Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '13

 
Kategori
Güncel
 

Bugün de ölmedin Ahmet Erhan!

Bugün de ölmedin Ahmet Erhan!
 

Göğe bakıyoruz , sana bakıyoruz, şiirlerine değdikçe sen oluyoruz. Bugün de ölmedin Ahmet Erhan!


Ahmet Erhan’ı ilk “Anne” şiiriyle tanıdım. Anneler gününde aldığım hediyenin içine iliştirmiştim. Sonra annem paketi açtığında şiiri alıp okurken ikimiz de gözyaşlarına boğulmuştuk. Şiir böyledir işte, kim okuyorsa onun olur bir anda…

Sonra başka şiirleri…

Yıllar önce öğretmenlere verilen yaz seminerinden birinde elimde uzun bir şiirin fotokopisi; Gülşiir…  Israrla hemcinslerime uzatıp, neredeyse silah zoruyla okuturken “Ne kadar şanslı bir kadın değil mi?” diye sorup devam ettim: “Size böyle bir şiir yazılsa ne hissederdiniz?” İç geçirmeler…

Aslında Gülşiir’de içime saplanan mısralar sanki ayrı bir şiir gibi gizlenmiş sorgu:

“Anlamak isterim, hangi yasa

Bir beşikle bir darağacını

Aynı ağaçtan, ne adına var edebilir?”

Günlerce aklımdan çıkmadı bu dizeler…

2008 yılında sosyal medya aracılığıyla tanıştık Ahmet Erhan’la. Aynı yıl olmasa da aynı gün doğmuştuk (8 Şubat). Bunu da o zaman öğrendim.

O yıl şiir’in buluşturduğu başka şairler de vardı arkadaş listemde ama Ahmet Erhan farklıydı. Tarif edilmez bir alçakgönüllülüğü vardı. Zarif ve duyarlıydı… Paylaşımlarının altında derin ve keyifli sohbetler olurdu...

Ara ara mesajlaşmalarımızda sağlık sorunlarını öğrendim, içim acıdı. Bazen suskunluğa gömülürdü, korkardım. Sonra bir paylaşımını görünce derin bir nefes…

2010 yılında kendi şiir kitabımı çıkarmaya karar verdiğimde hâlâ bir güvensizliğim vardı. Yaşadığım bazı sorunlar nedeniyle içime kapanmıştım. Ahmet Bey’e sordum çünkü onun görüşü benim için çok önemliydi. Şiir dosyamı okumayı kabul etti ve kısa sürede görüşünü bildirdi: “Şiir diyemeyeceğim tek bir mısra bile yok, çok güzel…” Dünyalar benim oldu sanki. Her ne kadar kitap kapağımı “roman kapağı” diye eleştirse de Saklı Bütün Renklerin doğuşunda Ahmet Erhan’ın olumlu eleştirisinin katkısı büyüktür…

Ahmet Erhan’ın şiirlerinden bazılarını radyo programımda yorumladım. Ama kendisine de sürekli söylerdim ve benimle aynı fikirdeydi; onun şiirlerini bir erkek sesi çok daha iyi yorumlayabilirdi. Çünkü hemen hemen bütün şiirlerinde cinsiyetini ele veriyordu. Eğer bir şiiri seslendirilecekse öncelik Gülşiir’in olmalıydı. Çok uzundu, iyi bir ses, iyi bir nefes lazımdı. Tiyatro sanatçısı, Sevgili Mehmet Akif Özdemir’e rica ettim. Beni kırmadı ve Gülşiir’e sesiyle hayat verdi. Ahmet Erhan’da çok beğendi…

Aslında sonradan öğrendim ki Ahmet Bey’in de şiir yorumu çok güzelmiş. Yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle sesini kaybetmesi belki de en büyük yarasıydı. “Olsun!” demiştim, “Sizin şiirlerinizin sesi o denli yüksek ki, bu yetiyor…” Avutabildiğimi sanmıyorum…

Hatta bunun üstüne gitmişliğim bile vardır. Bir gün ders arasında telefon açtım. Teneffüs saatiydi ve çocuk seslerinden birbirimizi duymamız bile zordu. Ona çocuk seslerini dinlettim. Fısıltıyla konuşuyordu. Ama bütün o gürültünün arasında bile anlaşılırdı… Önemli olan bu sanırım; bağırarak kendini ifade etmeye çalışmak bir yanılgı. Anlaşılabilir, samimi ve sıcak yanın senin yerine tamamlıyor suskunlukların boşluğunu…

Bugün dörttemmuz. Eğer yaşasaydı facebook duvarında Turgut Uyar’ın doğum gününü kutlardı. Ve mutlaka unutmazdı “Göğe Bakma Durağı”’nı… Göğe bakıyoruz, sana bakıyoruz, şiirlerine değdikçe sen oluyoruz. Bugün de ölmedin Ahmet Erhan!

 

Özlem Özkaya

 
Toplam blog
: 39
: 229
Kayıt tarihi
: 04.03.11
 
 

Gerçekler düşleri sevmiyor... ..