Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '09

 
Kategori
Bilim
 

Bu işin sonunda TÜBİTAK Diyanet’e bağlanacak gibi görünüyor...

Bu işin sonunda TÜBİTAK Diyanet’e bağlanacak gibi görünüyor...
 

Yetmişli yılların sonuydu. TÜBİTAK burs verdiği öğrencileri tiyatroya davet etmişti. Ankara’da opera binasında oyun başlamadan önce TÜBİTAK yöneticileri konuşmuşlar ve öğrenciler sorunlarını anlatmışlardı. Merakla oyunun başlamasını beklerken bu konuşmalar uzar mı diye aklımdan geçmişti ancak tam oyunun başlama dakikasında bitmiş ve oyun başlamıştı.

Lise son sınıftayken okul müdürü çağırıp formları verdi. Ben de doldurup gönderdim. ODTÜ’yü kazanınca TÜBİTAK üniversite bursu için sınava çağırdılar. Elimizde gönyeler pergellerle sınava gittik ve klasik bir sınav yapıldı. Bursu kazandığım haberi, içinde çok sayıda dokümanın olduğu sarı bir zarfla İnebolu adresime geldiğinde okulumuz açılmıştı, artık Ankara’daydım. Büyükbabam zarfı açmadan başka bir zarfın içine koyup postayla bana göndermiş. Sınavın çok iyi geçmediğini düşündüğüm için kazandığımın yazılı mektubu okuyunca, doğrusu şaşırdım. Üniversitede 4 yıl TÜBİTAK'tan burs aldım. O zamanlar TÜBİTAK’tan burs almak güzel birşeydi.

O yıllarda, bir gün MM’in ilan panolarından birinde TÜBİTAK’tan burs alanların Elektrik Bölümü’ne gelip orada bir belgeyi imzalamaları yazılıydı. Birçok binadan oluşan bölüme gittiğimde ofis numarasını unutmuşum ve bulamadım. Birkaç gün sonra Atatürk Bulvarı’nda TÜBİTAK binasının önünden geçerken oraya uğrayıp, her neyse imzalarım diye düşündüm. O zamanlar şimdiki büyük binanın yerinde eski küçük bina vardı. İçeride çok yardımcı oldular ve konuşacağım kişiye ulaştım. İmzalayacağım belgenin ne olduğundan haberi vardı, çünkü ilk gelen ben değilmişim. Benim imzalamak için aradığım belge meğerse bir imza kampanyasıymış. TÜBİTAK’ın burs politikasının değiştirilmesi için TÜBİTAK’ı ağır bir şekilde eleştiren bir bildirinin altına imza atmak için TÜBİTAK binasında bir yöneticinin karşısındaydım ve gülümsüyordu. Şirin bir konuşmanın ardından ben de gülerek çıktım ve gittim. Ne zaman TÜBİTAK’tan konu açılsa aklıma gelir ve gülümserim kendi kendime.

Herhalde şimdi öyle birşey yapılsa içeriden gürleyen bir ses duyulur ve “Bre gafil, bursun kesildi, haberin ola” derler gönderirlerdi.

TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisiyle tanışmam lise yıllarımda Ali amcamın önerisiyle olmuştu. Her zaman ülkemizin yüzaklarından biri olduğunu düşündüğüm bir yayın oldu, düne kadar.

Seksenlerde, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisine alternatif olması için F tipi bir dergi çıkarmışlardı. Şu andaki eğitimli müritlerin çoğunu o dergi ile avladılar. O derginin zararlarından gençleri korumak için hep TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi okumalarını önerirdik.

Şimdi güvendiğimiz bu dergi de bir utanç sayısı yayımladı (1). Darwin’e tahammülü olmayan bir TÜBİTAK artık bizim TÜBİTAK değildir. Bunun sonu bellidir, TÜBİTAK’ı Diyanet’e bağlarlar ve herkes mutlu olur!

Dün kapağında Darwin var diye yayımlanmayan TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi haberini duyduğumda içimden birşeylerin koptuğunu hissettim. İçimden kopan yalnızca bir dergi değildi, güzel ülkemin kötü sona doğru gidişinin bir habercisi olduğu için korkuttu beni.

Kıssadan hisse:

Ülkemiz derin bir karanlığa doğru gidiyor, hem de korkunç bir karanlık.

(1) Sen misin Darwin’i kapak yapan! (10-3-2009): http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1069029&Kategori=guncel&Date=10.03.2009

Ankara, 10 Mart 2009

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..