Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '12

 
Kategori
Mizah
 

Bozuk saatlerle dans

Yıllarca, şarap buzdolabına koyulmaz, oda sıcaklığında içilir deyip durdum sebebini bilmeyerek. Oğlum, saçma saçma konuşma. Karıştırıyosun, sıcak şarap diye bişey var, o’dur o, şarap içilmez öyle ılık ılık, koy şunu dolaba, dediler. Hor gördüler, itip kaktılar beni. Sonunda yıldım, buzdolabına koymaya başladım şarabı. Zaten genelde ucuz ya da ucuzdan hallice şaraplar içtiğimiz için pek fark etmedim aradaki tat farkını da, soğuk soğuk içtim şarapları. Ama dikkat ettim, şarap evlerine gidip, orta halli şaraplar ısmarladığımda hep oda sıcaklığında getirdiler. Ama arkadaş baskısı vardı, sosyal etki sonucu uyum-üniversitedeki sosyal psikoloji hocam İnci Yakut’a selamlar-sağlama vardı, değişemiyordum. Ama bugün… 16 Ekim 2012… Bugün zamanda kırılma yaratan bir olay sonucu tekrar eski Emre oldum.

İşten çıkmış, bir taksi tutmuş evime doğru gidiyordum. Taksiyi, evime en yakın tekelde durdurup bir şişe ucuz şarap aldım. 1 haftadır ilk defa işten erken çıktığım için bir duş alıp şarap içecek ve keyif yapacaktım. Eve girdim, duşumu aldım ve salona çıktım. Adını bir türlü öğrenemediğim Endonezyalı-sanırım husyain gibi okunan bir şeydi sanırım- ve Joseph vardı salonda. Husyain henüz edinemediğimiz apartman kapısı anahtarını sorduktan sonra odasına çekildi. Joseph ve ben kalmıştık salonda. Odama gidip şarabı aldım ve salona geri dönüp şarabı Joseoph’e göstererek yarım yamalak İngilizcemle aynen şöyle söyledim;

- Would you like to join me? It’s a cheap one but gets you drunk very easily.

Annesi bir Fransız olan Joseph suratını buruşturdu ve kafasını hayır anlamında sağa sola salladı. Güldüm, bardağıma şarap doldurdum, buzdolabının kapağını açtım ve şişeyi dolaba koyarken;

-Okay. If u change your mind, u can take it from friğğğğ… derken Joseph birden bana döndü ve ağır çekimde;

-Nooooğğğğğğğğ!!! diye seslendi.

-What?, dedim.

-Never put red wine to fridge, dedi.

-Why, dedim aksanlı bir şekilde. Voaayy gibi, ağzımı gevşeterek. Yes yerine de yeah diyorum. Yeaaa gibi, ağzımı gevşeterek.

Çünkü, dedi, şaraba aromasını veren maddeleri algılanmaz hale getirirsin eğer soğutursan. Elin Fransız’ına(babası İngiliz aslında. Tip olarak da İngiliz’e daha çok benziyor zaten) rezil olmuştum. Bir an her şeyi anlatmak istedim. Yıllarca şarabı dolaba koymamak için savaş verdiğimi… Bunu sadece içimden gelen hisle yaptığımı… Arkadaş baskısı yüzünden dolaba koymaya alıştığımı… Her şeyi anlatmak istedim… Ama yapmadım. Kendimi ona beğendirmeye çalışarak daha da alçalmadım.

-Thank you, dedim sadece.

Sonra biraz araştırma yaptım ve aslında arkadaşlarımın yanlışlıkla doğru bir şey yaptığını fark ettim. Joseph haklıydı, şarap oda sıcaklığında saklanırdı. Ama bu kaliteli şaraplar için geçerliydi. Eğer elinizdeki şarap kötüyse, soğutarak, ona aromasını veren tüm maddeleri algılanmaz hale getirebilirsiniz. Yani soğuttuğunuzda, şarabın iyi mi yoksa kötü mü olduğu algılanmaz hale gelir. Benim arkadaşlarım şarabı soğutarak, bilmeden doğru bir şey yapıyorlardı.

Bozuk bir saat bile günde iki kez doğru saati gösterir. Benim bozuk saatlerim neredeyse her zaman doğru saati gösteriyordu çünkü biz neredeyse her zaman ucuz şarap içiyorduk.

Asıl soru şu; peki ya kaliteli bir şarap alırsak, arkadaşlarım yine şarabı buzdolabına koyarlar mı? Ve aslında, içimden gelen hisle şarabı oda sıcaklığında içtiğim için ahkam kesen ben yerine, şarabı içlerinden gelen bir hisle soğutarak içen arkadaşlarımın ahkamı mı daha yerinde bir ahkam kesmek? Maaşımı almama az kaldı. Aldığım anda en kalitelisinden şarapla kapınızda bitmeyen Emre g...t olsun, der, iyi geceler dilerim…

  

 
Toplam blog
: 16
: 111
Kayıt tarihi
: 06.12.11
 
 

Freelance Reji Asistanı Her felsefe, yazarının kişisel itirafı ve bir şekilde de, kasıtsız ve..