Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Büyük Alışveriş mMerkezleri, Fayda mı Zarar mı?

Büyük Alışveriş mMerkezleri, Fayda mı Zarar mı?
 

Bir varmış, bir yokmuş. Adını bilmediğimiz bir kıt'ada cennet gibi bir ülke varmış. İklim, tabiat, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile bu ülkenin insanları mes'ut yaşarlarmış.

Takvimlerdeki tarih : 1980.

Kimse halinden şikâyetçi değilmiş. İşçisi, memuru ve esnafı halinden memnun. Devletin başındakiler de memnun, zira insanlar daha henüz uyanmaya başlamamışlar.

Takvimlerdeki tarih: 1990

Bu güzel ülkede gözü kalan yabancı sermaye sahipleri veya yerli büyük sermayedarlar, AVM diye adlandırılan Büyük alışveriş merkezleri kurmaya başlamışlar. Yüklü alımları sebebiyle daha ucuza temin ettikleri ürünleri, biraz daha cazip fiyatlarla halka sunmaya başlamışlar. Halk da o günlere kadar alışık değil böyle, ışıl ışıl reyonlara, gözalıcı görüntüye. Bir de üstüne üstlük self servis. Canının istediğine kendisi elini uzatıp alıyor. Hoşa gider bu durum.

Unuturlar kendi sokaklarındaki esnafı, bakkalı, manavı, kasabı. Daha kimleri unuturlar, en yakın caddedeki ayakkabıcıyı, butiği, züccaciyeyi ve semtlerinin elektronik ve beyaz eşyalar satan bayiini. Unuturlar hepten.

Bu tarihlerde memlekette "SORUN" haline gelen işsizlik, tırmanışa geçmeye başlamıştır. Rehavetteki iktidar uyumaya, halkını da uyutmaya gayret etmektedir.

Takvimlerdeki tarih: 2000.

Bu güzel ülkenin vefakar ve de cefakar esnafı, bakkalı, manavı kasabı teker teker iflas etmeye başlarlar, işsizler ordusunun yekûnunu yükselterek. Bu arada, caddede boş dükkanlar da çoğalmaya başlar.

Bu durumlara sebebiyet veren AVM lerde yine alış-veriş izdihamı yaşanmaktadır, halk yine oraya koşmaktadır ihtiyaçları için.

Bu ülkenin bir büyük şehrinde, anne-baba memur, çocuklar eğitimde bir aile, sıradan bir yaşantı içindelermiş. Hiç bir sıkıntı, dert ve tasaları yokmuş. Tek düşündükleri, askerde olan oğulları. Onun da tezkeresine az kalmış.

Beklenen gün gelir, oğul askerden gelmiştir. Herkes çok mutlu. Çok sürmez bu cıvıltılı günler. Artık gerçeklere dönme zamanıdır.

Kim nereden başlayacak konusuna, oğul öncelikli görür kendini.

Bir sevdiği vardır, askere gitmezden evvel başlayan sevgilerine şimdi alyanslarla aleniyet kazandırmak ister, sevdiceğinin de isteği aynıdır.

Kız isteme trafiği başlar. Kızın ailesi önce "İŞ" der, iş olmadan asla!

Anne-baba düşünmeye başlarlar, bizim oğlan ne iş yapacak diye. Düz liseyi bitirmiş, herhangi bir sanatı, zanaatı da yok. Ne yapmalı? Özel şirketlere başvurular yapılır, hatta araya hatırlı aracılar konulur, bir bekleme devresi başlar.

O ülkede de devlet memuriyeti için sınavlar yapılırmış, oğlan KPS adlı o sınavlara da girmiş ama yeni mezun değil ki, puanı düşük gelmiş. Tekrar denemiş, tekrar düşük. Devlette memuriyet ümidi yok, özel teşebbüsten de bir şey çıkmadı. Çıksaydı bile, asgari ücret, geçimlerini ne kadar sağlayabilirdi?

Kız tarafı HALA diretiyor önce "İŞ."

Oğul "bir iş yeri açalım, kendimize çalışıp, serbest ticaret yapayım" der.

Anne-baba "açmasına açalım, biraz hazırlığımız var, sandıklardan borç alırız, bankadan yeni iş kuranlara verilen müteşebbis kredisi alırız. Para konusunu diyelim ki hallettik. Ticaretin hangi dalında açsak"

Karar veremezler. Zira züccaciyeci amcaoğlu, bir kaç ay evvel iflas etti.

-Giyim, hayır.

-Ayakkabı, hayır

-Mobilyaya sermaye yetmez... Bir türlü karara varamazlar.

Genç oğul, tabloyu bütünüyle görmüştür. Biraz üzgün olarak anne-babaya:

-Sizler, sizin şahsınızda diğerleri bu Büyük Alış veriş merkezlerini tercih ederek, farkında olmadan, onların iyiden iyiye büyümelerini, yurt genelinde tröstleşmelerine yardımcı oldunuz. Zaman içindeki o küçük menfaatler, bugün bu durumları oluşturdu. Ben bu yüzden herhangi bir "İŞ" sahibi olamıyorum.

Anne-baba ne desinler ki, biricik oğullarının içinde bulunduğu durum ile söyledikleri doğru ve mantıklı geldi. Anlamışlardı ki, zaman içinde kendi iplerini kendileri çekmişlerdi.

O ülkede de herkes üniversite mezunu değilmiş, Üniversite mezunu bile olsa, her üniversite meslek vermiyor ki, sadece diploma veriyor.

O ülke ile bizim memleketimizin benzerliğini düşündüm, hemen hemen aynı.

Askerden gelen yukarıdaki oğul, ara eleman. Ara oğlum ara, neyi arayacaksın işi? Bulursan tabii.

Ama bunun sorumlusu sen değilsin, anan, baban, amcan, halan, dayın, komşuların. Kollektif bir akımın neticesi bu, ne yazık ki, bilet sana kesildi.

Hayat satranca benziyor, Bir sonraki durumu kurgulamak, her konuda ileriyi görebilmek, bize lûtfedilen bir meziyettir. Milletçe büyük bir bütünüz.

Yarınlarımız için, genç kuşakların yarınları için, lütfen düşünelim.

Daha müreffeh bir gelecek ümidiyle...

Gül Alkan

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..