaldım. Neyse ben bazılarını yeni öğrendim. Bilmeyenlere takdim edilir.


Nazan Sara Satana

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....