Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nanook of the North

Hayatta kalmak bir savaştır ve bu savaş çağın gerektirdiklerine göre evrilir ve evrenin kendisi kadar devinseldir.

Bir belgesel film izlemiştim yıllar önce. Bu film kuzey kutbunda yaşayan minik bir ailenin hayatını, hayatta kalma savaşını anlatıyordu. Ailenin erkeği karısını ve çocuklarını doyurmak için avlanmak zorundaydı. Avlanmak içinse bütün gün iz sürmek zorundaydı ve bazen de avlandığı yerde konaklamak zorunda kalıyordu. Bu yüzden avlanmaya çıktığında ailesini de peşine katardı. Unutmadan; konaklamak öyle ağızdan çıktığı kadar basit değildi. Avlandıkları yerde yeni bir iglo inşa etmeleri gerekiyordu. İnşa ettikler iglo’nun kapısını zeminle bitişik normal bir kapı gibi değil, duvarın altından geçirdikleri bir tünel şeklinde yaparlardı ki içeri kutup ayısı giremesin. Bunları her gün mü yoksa haftada birkaç kez mi yapıyorlardı hatırlamıyorum ama hayatlarının sürekli bir parçası olduğunu biliyorum. ‘Ben bir süre çalışmak istemiyorum.’, ‘Bu ay kredi kartına çok yüklendim mutfak alışverişi için’ gibi şeyler söyleme şansları yoktu çünkü. Hayatta kalmak için bu savaşı vermek zorundalardı.

Bizim savaşımız daha farklı. Avlanmak ya da ev inşa etmek zorunda değiliz. Kapitalist sistem bize her şeyi sunuyor. Avlanmıyor, markete gidiyoruz ve ne istersek alıyoruz. Ev inşa etmiyor, satın alıyoruz. Tek ihtiyacımız olan şey para. Biz paranın avcılarıyız. Para, dışarıda bir yerlerde duruyor ve biz her gün evden çıkıp paranın izini sürüyoruz. Bazen evden uzakta kalmak zorunda olduğumuzda iglo inşa etmek yerine bir otelde kalıyoruz. Kas gücü olan değil, beyin gücü olan hayatta kalıyor. Ama bu dünyayı daha adaletli ya da daha adaletsiz bir yer yapmıyor. Belki doğaya dayanıklılık olarak daha zayıf bir yaratılışa doğru evriliyor olabiliriz ama aynı zamanda daha çok şımarma esnekliğine, daha çok boş zamana sahibiz artık. Bahsetmesi çok klişe olduğu için ‘kapitalizm’ demeye korksam da söylemeden geçemeyeceğim; o bizim çocuğumuz gibi artık, döveriz de severiz de, kimse inkar etmesin…

Ayrıca; bunları neden anlattığım hakkında hiçbir fikrim yok.

Hadi görüşürüz!

Dipnot: Nanook of the North, ilk nitelikli belgesel filmdir ve yönetmeni Robert Flaherty de belgesel film türünün babasıdır. Şu makalede güzel bilgiler var; 

http://www.kameraarkasi.org/belgesel/makaleler/robertflaherty.html

 
Toplam blog
: 16
: 111
Kayıt tarihi
: 06.12.11
 
 

Freelance Reji Asistanı Her felsefe, yazarının kişisel itirafı ve bir şekilde de, kasıtsız ve..