Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '17

 
Kategori
Deneme
 

Burdayım Hocam

Burdayım Hocam
 

“Ferit burada mı Ferit?..” diye soran Külyutmaz’ın sorusuna Ferit hemen cevap veriyordu: “Burdayım hocam…”  Külyutmaz’ın tepkisi ise nettir: “İyi. Sen buradaysan bütün sınıf burada demektir…”

Ferit’in sınıfta olması iyi bir şeydir. Derslerden, okuldan, sorumluluklardan kaçan Ferit’in neden kaçtığını ise Mahmut Hoca’nın sorusuna verdiği cevap ile öğrendik.

“Ne yaptın oğlum sen?..

“Sevdim hocam…”

Derslerden, okuldan ve sorumluluklardan kaçan Ferit’in kaçtığı, gittiği, kaçarken yara bere içinde kaldığı yerde sevdiği ve hatta evladı vardır. Ferit sevmiş, dersler devam etmiş, okulu uzamış, hayatı ise kısalmıştır. “Sevdim hocam…” diyen Ferit, Tarık Akan’ın bizden ve içimizden biri olan yüzlerinden sadece biridir.

Bu toprakların aydın yüzü Tarık Akan da öldü; öyle mi?..

Tarık Akan da öldü, deyip nefes almaya devam edeceğiz; öyle mi?..

Tıpkı yaşarken ya da yaşadığımızı sanıp nefes alırken gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz tüm diğer ölümleri dile getirip sustuğumuz gibi… Öyle mi?..

Ölüme ölenin nefes almasının sona ermesi olarak bakarsak, bu soruya “evet” diye cevap verebiliriz. “Evet, öyle… Tarık Akan da öldü…”

Oysa ölüm, nefes alanın nefes alıp vermesinin sona ermesi değildir. “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil” diyen Yunus Emre’nin tarif ettiğidir ölüm. Can olan, bizden olan, hayatında ve insanlarında izler bırakanın öldüğünü söyleyemezsiniz. Belki gitti dersiniz, belki de yitti. Ama öldü demek, ölmeyene ve hayatımızda bıraktığı izler ile bizde ve içimizde olana haksızlık etmektir.  

Ferit buradadır, bizdedir ve içimizdedir. Ve Ferit buradaysa herkes burada demektir.

Sanatçı dostlarının bile iyi olup olmadığını nedense whastuptan öğrendiklerini cenaze törenindeki konuşmalardan anladığımız, sağlık durumunu bizlerden gizleyen hatta iyi olduğunu ve tedavisinin sürdüğünü dile getiren usta sanatçı, ülkemizdeki aydın duruşunun ve sanatçı emeğinin olması gereken ve nadir örneklerinden biri oldu. Toplumsal olaylarda da o vardı, acılarımızın sesinde de sessizliği ve hüznü vardı. Kurup yaşattığı eğitim kurumunda yetişen öğrencilerin Tarık Abi’si, Hababam’ın Damat Ferit’i, Maden’in Nurettin’i, Sürü’nün Şivan’ı, Mektup’un Ragıp’ı, nice eserin nice karakterin yüzü, sesi ve soluğu oldu Tarık Akan. Oldu ama ölmedi.

Tarık Akan ölmedi. Mektup filminde, babasının oğlu Ragıp’a yazdığı mektupta yazdığı gibi; “ Belki de birgün yaşadım lafını bu denli kolaylıkla söyleyebilmek için bir su gibi hayatın içinden geçti…”

Filmde, bir babanın oğluna mektubunda yer alan seslenişi, biraz da hayatın bize seslenmesidir. “Belki ve şimdi kendime böyle gülmeliyim. Hiç değilse denemeliyim. Hayatımızın en güzel günleriydi. Ve ben yaşadım. Birgün, belki de hiç gelmeyecek bir gelecekte, hayatımız bize kim olduğumuzu söyleyecektir. Umarım hiç beklemediğin bir anda karşına çıkıp sana kim olduğunu söyleyecek olan hayat, aynı zamanda sana benim de kim olduğumu söyler..."

Binlerce hocası görevinden uzaklaştırılan okullarda değildir artık Ferit. Yine kaçmıştır. Sevdasının ve hayatın peşindedir. Ferit burada değilse, yoklama almak gerektir… 

 
Toplam blog
: 6
: 164
Kayıt tarihi
: 02.04.17
 
 

1972 doğumlu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, avukat. Balıkesir'de yaşıyor. Evli ve ..