Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

20 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bugün kendimi yapayalnız hissediyorum

Bugün kendimi yapayalnız hissediyorum
 

Bugün kendimi yapayalnız, çaresiz, her an ağlamaya hazır, biri bir şey söylese bırakıp kaçacak gibi, hiçbir yere hiç kimseye ait değilmişim gibi hissediyorum. Bütün bunlara sebep olacak geçerli bir nedenim de yok üstelik. Hiç şımarıklık göstermeden yaşamışlığın bir katılığı, hayatın iplerinin ucunu hiç kaçırmamışlığının bir otoritesi, vara yoğa ağlamamanın ya da ağlamaları gizli yerlerde gerçekleştirmenin bilinçliliğine rağmen bugün eğer biri omzuma elini koyup da “Nasılsın” diye sorarsa zırıl zırıl ağlamaktan korkuyorum. Ve galiba buna ihtiyacım da var. Yıllardır kimsenin küçük kızı değilim ve öyle bir noktadayım ki zaten olmak da istemiyorum ama…

Bugün, birileri benim adıma bir şeyler yapsa diye beklentiye girmek isterdim. Acaba havadan beklenen kar fırtınası öncesi hüzün mü yağıyor göklerden de ben böyleyim? Bugün uyuyup bahara kadar uyanmamak istiyorum. Evet kış uykusuna yatmak, uyandığımda kuru dalların içine suyun yürüdüğünü görmek, cemrelerin düştüğünü bilmenin rahatlığıyla havaların ısınmasını gözlemlemek istiyorum. Erguvanların renklerini, bahar dallarının görüntülerini kıskandığım zamanları yaşamak istiyorum.

Bazen nereden geldiğini anlamadığınız bir sevinç dolar içinize nedenini bilmez bütün günü uçarak yaşarsınız ve üstelik hakikaten iyi bir şey de olmaz o gün, ama mutlusunuzdur. Bu da onun tersi işte, hiçbir şeyden bıkkınlık duymadan, hala yaşamayı en dibine kadar severek, bu sevginin tüm getirilerine minnettarlık göstererek ve hala yaşadığınızdan mutluluk duymanıza rağmen bir şeyler ağır gelir ve yetmez ya işte aynen öyle bir gün yaşamaktayım. Ne olduğunu bilmiyorum ama bir şeyler eksik gibi. Telefonum susmuyor, beni umursayanlar var ama bugün öyle bir garibim ki sanki sokakta kimsesiz insanlar gibiyim. Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarını okuyup doyana kadar ağlasam iyi gelir mi acaba?

Zamanları istediğim gibi değerlendirememekten mi böyleyim? Ya da zamanların elimden kayıp gitmesine engel olamamaktan mı? Çocukluğumu özledim bugün, annemin çilek reçeli yaptığında bütün mahallenin çilek gibi koktuğu zamanları. “Sakın uzaklaşma gözümün önünden yoksa görürsün” diyen sesin içindeki emirin, bana birşey olmasından duyduğu korkunun aslında güçlü bir sevgi barındırdığını o zamanda biliyordum ama bugün hatırlayınca içim titriyor ve ağlamak istiyorum. Etrafımdaki insanlara bakıyorum fark ettirmeden herkes bir telaş içinde, kısıtlı zamanlarını en iyi şekilde kullanmak için koşturuyorlar, kısıtlı güçlerini en dikkatli şekilde yetirmeye çalıştıkları için herkes yorgun da belli etmiyor sanki. Ama ben bugün çok yalnızım hatta yapayalnızım ve çok yorgunum ve ağlamak istiyorum.

Bugün, kendime acımak da istiyorum “Vah kızım seni kimler üzdü” desin biri bana. Bana bunu söyleyebilecek birini ararken başka bir yalnızı görüyor gözlerim. Benden kat kat fazla yorgun, yalnız, ihmal edilmiş, hırpalanmış ama bitmemiş ve öyle güzel ki bu gri soğukluk içinde yeniden aşık oluyorum İstanbul’a. Ve kendi yazdığım bir dörtük geliyor aklıma.

Her bakışta yeniden aşık oluyorum bu şehre.

Bu öyle bir aşk ki anlatımsız yaşanılası.

Gömün beni Boğaz’ın sularına,

Ancak susar bu yürek, o sessiz akıntıda.

Bu şehre dört yaşında aşık oldum hem de tarihini, tarihi eserlerini tanımadan. Şehir hatları vapurlarına, şehrin göbeğindeki mezarlarına, mezar taşlarına yaslanarak şarap içen adam görüntülerindeki uyumuna, akasya ağaçlarıyla dolu sokaklarına, güzel mavi bakışlarına, hangi durumda olursa olsun bana gösterdiği cömertliğe. Otuz altı yıldır hiç eksilmeden büyüyen bir aşk bu. Bugün ikimizin de sıcaklığa ve samimiyete ihtiyacımız var çünkü ikimizi de bu soğuk ve gri havalar böyle kötü yapıyor. Üşüdü mü sinirli, çatık kaşlı, sevimsiz oluyor görüyorum ben. Yalnızlığı bu havalarda ortaya çıkıyor, ağlamak istiyor ağlayamayınca da huysuzlanıyor hissediyorum.

Ben de bugün İstanbul gibi yapayalnız hissediyorum kendimi. Annesinin artık istemediği için cami kapısına bıraktığı küçük bir çocuk gibi korkağım da üstelik. Şu anda üşümüyorum ama üşüme ihtimali bile ağlamama neden olabilir. Gönül Yarası filmindeki Dünya karakteri gibi sözlerinden anlamadığım bir türküyü dinlerken katıla katıla ağlamak istiyorum. Pencereden bakınca gri bir renk görüyorum, aylardan soğuk, zaman adını koyamadığım bir noktada artık peşinden yetişmek gibi bir telaşımda yok. Hey ben burdayım benim farkıma varın diye bağırmak istiyorum. Bugünün tek tesellisi baharı yeniden görebilme ihtimalim.

(Aylardan Soğuk/ 2005 kışlı bir zamanda yazılmış tarafımdan)

Hayır bugün öyle hissetmiyorum çünkü baharı yeniden görebilme ihtimalim gerçekleşmiş vaziyette ve harika bir hava var, her yerde çiçekler açmış rengarenk ve de havada tazecik sevda kokuları….

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..