Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Bu öykünün adını siz koyun (Üçüncü bölüm)

Bu öykünün adını siz koyun (Üçüncü bölüm)
 

zapkolik.com


Güncel gelişmelere bağlı olarak öykümüz bölümler halinde devam ediyor. Umarım bu öykünün sonu hayırlı biter. Okumayanlar için birinci bölüm için tıklayın İkinci bölümün linki için tıklayın

"Atam, ordunun başındaki bütün komutanlar dün istifa ettiler."

"Hepsi mi?"

"Jandarma genel komutanı dışındaki Kara, Deniz, Hava kuvvet komutanları ile Genelkurmay başkanı, üstelik Genelkurmay başkanının görev süresinin bitmesine daha 2 yıl vardı."

"Ne gerekçe ileri sürdüler?"

"Gerekçe Genelkurmay başkanının mesajında açıkça belli oluyor Atam."

Genelkurmay başkanı Koşaner, "Değerli silah arkadaşlarım" diye başladığı veda mesajında, emekli ve muvazzaf çok sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun, somut delillere dayanmayan iddialar nedeniyle soruşturmalara tabi tutulması, tutuklanması ve yargılanmasının tüm Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tarafından üzüntü, endişe ve kırgınlıkla izlendiğinden emin olduğunu'' dile getirdi.

"Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkanımı ortadan kaldırmıştır. " diyerek sözlerine son verdi."

"Bu istifa bana 9 Temmuz 1919 yılında askerlikten istifa ettiğim günü hatırlattı. Ben de Erzurum postanesinden Harbiye nazırı ve padişaha gönderdiğim istifa mektubundan sonra Türk milleti ve orduya aşağıdaki mesajı geçmiştim.

Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan milli savaşmalar uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa askeri ve resmi sıfatım artık engel olmaya başladı. Bu gaye-i mukaddese (kutsal amaç) için milletle beraber sonsuza kadar çalışmağa mukaddesatım (kutsal şeylerim) adına söz vermiş olduğum cihetle, pek aşıkı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra milli ve kutsal gayemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette (milletin bağrında) bir ferd-i mücahit (savaşçı kişi) suretiyle bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilan eylerim. Mustafa Kemal

Mustafa Kemal Atatürkün, Mevki-i Müstahkem Binasında kaldığı dönemde Gölbaşındaki Erzurum Postanesinden İstanbul'a gönderdiği telgraf ile askerlik mesleğinden istifa ederek, sine-i millete dönmüştür. Vatanın kurtuluşunu yine vatanın gerçek evlatlarının halledebileceğine olan inancı sayesinde, milleti ile birlikte savaşarak nihayet Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.

"Peki yargı bağımsız değil mi?"

"Görünüşte bağımsız ama, iktidarın yolunda hareket etmeyen savcı ve yargıçlar daha alt görevlere tayin ediliyorlar. Buna örnek olarak eski Erzincan başsavcısı ile İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesi başkanını örnek olarak gösterebiliriz.

"Yargının iktidarın oyuncağı olması kuvvetler ayrılığını zedeler ve bu ülke için diktatörlüğe gidiştir. Peki neden ordu mensupları hedef alınıyor?."

"Geçmişte ülkede 28 Şubat diye bir süreç yaşandı. "Rektörler türbanlılar önünde selam duracak" diyen eski bir başbakan laikliğe aykırı uygulamaları yüzünden görevi bırakmaya mecbur edildi. Şimdi ise o kişinin yetiştirdiği ve geçmişte "Halk istedikten sonra laiklik tabii ki gidecek" diyen ve şu an görevde bulunan Başbakan 28 Şubat'ın bir şekilde intikamını alıyor."

"28 Şubat'ta neler olmuştu?"

"Örneğin o dönemde iktidar partisinden Kayseri belediye başkanı yaptığı konuşmada;

" Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur."

"Daha sonra başbakan tarikat şeyhlerine başbakanlık konutunda yemek verdi."

"30 Ocak 1997'de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu."

28 Şubat'ta yapılan MGK toplantısında. MGK laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı. 28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, deniliyordu.

"İmam hatipler ve kuran kurslarına kaç yaşında gidiliyordu.?"

"28 Şubat kararlarından sonra İmam hatip okullarına 8 yıllık eğitim sonrasında gidilmeye başlandı. Önceden ilk okulu bitiren İmam hatip okullarına girebiliyordu. Kuran kurslarına ise 12 yaşından sonra başlanacaktı."

"Şimdi son durum ne?"

"Başbakan yardımcısı Bozdağ, geçen gün verdiği demeçte 12 yaş sınırını kaldırarak çocukların istediği yaşta Kuran öğrenmesine ışık yaktı."

"Tabii herkes dinini öğrenmeli ama, ilerde önemli görevlere geldiğinde dinin etkisini devlet görevlerinde görmemeli. O zaman ortaya bir imam ordusu çıkar."

"Tam yerinde buyurdunuz Atam. Zaten "İmamın ordusu" adlı bir kitap çalışması yapan yazar da şu anda tutuklular arasında, yargılanacağı günü bekliyor.

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..