Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '18

 
Kategori
Özel Günler
 

Bugün Benim Doğum Günüm

Bugün Benim Doğum Günüm
 

Sabah maillere baktım, her zaman olduğu gibi yazdığım sitelerden, banka vb. yerlerden doğum günü mesajları. Aaaa ama bloğumdan niye yok acaba? dedim. Sonra evdekilere takıldım. Bakın sizden önce kutladılar saklayamazsınız dedim.
 
Çocukken, doğum günlerini bir bayram havasında kutlarız. Bizi bu havaya sokan durum; kafamızda yarattığımız büyümek olgusunun büyüklüğündendir. Çocukluktan sıyrılmak, adım adım giderken, artık sözümüzü dinleteceğimiz, büyüklerin yaptığını yapabileceğimiz düşüncesidir. Bizim zamanımızda yapılan kutlamalara gençlik modası da diyebiliriz sanırım. Arkadaşlar (helbetçe kız) müzik, yeni moda danslar, küçük hediyelerin tatlı heyecanı.
 
Gençliğimde doğum günlerimi kutlamak güzel gelirdi. Bir yaş daha almanın, ömürden bir yıl gittiğinin ayırdında değildik. Aile olduğumuzda önce kendimizin, ilerleyen zamanlarda dünyaya duhûl eden varlıklarımızın doğum günlerini kutlama geleneği hiç kesintisiz devam etti, ediyor hâlâ.
 
Kimin doğum günü ise,o gün geldiğinde, güya hatırlamamış gibi yapar, gizlice hediye alır, pasta siparişi verirdik. Yaşadığımız yerlerdeki olumsuz koşullarda evde yapardık pastamızı. İllâki olurdu o pasta. Sarıkamış'ta görev yaptığımız zaman henüz 23 yaşındayım. Mahrumiyet, soğukla birlikte diz boyunu fersah fersah aşmış.O yok bu yok, bu durumda o zamanların çok rağbet göreni "etimek" kurtarıcımız olurdu. Bir çukulatalı sosla hallederdik.
 
Uzak kaldığımız zamanlarda yoksunluğu mutlak yaşarız. Çocuklarımız yuvadan uçtular ancak uzaktan da olsa hatırlatıyorlar yaşlandığımızı. Onlara göre yaşlanmıyoruz, sadece yaş alıyoruz. Yaşamanın tadına varmanın bir sebebi de bu olmalı diyorlar bizlere. Yaşlandım demenin insan üzerinde yarattığı olumsuzluk olgusunu çağrıştırmamamız gerektiğini söylüyorlar durmadan. 
 
‘Ölmek birşey değil, Korkunç olan yaşamamaktır..’ demiş Victor Hugo.  Zaman zaman, kalan zamana yapamadıklarımızı sığdırabilecek miyiz düşüncesine kapılıyoruz elbette. Yaş aldıkça " şimdiki aklım o zamanki yaşım olacaktı" demekten kendimizi alamıyoruz değil mi? Toplum olarak, kendimizden çok başkaları için yaşıyoruz ve bunu çok geç idrak ediyoruz. İşte bu lâf bunun için söyleniyor çoğu zaman.
 
Hayat ne kadar da kısa, incinmek için, küsmek için, kırmak ve kırılmak için.  
 
"nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu / ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?" diyor güftesi İlter Yeşilay bestesi Bilge Özgen'e ait olan şarkıda.
 
Yaşam, acısıyla tatlısıyla geçiyor bir şekilde. Yaşlı hastalarda gözlemlediğim yaşamanın ne kadar tatlı olduğu ve ölümü hastalığına rağmen düşünmek istemeyip, bu konudan rahatsız olduklarıdır. 
 
Ne demiş Nâzım Hikmet usta:
 
Yaşamak ne güzel şey
Anlayarak, bir usta, kitap gibi
Bir sevda şarkısı gibi
Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak...
 
Yaşamak birer birer ve hep beraber
İpekli bir kumaş dokur gibi
Hep bir ağızdan sevinçli sevinçli bir destan okur gibi
 
 
 
Hâdiye Kaptan
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 467
: 145
Kayıt tarihi
: 16.05.11
 
 

Güzel Sanatlara tutkulu, Türk sanat müziği hayranı,  deniz ve İstanbul âşığı şiiryazar bir fâni....