Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '10

 
Kategori
Mimarlık
 

Büyük Ustayı tanımak

Mimar SİNAN … Hakkında o kadar çok kitap ve yazı var ki…. Ben bu kıt ilmimle onu değerlendireme gafletine düşemem. Sadece O’ na olan hayranlığımı anlatabilirim. 

Tüm dünyanın bildiği, gördüğü anıtsal yapıların mimarı yüce alim Mimar Sinan, bir asırlık ömründe 400’e yakın yapıya imzasını atmıştır. Ama ne imza ! Asırlar geçmesine rağmen dimdik ayakta duran bir imza. Bu üstün! teknolojiyle yaptığımız birkaç yıllık yapıların bile depremlere yenik düştüğü günümüzden, asırlar önce yapılan bu eserler yıllara, her türlü felakete meydan okuyarak zamanımıza ulaşmıştır. 

Bir taraftan mimari diğer taraftan mühendislik dehası eserler ortaya çıkaran Sinan’ın başarısındaki en önemli unsur işiyle bütünleşmesi, sanatını sevmesi ve sabır göstermesiydi. Öyle ki caminin temeli sağlam zemine tam otursun diye 6 yıl temeli bekletmiş, ya da -herkesçe bilinen- nargileyle akustik kontrolünü yapmıştı. Evet o bir dehaydı. Yaptıklarına bakıldığında; beyin kapasitesi, zekası ya da adını ne koyarsanız artık, farklı bir insandı. 

Seferlerde orduyu aşılması güç sulardan karşıya geçirmiş, en geniş kubbeli camileri imar etmiş, Ayasofya gibi tarihi yapıları onararak ömürlerini uzatmıştı. İşte Sinan’ın eserlerini inceleyen ve birçoğunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpınar’ın söyledikleri: “Karşılaştığım bir özellikten dolayı gözlerime inanamadım. Sinan’ın eserlerinde en ufak bir çıktı ve desen dahi tesadüf değil. Renklere bile bir fonksiyon yüklenmiş. Çünkü yapıyı herşeyi ile bir bütün olarak ele almış. Bütün ölçülerini ebced hesabına göre yapmış ve bir ana temayı temel almış. Ölçülerini asal sayıya göre yapmış ve onun katlarını baz almış. İlmini din ile bütünleştirip mükemmel eserler ortaya koymuş. Yapıları hislerine göre değil, matematiksel olarak oluşturmuş. Bugünün teknolojisi bile Sinan’ın yapmış olduğu bazı uygulamaları çözemiyor. Küresel ve piramidal uygulamalarının bir başka benzeri daha yok. Ama bunların hepsi estetik sağladığı gibi yapının sağlamlığını da pekiştirmiştir.” 

O sadece bina yapmakla da kalmamıştır. Yapacağı eserlerin hiçbirini çevre düzenini sağlamadan , etrafını açmadan yapmamıştır. Çünkü o eserinin daha anlamlı görünebilmesi için çevresiyle bütünleşmiş olması gerektiğinin bilincindedir. Günümüzde ise en küçük arazi parçasından devasa ve anlamsız beton yığını binalar ortaya çıktıkça şehirlerin yaşanabilirliği, sıkıntısı ve stresi de artmaktadır. İstanbul’da sokakları geniş tutmaya çalışması kanalizasyon ve su taşıma yapılarıyla şehrin su ihtiyacını karşılamak için çabalaması O’nun nedenli geniş ufuklu bir usta şahşiyet olduğunun da göstergesidir. Bana göre yapıtların uzun ömürlü olmasının bir önemli sebebi de mutlaka temellerinin sağlam zemine oturtulmasıdır. Zeminde şüphe duyulmuşsa beklenmiş gerekli gözlemlerle çalışmalarına buna göre yön vermiştir. Hani meşhur atasözümüzde ki gibi “duvarı nem yıkar” ın farkına varmış ve atık suların temellere gelmesini önleyecek , temellerde nemli ortam oluşmasını engelleyecek drenaj çalışmalarını da unutmamıştır. Bunu sadece temellerle sınırlandırmamış yaptığı hava kanallarıyla gerek duyduğu yapıları nemden korumaya çalışmıştır. 

Koca Mimar Sinan 5 asır önce bunları planlayıp yaparken bizim siyasilerin ağızlarına sakız edipte bir türlü beceremedikleri “gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma” düsturundan hareket etmiştir. Günümüze ulaşan ve hemen hepsi işlevini yerine getiren eserler de bunun ispatı olsa gerek. Gelecek nesilleri hedef seçip de en fazla 3-5 yıl ötesini ya da ancak kendi cebinin geleceğini görebilenler , hiç değilse bu yüce Alimin hayatını okuyup , birkaç eserine alıcı gözle bakıpta azıcık yüzlerini kızartsalar bir şeyler değişir mi acaba? Yetişen mimar ya da mühendislere Mimar Sinan ‘ın eserlerini anlatacakları dersler koyup O’nun ileri görüşlülüğünü ve dehasını inceletseler faydalı olur mu bilmem ama O ‘ndan öğrenecek çok şeyimiz var o kesin . 

İşi nasıl planlayıp nasıl gerçekleştirdiğini ve nasıl sabırla her ayrıntıyı ele aldığını inceleyip zihnimize kazımamız lazım. Bir dikkat çeken husus da yabancıların Mimar Sinan ‘a olan ilgisi;adamlar iyiyi ve örnek alınacağı bizden iyi tesbit etmiş ve bizden iyi analiz etmişler. Öyle ki bugünlerde tartışma konusu olan Süleymaniye Camisindeki süslemeleri bile 19. yy. da yabancı mimarlara yaptırmışız. Şimdiyse değiştirsek mi değiştirmesek mi diye uğraşıyoruz. O da seçimlerinden fırsat bulan, siyasetle, başörtüsüyle, sakalla, pantolonla uğraşmayan gerçek ilim adamlarının; eserlerindeki birçok detayı ve sırrı yeni keşfedilen böyle büyük bir ustayı daha iyi anlatmaya çaba göstermesi dileğiyle…. 

 

 
Toplam blog
: 164
: 672
Kayıt tarihi
: 21.10.10
 
 

İnşaat Mühendisiyim, olaylara anlık değil öncesi ve sonrasıyla bakmaya çaba gösteririm. Dağ havas..