Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '07

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Bu blog sayfasının asıl sahibi benim

Bu blog sayfasının asıl sahibi benim
 

Merhaba,

Benim adım KURABİYE. Yani tahmin edeceğiniz gibi bu blog sayfasının gerçek sahibi benim. Oysa (biyolojik olmayan) annem benim adımı kullanarak açtığı bu sayfada bana hiç bir yer ayırmadığı gibi şimdiye dek bir kez olsun bahsetmedi bile. O samimi yatış pozisyonu (!) fotoğrafında birlikte gördüğünüz şişman kedi de ben değilim zaten. Halbuki koskoca Milliyet Gazetesi Blog Yönetimi, Hayvanlar Alemi diye bir bölüm başlığı açmış değil mi? Varsa yoksa aşk yazıları yazsın"!

Ben anlamıyorum bu insanları canım; aşık oluyorsunuz da ne oluyor, başınız göğe mi eriyor? Önce bir sevinç, bir heyecan, bir süre sonra başlıyor oflamalar puflamalar. Yenilen pehlivan güreşe doymaz diyosunuz ya hani siz ; çok iyi bir saptama bence. Doğduğumdan beri gördüğüm tüm yetişkinler aynı döngünün içinde yaşayıp duruyor. Uzman oldum zaten; bize misafir gelenlerin halinden şıp diye anlıyorum inanın yaşadıkları aşkın hangi safhasında olduklarını. Mesela cep telefonu denen o alet sık sık çalıyor ya da bipliyorsa, konuşurken kocaman bir gülümseyişle mutfağa, balkona doğru gidiyorlarsa işler yolunda demek; taze bir aşk var ortada. Fırsatı kaçırır mıyım hemen gidip sürtünüyorum, kucaklarına atlayıp gırıldıyorum ve o pozitif enerjiden ben de nasibi alıyorum. Üst üste iğrenç kokan ve dumanı tüten şeyden yakıp, içiyorlarsa; ha bire iç geçirip uzaklara dalıyorlarsa durum vahim demek oluyor ki derhal başka odaya koşup saklanıyorum. Hayır bu kadarla kalsa normal bulacağım da; bütün bu insanlar aynı çevrimi değişerek tekrar tekrar yaşıyorlar. Bu gün sıkıntılı olan bir süre sonra bir geliyor; oo yüzünde güller açmış, neredeyse yürümüyor uçuyor. Ya da tam tersi; aman ne iyi dostumuz mutlu olmuş diye uğurladığımızı bir görüyoruz ki, göz altları mosmor, sanki 10 yaş yaşlanmış da gelmiş. Eyvah! diyoruz

Şimdi bizim hayvanlar aleminde hormonlar egemen biliyorsunuz. Ben de yetişkin olduğumda kendimde tuhaf, anlatması zor değişiklikler hissettim. Neler oluyor derken yerlerde yuvarlanıp bağırmaya başladım. Annem; "ne ayıp Kurabiye! bak benim de kocam yok bağırıyor muyum böyle senin gibi avaz avaz" diye azarladı hafiften. Sonra geçti ama tekrar aynı şeyleri sık sık yaşadım. Hatta küçük bir kaçamak bile yaptım ve anne oldum. Şimdi ameliyatlıyım. Canım acımıştı, korkmuştum ama artık bir rahatladım sormayın. Neyse lafı uzattım; sonuç olarak bizimkinin sebebi de sonucu da çözümü de basit. Oysa insanların aşk dedikleri şey bir muamma. Hamile kaldıklarında bile geçmiyo sıkıntıları! Yazıp çizmişler böyle yüzlerce yıldır değişen bir şey olmamış. İnsan olmak zor zenaat kısacası!

Aşk konusu dışında da öyle tuhaflarki, mesela bizim evin giriş katında oturan bayan, sokaktaki kedi arkadaşlar üşüyüp camının içine oturuyor diye çok kızıyor. Camları kirleniyormuş. Annemle hep kavga ediyor; yemek verdiğiniz için buraya geliyorlar diyor. Ben ev kedisi olduğumdan televizyon seyrediyorum ve görüyorum dünyanın halini. İnsanlar tüm evreni çöp kutusuna çevirmiş, ozon tabakası mı nedir delinmiş, pek çok canlının soyu tükenmiş. O ise cam kirleniyor diye bu kadar kızıyor. Çok şaşırıyorum, anlayamıyorum.

Bir diğer komşumuzun harika bir köpeği var. Onu gezdiriyor, başını okşuyor, seviyor hep ama bahçedeki kediler arabasına çıkıyor diye kızıyor; onları bağırarak kovalıyor. Niye onları sevmiyor acaba diye düşünüyorum; arabasındaki pati izleri yıkayınca çıkıyor nasılsa ve o kedi kardeşler arabanın üstüne ısınmak için çıkıyorlar.

Sokak hayvanları su bulamıyorlar ve böbrekleri hasta oluyor diye annem yaz kış bahçenin bir köşesine su koyuyor. Bazen onu büyük bir mutsuzluk ve umutsuzluk içinde yeniden, yeniden su koyarken seyrediyorum. Her gün su kabının yok olmasına üzülüyormuş meğerse. Ben gördüm camdan, bazı insanlar alıp atıyor çöpe ama daha fazla üzülmesin diye bi şey söylemiyorum. Gidip başımı yüzüne sürüyorum. Gülümsüyor o zaman, yüzü aydınlanıyor; canım diyor, güzel kızım diyor, okşuyor; benim de içim mutlulukla doluyor. Onu çok seviyorum. Ah! o insanlar da bir bilse mutlu etmeyi ve mutlu olmayı. Ne çok şey kaçırıyorlar o attıkları bir kap su ile ya da vermedikleri yemek artıklarıyla.

Kabul ederseniz ben de yazmak istiyorum bu köşede; ara sıra ben de paylaşmak istiyorum sizlerle duygularımı, düşüncelerimi. Kimbilir belki de sayfa böylelikle ünlü olur. Baktım da rating'leri pek yüksek değil annemin. Eh! aşk meşk evlilik yazarsa olacağı bu tabi. Dünya dönüyor ve değişiyor ne de olsa! Kedilerin köpeklerin köşe yazarı olduğu bir devirdeyiz şimdi. Onun da aklı varsa kendini biraz değiştirip geliştirmesi lazım. Yoksa köşesinin elden gitmesi an meselesi.

Sevgiyle hepinize bıyıklarımı sürüyor ve gırıldıyorum sayın okurlar. Görüşmek üzere...

 
Toplam blog
: 22
: 1664
Kayıt tarihi
: 14.10.06
 
 

Merhaba, Okumaya olan sevdam beni yazmaya yöneltti ve artık sevgili dostlarımın da yüreklendirmesiyl..