Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '11

 
Kategori
Eğitim
 

BOP’un amacı…

Zaman zaman şu sorunun yanıtını merak etmiyorum değil. 

Diyelim ki bazı batılı devletler ülkemizdeki bir kısım insana para, silah, mühimmat ve teknoloji verse, onlardan ülke yönetimine karşı eyleme kalkışmalarını istese... 

Sahi nasıl bir manzara çıkar? 

Böyle bir sorun ortaya çıktığında hani sana bir tokat atıldığında sen diğer yanağını da uzat kabilinden… 

Bunlar doğru yapıyorlar. mutlaka bir bildikleri vardır. yoksa durup dururken batılı koskoca devletler demokrasi ihracatçıları, neden böyle bir girişimi desteklesinler ki… 

Türünden bir tavır alıp eylemcilerin önünü açar, onları destekler miyiz? 

Yoksa… 

Canımızı dişimize takar elimizdeki tüm gücümüzle savaşır mıyız? 

İşte işin füf noktası dedikleri ya da başka bir deyişle zurnanın ses çıkardığı yer burası. 

Aslında biz bu ve benzeri olayları hiç yaşamadık değil… 

Kurtuluş Savaşı boyunca yaşadıklarımızı göz önünde bulundurursak sanki bu olup bitenden çok mu farklıydı. 

Emperyalist güçler tarafından desteklenen azınlıklar ya da çeşitli etnik gruplar neredeyse o süreç boyunca defalarca ülke içinde isyana kalkışmadılar mı? 

O halde yabancı desteğiyle ayaklandırılan muhalefet grubuna karşı ülkenin kendisini savunması neden çok garip karşılanıyor ki? 

Bunu şunun için söylüyorum… 

Tarihin ilk Kurtuluş Savaşını veren ve bunu zaferle sonuçlandırarak emperyalizmi ülkesinden kovan bir ülkenin insanları olarak, o ülkelerin yaşadıklarını en iyi bizim anlamamız gerekirken… 

Ülkemiz yöneticilerinin, batının bölgedeki ulus devletleri yıkma projelerinde başrol oynamaya soyunmasını… 

Ayrıca 

Kendine her zaman Müslüman yaftası yapıştırıp da Müslümanların ABD ve NATO tarafından katledilmesine sesiz kalanları… 

Hatta sesiz kalmak ne kelime, destekleyenleri… 

Onları alkışlayanları, çanak tutanları, inanın anlamak çok kolay değil… 

Tabi bu arada, işin asıl yönünü de gözden çok uzak tutmamak gerekiyor. 

Yıl 2004, 8–10 Haziran 

İşte o tarihte yani Irak işgalinden sonra G 8 zirvesi toplantıya çağrılıyor ve o zirveye özel olarak ülkemiz başbakanı da davet ediliyor ve ilk defa orada Türkiye model ülke olarak ilan edilerek… 

Başbakanımıza “Ortadoğu ve İslam dünyasındaki demokratik değişimde” Eşbaşkanlık görevi veriliyor.O tarihten sonra Dışişleri Bakanımızın da sıklıkla telaffuz ettiği bölgesel aktör, kurucu aktör, merkez ülke, oyun kurucu gibi tanımlamalar da daha bir anlam kazanıyor. 

İşte zamandan beri yaşanılan İran’la yakınlaşma… 

Suriye ile vizesiz geçiş döneminin başlaması, Irak’ta aktif görev üstlenilmesi, hatta İsrail’le olan ilişkilerde yaşananlar bu gün yaşanan Suriye liderine gitme baskısı, bölgede rol kapma çabası olarak yorumlanmalı Türkiye’yi model ülke yapma ve bu Eşbaşkanlık görevinin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. 

Tabi şu konu hiçbir zaman gözden kaçırılmamalıdır. 

ABD ve batılı büyük devletler BOP adı altında Fas’tan Kuzey Afrika’dan, Orta Asya’da Kırgızistan’a kadar sözüm ona 22 ülkeye demokrasi getirmek adına bölgenin doğal kaynaklarına el koyup o ülke ekonomilerini yok edip tam Pazar haline getirmek istiyorlar. 

Yani uzun sözün kısası; emperyalizm yeni kaynak ve pazarlar olmadan asla yaşayamaz… 

25–08–2011
Nusret KEBAPÇI 

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..