Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '13

 
Kategori
Felsefe
 

Bu Dünya’da Cenneti yaşamak

Bu Dünya’da Cenneti yaşamak
 

Güzel bir bahçe resmi


Cennet-cehennem kavramı İslamiyet’te İlahi Adalet’in tecelli etme mekanizmazı olarak karşımıza çıkar ve insanları doğru olan şeyi yapmak, günahsız yaşamak, kötü şeyler düşünmemek ve insanlara iyi davranmaya sevk eder. “İnsan çiğ süt içmiştir” derler ya; işte o misal insan yaradılışı gereği nefsinin kölesi olduğu sürece korku unsurunun vicdanı üstünde kaldıraç etkisi yapması sağlanarak doğru yola sevkedilmeye çalışılmıştır. Ne acıdır korku ile doğru yola yönlendirilen insanoğluna.

Ne kötüdür ki biz güzel insanlar içimizdeki muazzam potansiyele rağmen korku unsuru ile yola getirilmeye çalışılıyoruz. Doğum ile içinden geldiğimiz Bütünlük’ün sesi olan iç sesimiz ve vicdanımızın dünyevi yaşamda aldığı kirler ve paslardan dolayı içimizdeki sınırsız potansiyeli ve ışığı unutuyoruz. İlle bir cehennem korkusu ve ya cennete gitmenin ödülü gibi dışsal unsurlarla yola getirilmemiz gerekiyor. İlle de aba altından sopa göstermek gerekiyor. Ya da bir ödül ile önümüze et konulması gerekiyor. Bu mudur özgür irade?

Sıradan ve normal insan bir ödül-ceza sistemi ile iyiye, güzele ve doğruya yönlendirilmeye mahkümdur. Bu, sürüdeki amaçsız ve bilinçsiz koyun olmanın bedelidir. Zira evrendeki hareketi oluşturan zıtlıklar yasası gereği hür iradesi sadece basit fizyolojk ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak dereceki eylemlerle sınırlıdır ve zıtlıkların medcezirinde geçen yaşamında rüzgarın önünde savrulan bir yapraktır.

Ancak küçük kurtuluş (Nirvana büyük kurtuluştur ve kemale varmak anlamındanır) olarak Hint felsefesinde geçen ve doğru insan olmak olarak adlandırılan süreci geçen insan uyanmış insandır. Artık ödül veya ceza için eyleme geçmez. Karma Yoga ile Hint Felsefesi’nde anlatıldığı gibi fiiliyata eylemlerinin meyveleri için geçmez, sadece doğru olanı yapmak için yapar. Almak için vermez, zira “veren elin alan el” olduğunu  bilir ve koşulsuz, karşılıksız, sınırsız ve safça verir. Bu bir bilinç atlamasıdır, bir düşünsel ilerleyiştir, bir kuantum zıplamasıdır. İnsanın titreşim seviyesi artar. Tekamül merdiveninde birkaç üst basamağa geçer.

Fiziksel açıdan bakarsak bu Dünya’da %100 cennet diye bir şey yoktur. Ancak kişi kendi cennetini kendi beyninde her an yaratabilir. Allah’ın bize verdiği en önemli 2 yetenek düşünmek ve hür irade (cüz-i irade)’dir. Fiziksel ve dış koşulları değiştirmek biz insanlar için bir yere kadar mümkündür, ancak değişime kendi iç dünyamızdan başlayabiliriz.  Bu Dünya’da cenneti yaşamak bir zihinsel tutum ve durumdur. Bu bir Polyanna gibi bilinçsiz ve farkındalıksız bir hal değildir. Bu hal insanın övgüden ve sövgüden etkilenmediği bir haldir. Kişi etkilenmeme sanatında ustadır ve her şeyi dönüşüm için bir sınav ve fırsat olarak görür. Sefaya da belaya da eyvallah der. Sızlanmaz, ağlaşmaz, keşke demez. Sadece geleni tüm gerçekliğiyle olduğu gibi kabul eder ve yoluna devam eder ta ki bu dünyada rıskı kalmayana dek.

Tasavvuf’ta Nefsin Mertebeleri kavramı ile bunu kısaca özetlemek istiyorum.

1- Nefsi emmare– nefs baskındır ve insan onun kölesidir. Kötü olanıysa, insan bunun farkında bile değildir. Cehalet güzeldir ona.

2- Nef-i levvame- Nefsinin nefsin farkındadır ve uyanmak için seçim yapar. Hatalarını görür ve tövbe eder.

3- Nefsi mülhime – burada artık öğrenmek başlamıştır ve ilham alan, feyz alan nefstir. Ancak henüz yaptıkları tam sonuç vermez.

4- Nefsi mutmainne– bu noktada nefs ızdıraptan kurtulmuştur. Zıtlıkları içinde bir etmiştir ve evreni ve düzeni anlamaktadır.

5- Nefsi radiyye – Allah’a razı olmış nefstir. Sefaya da belaya da eyvallah der.

6- Nefsi marziyye –Allah’ın razı olduğu nefstir ve kişini eylemleri artık O’nun iradesinin dünyadaki izdüşümüdür.

7- Nefsi kamile– Kamil insanın nefsidir.

Bu Dünya’da cenneti yaşamak mümkündür ve ulaşılmaz bir hayal değildir. Ancak zordur ve buna ancak arayanlar ve bunun için gereken çabasal bedeli ödeyenler ulaşabilir. Bedel konusu ayrı bir yazıyı hak ediyor. Bu cennet tüm dışsal ve fiziksel faktörlerin cennet normlarına çekilmesi değildir. İnsanoğlu doğası gereği önüne altından tabak koysanız, her yeri cennet etseniz de ona, zihinsel olarak bunu yaşamadığı sürece dışsal cennet ona cennet olmayacaktır. İçsel mutluluğu ve huzuru bulamayan insan cennete bile cennet demez, diyemez, hep bir eksik bulur. Ancak zaten Dünya’da her şey muhteşem ve olması gerektiği gibi oluyor; ta ki biz onu kötü yapmadıkça veya kötü algılamadıkça. Bu yüzden bu Dünyada cenneti yaşamak bir zihinsel seviyedir, bir beceridir. Kazanılmış bir beceridir. Hala bazı psikologların dediğinin aksine insan doğduğu gibi kalmaz ve yaşamı boyunca gelişir. Tersi olsa tekamüle ve yaşama gerek kalmaz.

Bunun için önce doğru insan olalım. Sadece ama sadece doğru olanı yapalım.

Sadece eylem yetmez, düşüncelerimizden bile sorumluyuz. Her an düşünsel oruçta olalım.

Günahsız yaşayalım ve günahı bile aklımızdan geçirmeyelim.

Doğruluk ve iyilik için gerektiğinde savaşalım, başkaları için bir şövalye olalım.

Her şeyin Allah’tan olduğunu ve bizim iyiliğimiz için, bize bir şey öğretmek için, tekamül için bize geldiğini bilelim ve sefaya da belaya da OK diyelim, metanetle karşılayalım.

Hata yoktur deneyim vardır ve bu deneyimlerden öğrenelim.

Her an çabalayalım ama bir ayağımız yerde başımız gökte olarak madde ve mana alemlerini birlikte yaşayalım. Ne uçalım ve de duralım. Hem bu hayatı yaşayıp, hem de ruhsal arayışımızı içimizde tamamlayalım.

Unutmayın bir kişi yapabiliyorsa herkes yapabilir. Bunu yapanlar tarihte var ise, biz neden yapamayalım. Hem de böyle bir uyanış çağında.

Sevgiler,

Kenan Kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..