Bu kader mi?

Dışarıda itibar gören ve Fahri Doktoralar ile ödüllendirilen, cüppeler giyen Başbakan, Zonguldak'da, maden ocağı faciası bölgesinde, protesto ve hakaret ile karşılandı. Başbakan, bir şehit cenazesine de katılsa, aynı şeyleri yaşayabilir. İnsanlar, işsizlikten, yoksulluktan, terörden, felaketlerden bıktılar, tepeden tırnağa dolular ve patlamak üzereler. Hükümet, kendi insanını rahatlatacak hiçbir çalışmanın, hiçbir tedbirin peşinde değilken ve 30 insanı toprak altında ecelle boğuşurken, Başbakan, İran nükleerini meşrulaştırmanın peşinde idi. İspanyaya gitti. Cüppesini giydi, fahri doktorasını aldı. Sonrasında, Zonguldaktaki felaket bölgesini hatırladı, ama, burada ödül yerine, protesto ile karşılandı.

Protestonun kırılganlığı ile yaptığı konuşmada, Başbakan ne dedi: “Bu yörenin insanları, bu tür olaylara alışıktır” dedi. “Bu tür felaketleri, yıllardır yaşıyoruz” dedi. “Bu mesleğe girenler, bunu bilerek giriyorlar” dedi. Felakete uğrayanlar, onların eşleri, çocukları, yakınları, Başbakanın daha güzel şeyler söylemesini bekliyorlardı. Başbakan şöyle konuşmalıydı: “Artık bu tür felaketleri bir daha yaşamayacağız. Madenlerde, gereken emniyet tedbirleri, güvenlik önlemleri, modernleştirme, ne lazımsa, yapılacak ve ondan sonra çalışmalarına izin verilecektir. Bu madeni ve diğerlerini, bu tedbirlerin alınması ve uygulamaya konulmasına kadar, kapatıyoruz. Bundan böyle, benim ülkemde, kimse diri, diri, toprağa gömülmeyecektir”. Başbakan, bunları demedi. Ne dedi? Dedi ki: Siz zaten bunlara alışıksınız. İşe girerken, öleceğinizi bilerek giriyorsunuz. O halde neden ağlıyorsunuz. Sizin kaderiniz bu. Kadere karşı gelinmez.” Beni neden protesto ediyorsunuz. Ben de sizin kaderiniz değil miyim.” Burasını ben uydurdum.

Bana göre, Başbakan, Zonguldaktaki felaket bölgesine, İspanyada kendisine giydirilen cüppeyi giyip de gelmeli idi. O zaman belki protestodan kurtulurdu. Başbakanımızın, güvenlik görevlileri, protestocuyu yakaladılar, yapılan soruşturma neticesinde, Protestocunun, Ankaradan gelen, bir provokatör olduğu hızlı bir şekilde açıklandı. Peki, çadırdaki kadınlar, onlar nereden gelmişti. Bu konuda bir açıklama yapılmadı. Ben bu yazıyı yazarken, maden ocağındaki göçükte, Başbakanın dediği gibi, kaderlerinde diri, diri, gömülecekleri yazılı olan, otuz garibanın cesedine ulaşıldı. Başbakanın dediği gibi, bunlar, öleceklerini bilerek bu işe girmişlerdi. Bundan sonra da ölmeye devam edecekler. Bu, onların kaderi. Kaderin önüne geçilmez ki. Öyle değil mi, Başbakanım.