Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

25 Haziran '07

 
Kategori
Kitap
 

Biz kimden kaçıyorduk anne?

Biz kimden kaçıyorduk anne?
 

Perihan Mağden’in yazdığı “Biz Kimden Kaçıyorduk Anne” romanı Can Yayınlarından çıkmış piyasaya. Son zamanlarda elime geçen güzel kitaplar içinde, mutlaka okuyun diyebileceğim cinsinden bir kitap, anne olduğum için mi bilmiyorum çok etkilendim, beğendim, yazmadan önermeden geçmek istemedim.

Yazar, her zaman ki karmaşık ve uzun cümleleri yerine son derece kısa, sade hatta çocuksu bir dil kullanmış romanında. Hayat, anne-yavru ilişkisi üzerine kurgulanmış kitapta. Var olan bir atasözünü öyle çok hatırladım ki romanda; “Anası olmayanın babası uzak enişte”. Geçen hafta hayvanlar aleminde, kaplanın pençesinden yavrusunu kurtarmaya çalışan anne antilop’un çabasıyla aynı mücadeleyi veren romandaki annenin benzerliği içimi yaktı. Annelik böyle bir şey, canından öte can için kendini feda etme hiç düşünmeden. Baba antilop başka annelerin peşinde kur yapıyordu arazide. Sorumluluğunu bilen, çocuğuna sahip tüm babaları bu sınıfa sokmuyorum ve ellerinden öpüyorum, sözüm babalığı beceremeyenlere.

Anneliğin o tanımsız, ifadesiz, açıklanamaz, konu doğurduğu olunca dünyaya meydan okuyan, aşkla sevgi arasını aşmış sınırlarıyla savaşçı-anlayışlı-her şeyi kabul edebilen bilgelik, hiçbir şeyi kabul etmeyen katillik-vahşilik arasında gidip gelmeler. Hayattan sadece yavrusu için vazgeçmişlik hissi uyandıran kitabın bir çok yerinde, cinayetlere bile kabul görür bir anlayışla yaklaştım, ben olsaydım aynısını yapardım diye.

Aslında hepimizin hissettiği, yaşadığı, olabilir durumların kaleme dökülüşündeki sıralama bir çırpıda okumanıza yardımcı oluyor. Kitabın arka kapağında, romandan bir parça yazılmış annenin ağzından, kafanızda karar verebilmeniz için yazmak istedim size. –“Küçük bir kızı kovası yüzünden aşağılamayı öğrenmiş çocuklar düşün, ” diyecek annem yıllar sonra. “O gün orda onların annelerine babalarına derslerini vermek için nasıl yanıp kavrulduğumu düşün. Gözyaşların göğsümü yaktı. Kalbimin tüm üstünde ağladın. Ağlattılar seni, boş yere. Öyle çocuklarla oynamana izin vermedim bir daha. Kalbini kırmalarına izin vermedim Bambim.” Annemin beni hiç kimselerin ağlatmasına tahammülü yok. Yalnız ve yalnızca Annem ağlatabilir beni. Ben annemi ağlatabilirim. Başkalarının bizi üzmesine tahammülü yok annemin. “Bizi üzenler cezasını bulurlar Babbim. Bulmaları gerekir. Annen bunun için var. Burada kaldı. Seni üzenlere günlerini göstermek için. Kabalığın ve kötülüğün cezasını vermek için” Biliyorum annecim. Onlara cezalarını vermek zorunda kaldığını biliyorum. _

Bambi isimli masal kitabını kendilerine dua kitabı olarak seçen, patolojik bozuklukları olan genç bir anne ve yavrusu, masal kitabınının senaryosu ile aralarındaki benzerlik öyle güzel ifade edilmiş ki ben anlatmaya çalışırım da ne kadar yeterli olurum bilemediğim için okuyun diyorum. Romandaki karakterler hepimizin içinde var olan, bizden benzetmeler aslında. İyiyle kötünün iç içe ve yan yana yaşaması gibi. Alakasız görünen insanların tam da konunun içine dahil edilmeleri. Hiç kimseye bulaşmamaya çalışmalarına rağmen insanların insanları rahat bırakmamalarına sinir oldum kitap elimdeyken.

Aile kavramlarını alt-üst eden anarşik yapının, sevgisizlik yüzünden hissedilen ekşi kokusunu duydum kendi kurduğum film setimde. Kaçmalarına yardım etmek, annenin kanının durması için yardım edebilmek, onları kötülüklerden koruyabilmek için evimde saklamak, güvenle uyuyabilmeleri için uyumamak istedim. Annelik ve çocuklarla ilgili öyle gerçek ifadeler var ki okurken bildiğiniz halde şaşırıyorsunuz. Kendi çocuklarımın beyinlerini duvara fırlatmak istediğim anlara inat biri yan gözle baksa pantere dönen anne hallerim. Ve asla olmasaydı kelimesinin olmadığı anne sözlüğü.

Her şart ve koşulda yüzlerinin gülmesi ve seslerinin iyi olması için çabalama. Koşulsuz bir sevgi bağının o sapık benzetmeleri. Geçen gün sohbet ettiğim bir ahbabımın “Kızımın kocasını yapmadıkları ve kızıma davranışları yüzünden makasla öldürme planları yaparken yakalıyorum kendimi” cümlesinin ne içerdiğini daha da net anlamamı sağladı bu kitabı okumak. Otorite olmadığım bir konuda daha fazla ahkam kesmek değil amacım.

Üşürsem herkes üşüyor, açsam herkes aç, korkuyorsam herkes korkuyor, seviyorsam herkes sevecekmiş gibi hissettiğim için paylaşmak istedim sadece.

Senaryolaştırılması halinde, hele iyi bir yönetmen (Gönlüm Ferzan Özpetek diyor) elinde harika bir psikoloji-action filmi olacağına garanti veririm. Bu kadar uzun işlerle uğraşamam diyorsanız alın ve okuyun kitabı, okurken kendi film setinizi kendiniz kurun, okurken bir yandan da seyredin derim. Keyifli okumalar diliyorum.

Not:Can Yayınlarının sayfasına ulaşılamıyor onun için kitabın orijinal resmini koyamıyorum.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..