Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Bu resmen bir Tehdittir…

Bu resmen bir Tehdittir…
 

DTP'liler, Diyarbakır Operayoonu için çok sert açıklamalar yapıyorlar...


Birkaç gün önceki başta Diyarbakır olmak üzere, Güneydoğu operasyonunu biliyorsunuz değil mi ? Aralarında birçok DTP yöneticilerinin de olduğu, PKK’nın “Türkiye Çalışma Grubu” adını verdikleri bir organizmaya yönelik Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı 52 kişiyi gözaltına aldı. Nedir iddia edilenler? Bunu dünkü yazımda yazmaya çalışmıştım.

PKK’nın Türkiye Çalışma Grubu’na yönelik operasyon neticesinde, gözaltına alınanların sayısı 52’ye yükselmiş. Bunun haricinde, 40 bin telefon dinleme kaydının bulunduğu öğrenilen operasyona DTP’nin ’Gençlik Yapılanması’nda yer alan Recep Sade adındaki bir vatandaşın ifadelerinin neden olduğu ifade ediliyor. Elazığ’da gözaltına alındıktan sonra hakkında Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde örgüt üyesi olmak suçundan dava açılan Sade’nin 40 sayfalık ifadesinde <ı>"PKK’nın verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda DTP strateji belirliyor" demesi üzerine bazı DTP’lilerin 2007 yılından beri takibe alındığı belirtiliyor. Sonrasında da gözaltılar ve adli süreç başlıyor !..

Bunun üzerine de DTP’nin şahin vekilleri ve yöneticileri mikrofonları buldukları her yerde yarı sivil, yarı resmi ve yarı tehditkâr açıklamalar yaptılar, sivil halkı ayaklandırarak 2 gündür Diyarbakır caddelerini “protesto” amacıyla ulaşıma kapatıyorlar. DTP’li yöneticiler “gözaltına alınan yöneticilerin” serbest bırakılmasını istiyorlar. Daha doğrusu, tavırları emreder tarzda “hemen bırakılsın” diyorlar.

Şimdi burada birkaç husus var üstünde durulması gereken, anladığım kadarı ile.

Birincisi, ortada bir ihlal varsa, yanlış yapılmış bir durum var ise bunu hukuki yollardan aramaları gerekirdi. İkincisi, Cumhuriyet Savcılığı bu operasyonun <ı>“DTP’ye değil, PKK’ya karşı yapıldığını ve gözaltına alınanların DTP’li değil PKK’ya ve onun yan organlarına destek veren, bizzat içinde yer alan yada PKK ile bağlantısı olduğu tespit edilen kişilere karşı yapıldığını” açıklamasına karşın, DTP’lilerin bu kadar agresif tavırlar içinde olması oldukça dikkat çekiyor..

Bir diğer husus, DTP’lilerin yaptığı açıklamaları “demokratik” ve “hukuksal” olarak görülse de sivil halkı sokaklara dökmesi, ne kadar demokratiktir, tartışılır. Kaldı ki, gözaltına alınanlar, bir başka operasyonda gözaltına alınanlarla zerre kadar alakası olmamasına rağmen, yalnızca “şüpheli” olarak görülerek gözaltına alınmışlardır. Yani henüz bir tutuklama söz konusu değil. Bir soruşturma gereği, hem dokümanlara el konulmuş, hem de bu şahıslar sorgulanacaktır. Eğer herhangi bir suçları var ise tutuklanacaklardır. Eğer tutuklanırlarsa da “ne için tutuklandıklarını” herhalde Başsavcılık açıklayacaktır.

Fakat bu iki gündür daha henüz ne olduğu ve ne olacağı açıklanmamışken, ortada bir yanlış olma ihtimali bile varken, hatta ister yanlışlık olsun, ister reel bir durum olsun yani ortada bir suç unsuru olsun, bu durumu ortaya çıkaran hukuk ve adliye makamları ve ilgili organlarının yardımı ve aracılığı ile aynı şekilde haklılık ortaya çıkartılabilir. Yani yine hukukla ve mahkeme ile hakları aranabilir. Hukuk ve demokrasi bu imkânı herkese tanıyor.

İşte böyle bir durum varken, DTP’li vekil Bengi Yıldız’ın <ı>“Sokakları size dar edeceğiz” diye bağıra bağıra açıklama yapmaları nasıl yorumlanmalı? Bu bir tehdit midir, değil midir? Bu sanırım tartışılacaktır.

Ama bu fırtınalı zamanda DTP’liler sürekli sivri açıklamalar yapılırken, DTP’nin güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar sırasında ölümle sonuçlanan sert müdahalelerine tedbir almadığı iddiası ve "toplumsal barışı tehlikeye soktuğu" gerekçesiyle İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında hazırladığı gensoru önergesini TBMM Başkanlığı’na sunması da operasyonun kendisi kadar ilginçtir.

Her siyasi partinin, her siyasinin meclis çatısı altında gensoru çalışması yapması, bir olay ya da birileri hakkında gensoru vermesi oldukça normal bir olaydır. DTP’nin de sonuna kadar buna hakkı vardır. Ama şu soruyu da sormak gerekir. DTP’nin açık açık PKK’yı desteklediği belli iken, bunu da artık saklamıyorlarken, PKK’nın yaptıkları ve yapacakları biliniyorken, eski örgüt üyelerinin açıklamaları, güvenlik güçlerinin ve istihbarat organlarının topladığı, tespit ettiği bilgiler varken, bir de Türkiye’nin, devletin, toplumların yapı taşlarına dinamik sokmaya çalışan, bu ülkede bir kaos ortamı oluşturacağı anlaşılan, kardeşi kardeşe vurdurmaya hazırlanan, terörü en üst noktaya çıkartmaya çalışan adı PKK’nın “Türkiye Çalışma Grubu” olan olası bir yapılanma tespit edilmişken ve bu organın neler yapabileceği biliniyor, en azından tahmin ediliyorken, DTP’nin sürekli olarak öne sürdüğü o “toplumsal barıştan” nasıl bahsedilebilir?

DTP, seçimle ve sivil bir iradeyle bugün millet meclisinde kendisine yer bulmuşken, hakkı, hukuku ve demokrasiyi orada arayacakken ve gerçekten de “halkların kardeşliği ve kalıcı barış ortamı” için çalışacakken, bu durumlar o toplumsal barış ortamını bozmuyor mu acaba?

DTP’liler bunu bir kez daha düşünmelilerdir. Arkalarına aldıkları illegal güçlerle tehditler savurmanın, toplumu ve ülkeyi germenin hiç gereği yoktur. Mevcudiyetleriyle gerçekten kalıcı barış için çok şey yapabilirler. Buna imkânları vardır. Ama sanırım zihniyetleri buna engel olmaktadır..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..