Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bu pencereden de baksanız...

Bu pencereden de baksanız...
 

Görev süresi dolmak üzere olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, son günlerde “Giderayak” fırsat bulduğu her yerde “Ülkenin geleceği” ve “Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyet”imizin korunması üzerine konuşmaktadır.

Bu konuşmaların içeriğine, ülkenin büyük bir çoğunluğu katılırken, bazıları da aksini söylemekte ve hatta tepkilerini “Şık olmadı” gibi söyleyebilecekleri en sert üslupla söylemeye çalışmaktadırlar.

Hatta bazıları “Bu güne kadar neden konuşmamış da…” diyerek, konuşmaların içeriğini görmezden gelmeye çalışmaktadırlar.

Oysa…

Bu güne kadar ‘konuşma’ yerine ‘icraata’ bulunmayı daha doğru bulmuş, elinden geldiğince de bunu “Veto” müessesesini kullanarak yerine getirmiştir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle son kez belki de şöyle diyor:

"TBMM, üstlendiği tarihsel görevle, parlamenter demokratik rejimin en güzel örneklerinden birini vermiştir. Meclisimiz, Yüce Atatürk'ün öncülüğünde Kurtuluş Savaşını yürütmüş, Cumhuriyet'i kurmuş, devrimlerin altyapısını oluşturmuş, Atatürk Cumhuriyeti'nin değiştirilemez nitelikleriyle sonsuza kadar yaşatılması, demokrasinin güçlendirilmesi, rejimin özünden sapma olmaksızın kurum ve kurallarıyla işlemesi, insanımızın hak ve özgürlüklerine kavuşarak onurlu bir yaşam sürmesi yönünde önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Lâik ve demokratik rejimimizin temel kurumu TBMM, açıldığı günden bu yana tarihsel sorumluluk üstlenmiş, varlığı ve en güç anlarda aldığı kararlarla umut ve güç kaynağı olmuş, geleceğimizi aydınlatmıştır.

Yüce Atatürk'ün anlatımıyla TBMM, 'Türk milletinin asırlar süren aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsali' olmuştur. Ve yine O'nun anlatımıyla ‘Türk milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir.’

Bugün de, TBMM, O'nun yüce kişiliğine ve devrimlerine layık olduğunu kanıtlamak zorundadır."

Muhtemelen değişik çevreler bu konuşmanın “Bugün de, TBMM, O'nun yüce kişiliğine ve devrimlerine layık olduğunu kanıtlamak zorundadır" bölümüne takılacaklar ve Cumhurbaşkanının “Ne demek istediğini” sorgulayacaklar…

Oysa Cumhurbaşkanının ne demek istediği açık ve net değil mi?

Genelkurmay Başkanı “Sözde” değil “Özde” derken demek istediği ile bu cümlede söylenen de aynı şey. Yani “İspatla” diyor…

İspatlamak ise “Eylem” ile olur.

Belki defalarca yazdığımız ve savunduğumuz konu bu. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1, 2 ve 3 üncü maddeleri ile belirlenen cumhuriyetin niteliklerin korunmasını istiyoruz. Sayın başbakanın deyimi ile “Kahır ekseriyet” bundan yana…

Atatürk’e “Kahreden” ekseriyet ise, bütün bunlara karşı. Yani, ülkenin aydınlık yarınlara gitmesi yerine, Afganistan örneği ülkeler gibi olmamızı isteyenlerin isteği ise bunun tam tersi.

Demokrasi, elbette “Çoğunluk dedi oldu”dan önce, fikirlerin ortaya konulduğu, tartışıldığı ve ortak noktaların bulunduğu, uzlaşmanın sağlanmasına imkân veren ve sonuçta uzlaşan çoğunluğun iradesini yansıtan yönetim biçimidir.

O zaman yapılacak olan şey, elbette ki cumhuriyetin temel niteliklerinin tartışma dışı bırakılarak uzlaşının sağlanması ve sağlanan bu uzlaşı içinde de ülkenin yönetilmesidir.

İşte Cumhurbaşkanı da TBMM’nin bunu “İspatlaması” gereğini vurguluyor ve bunun da “Tam zamanıdır” diyor.

Yine bu konuşma için söz söyleyeceklere bir kez de olaya bu açıdan bakmalarını öğütlüyorum.

21 NİSAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..