Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Biz ne zaman adam oluruz?

Biz ne zaman adam oluruz?
 

Kendi yaşamına saygısı olmayanın, bir başka canlının yaşamına saygısı olamaz.


Az önce Turnalar geçti evimin üstünden. Ne kadar şanslıyım ki evim onların göç yollarının altında.Önce ince tiz bir ötüş, sonra göç şarkılarının nakaratını tekrarladılar, hep bir ağızdan. Bana eğitim yapan askerleri anımsatır hep Turnalar. Ay akşamdan ışıktır, sonra yaylalar, yaylalar nakaratı.Göç türkülerini söyleye söyleye uzaklaştılar. İçimi garip bir hüzün kapladı neden se? Onlara iyi yolculuklar diledim. Umarım hepsi sağ salim ulaşmaları gereken yere ulaşırlar. Umarım sazlıkları kurutulmamıştır. Umarım benimsedikleri, yurt belledikleri sulak alanlar ellerinden alınmamıştır. Umarım Seyfe gölünün kaderini paylaşmaz, göçmen kuşlara yurtluk eden sulak yerler. Neden Seyfe gölü dedim? Kırşehir yakınlarındakı, birinci derecede SÌT alanı Seyfe Gölü kurumuş.

Göçmen kuşların en önemli göç yollarından biri olan ve 187 kuş türünün barındığı Seyfe Gölü yanlış uygulamalar sonucu tamamen kurutulmuş. Kurutulmuş diyorum cünkü DSÌ Genel Müdürlüğünün yanlış uygulamaları bunun başlıca sebebi. 7 bin 800 hektar alanı kaplayan 20 km uzunluğundaki Seyfe Gölü´nde milyonlarca yıldır yaşayan canlılar bir daha dirilmemek üzere yok olmuşlar. DSÌ göl suyunu Delice ırmağına akıtarak Seyfe Gölü´nü içinde yaşayan tüm canlılarla birlikte yok etti. Buna çevre köylerdeki çifçilerin sulama amaçlı kuyular açmaları kurumayı dahada hızlandırmış. Bu kasten adam öldürmekten bile daha ağır bir suç. Düşünebiliyor musunuz? 20 km uzunluğundaki bir göl içinde yaşayan tüm canlılarla birlikte yok ediliyor. Ya da bir başka değişle yok olmasına hem yardımcı olunuyor hemde göz yumuluyor. Bu baharda Yaban Kazları, Balıkçıllar, Flamingolar göç yolları üzerinde olan gölün üzerinde uçuşup, suyun yok olduğunu görünce, çığlık, çığlığa insanoğluna bütün bedduaları kendi dillerince yapacaklar.


Bunu birde yaşadığım ülkeyle karşılaştırayım diyorum.(Almanya) Acaba mentalite insan ve doğa yaşamına ne denli etki ediyor. Evimin yakınında küçüçük bir derecik var. Buraya sürekli yağmur yağdığı için, o derecik hiç kurumaz. Yaz kış sırıltısını, kenarlarındaki çakıl taşlarına fısıldar, bıkmadan usanmadan. İki tarafında Söğüt ağaçları, Yabanı Visne ağaçları, Meşe palamutları, Kayın ağaçları sanki uzun yılların hasreti ile kucakalaşmış gibi bibirlerine sarılırlar. Söğüt ağaçları döker dallarını, saçlarını yavuklusunun sinesine dökmüş uçarı güzelce gibi. O küçüçük dereciğin şarkılarını onlarda dinler. küçüçük köprücükler vardır üzerinde, insanlar aslında atlasa karşıya, suya değmeden geçer ama yinede o köprücükleri yapmışlar. Belli aralıklarda beyaz tabela üzerindeki Kara Kartal resminin altında Natur Schutzgebiet (Doğa Koruma Alanı) yazar. Bu ne demektir? Bu bölge koruma altındadır. Bu bölge sadece doğada yaşamını sürdüren canlılara aittir. Buraya ev yapılamaz. Bu bölgeye izinsiz çivi bile çakılamaz. İnanır misiniz? Bu dereciğin suyu bile alınıp kullanılamaz.


Ve Seyfe Gölü DSÌ tarafından suyu başka yere akıtılarak kurutuluyor. Acaba onlar mı saf, yoksa bizler mı çok uyanığız? Mentalite neden bu kadar önemli yaşamsal değerler için? Küçüçük bir derenin suyuna sahip çıkan zihniyet mi yanlış yapıyor, yoksa 20 km uzunluğundaki bir gölü kurutan zihniyet mi? Burada sayıları oldukça fazla göller vardır. Bu göller balıkçılara avlanma zamanlarında kiralanır. Lakin herkes balık tutamaz. Oltasını alan gölün yolunu tutamaz. Önce olta balıkçılığı yapabilmek için kursa gideceksiniz. Sınavlara gireceksiniz, eğer başarılı olursanız size diploma verilecek, bu bir nevi izin belgesi gibi bir şey. Sonra gölün yolunu tutacaksınız. Ama oltayı atamazsınız.Önce oranın görevlisinden para karşılığı 1 günlük balık tutma izni alacaksınız.Bitti mi, elbette hayır. Yanınızda bir metre bulundurmak zorundasınız. Yakaladığınız balığın ölcüleri, size kursta gösterilen bilgiler doğrultusunda, belirli bir büyüklüğe ulaşmış olması gerekiyor. Eğer o ölçülerden küçükse, balığı yeniden göle bırakmak zorundasınız. Böylesine mükemmel işleyen bir sistem kurmuşlar çevre için. Birde bizde yapılanları düsünüyorum. Dinamitle balık avlama, suya elektirik verme. Yani suda yaşayan tüm canlıların köküne kibrit suyu ekmek.


Sevindirici olan tarafıysa, Seyfe Gölü´nü kurtarma çalışmaları devam ediyormuş. Yaklaşık olarak gölü kurtarmak için eski TL´yle 1 trilyon yeni TL´yle 1 milyon lira harcanmış. Önce öldürdük, şimdiyse diriltmeye çalışıyoruz, ama biz bu saçmalıkları herşeyde, hiç bıkmadan, usanmadan neden yapıyoruz? Biz ne zaman adam oluruz?

 
Toplam blog
: 50
: 901
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

    ..