Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Büfe...

Büfe...
 

Budapeştede bir büfe...


Geçen saat 12 suları klinik sekreterinin yanında birşeylerle uğraşıyorum. Bir hasta yakını gelip diğer doktor arkadaşımı sordu. Sekreterimiz yemeğe gitmiş olabileceğini söyledi, arkadan bir başka hasta yakını 'gördüm ben onu az önce büfeye doğru gidiyordu, hani şu parkın yanında olan' dedi...
Sözünü ettiğim ikinci hasta yakını çok cevval. Gencecik çocuk, amcası için gerekli ne varsa 'elin memleketinde' ulaşamadığı adres, getiremediği belge yok, her işi tıkır tıkır yürüyor haliyle...Gülümsedim kendi kendime 'işinin takipçisi' olmak böyle birşey olsa gerek diye. Doktoru nerede bulacağını bilmek önemlidir ne de olsa...

'Büfe'...İş arkadaşım oraya taze çaya gitmiştir kesin. Zaten bu 'büfe' beni ayrı bir gülümsetir, çünkü bizim hastanede çalışan kimse yoktur ki büfenin sahiplerini tanımasın. 'Büfe' aslen belediye tarafından kiralanıp açılan küçük yol başı büfelerinden, amaonun bir adı var, 'facebook'ta 80 kişilik bir grubu var, üyeler Türkiye'nin dört bir etrafında mecburi hizmete giden hekimlerden, hastaneden ayrılan herçeşit çalışandan oluşor. O büfe bambaşka bir şey...

İlk uğradığımda bir bisküvi veya neyse alıp döndüm, önü çok kalabalıktı. Beyaz önlükle bulunacağım yere dikkat ederim hep. Ağır gelir çünkü bazı mekanlara o beyaz. İkinci uğradığımda bir arkadaşım çay içiyordu arka tarafında bana da ısmarladı. On dakikaydı, hastanenin bir adım ötesinde, yeterince uzakta...Ferahladım nedense. Üç dört derken büfenin sahibi kardeşlerle tanıştım, işlerini ciddiye alan, sevimli güleryüzlü hoş sohbet insanlardı önce. Bir de baktım öğlen arası yemekhane sonrası hep onların çayını içiyorum, içeride beyazla otururken huzursuz olmadığım bir sandalyem bile oldu...Kardeşlerden birinin oğlu oldu, biri master sınavına çalışıyor deli gibi. Bir doktorumuz vefat etti ağladık, geçen bizim çocukların düğünü oldu ben gidemedim onlardan dinledim...

Hastanenin her çalışanı iyi bilir orayı. Garip bir yerdir ferahlatır, hastanenin ağır havasından on dakikalık kaçıştır.

Bugün yine çayımı içiyorum, beyaz önlük üzerim de ya, içeride oturmayı tercih ediyorum. Kimse görmüyor beni orda. Minik penceresinden bir el uzandı. Uzanan elin sahibi ' abi hakkıgnı helal et biz taburcu oluyoz, kendigne iyi bah, kardeşe selamlar, kontrolümüz 1 ay sonra görüşügrüz işşallah' dedi.

Hasta yakını da bizim büfeye veda etmeden gitmemişti...Gülümsedim.

'Bu büfenin sadece çayı güzel değil' diye geçirdim. Gerçi yanlış zamanda 'çay versene' dediğimde,
'bilmiyor musun bu saatte çay olmaz, dem-le-ni-yooo. Başka bişey iç, soğuk iç, en iyisi soda iç' diye fırçamı yerim, sodamı da paşa paşa içerim ama...

O büfede güzel olan sadece çay değil...Minik penceresinden uzanan elden dinledim...
 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..