Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '09

 
Kategori
Eğitim
 

Büyüklere masallar..

Büyüklere masallar..
 

Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli, 100 Temel Eser Rezaleti!..


Bitab düşmüş bedenim, daracık yatağıma tüm günün yorgunluğunu sığdırmaya çalışırken, elimde gün içinde okumaya fırsat bulamadığım gazeteler duruyor. Gazeteler, o gün içerisinde yaşanmış yüzlerce olay ve yorumlar.. Sığmıyoruz yatağa.. Kenarda bir haber.. Milli Eğitim Bakanlığı, 73’ü Türk edebiyatından, 27’si dünya edebiyatından “100 Temel Eser” önerdi. Bu eserler tüm okulların kütüphanesinde olmak zorunda.. Sonra yazının devamı.. Benim yorgun düşen gözlerim..

Gözümün önünde düşsel bir ova. Ovanın ortasında iki dağ. Dağların başının bulut, bulutun ortasının otağ olduğu vakitler.. Dedem Korkut çıkmış meydana, iki ayrı köşe yaptırmış, iki ayrı kilim serdirmiş. Kızı olanları kızıl köşeye, oğlu olanları ak köşeye oturtmuş. Açmış bal ağzını;

"Ey" , demiş, "Ulu beyler; gene bir zamanlar bir varmış, bir yokmuş. Üç tarafı denizlerle çevrili cennet bir ülke varmış. Ülkenin bir tarafı yaz, bir tarafı kışmış. Bereketli topraklarında her türlü yemiş yetişir, her türlü meyveyi veren ağaçlar bereketten eğermiş dallarını aşağı. Derler ki güneş en güzel orada, Nemrut derler bir yerinde doğarmış. Lakin gün gelmiş haksızlar geçmiş başa. Bir haksızlık ki sormayın gitsin. Kendi ülkelerini talan ettikleri yetmezmiş gibi, bizim ülkemize, masal ülkelerine de girer oldular. İşte benim telaşım, sizleri bir araya toplamamdaki kastım budur ey masal ülkemin kahramanları. Sizlerle yarattığımız bu dünyaya el atıp, kendilerince yarar sağlamak istiyorlar.."

Onlar masalları, çocukları kandırmak için sanıyorlar.. Korkuyla açılıyor gözlerim, Dedem Korkut tam da benim ülkemden bahsediyor işte. Camı aralıyorum, eskilere gidiyor aklım. Öyle bir ülke ki burası, bazen halaylar ideolojik sayılıp yasaklanır, türkülerin önüne ideolojik diye engeller konurken, Pinokyo’nun “Allah rızası için”(!) bir şeyler istemesi, sadece basit bir çeviri hatası olarak görülebiliyor. Nice isimler ideolojik bulunup nüfus kaydına geçmezken, yılların Arm Dedesi Alp olurken hiç sorun çıkmaz.. Andersen Masalları 'Bir varmış bir yokmuş, Allah'ın kulu çokmuş' diye başlarken yapılanın adı konamaz.. Heidi'nin dedesi 'Türk' oluverirken veya Oscar Wilde'ın 'Mutlu Prens' isimli kitabında Miller ve Hans 'Hayırlı sabahlar' diye selamlaşırken yüzsüzlüğün dahi haddinin aşıldığı bilinmez.. Vehatta kitabın sonunda, Kaz, 'Yüce Allahım diye bağırdı sonra da suya doğru koşmaya başladı' cümlesi yer alırken, dedesinin gerçek ismi olan Gephetto'nun Galip Dede olarak değiştirilen Pinokyo'nun; “Benim elim değil / Fadime anamın eli / El benden sebebi Allah'tan / Okumak benden, şifa Allah'tan / Elemtere fiş, kem gözlere şiş / Bir daha nazar değmez inşallah..” tekerlemesinin, ya da bir çizgi filmde Çirkin Ördek Yavrusu'nun, çirkin olduğu için değil, başı türbanlı olduğu için ayrışmasının, aslında ideolojik bir ayrım yapılmış olduğu ve tüm bunların buram-buram art niyet koktuğu kabul edilmez..

Tavsiye edilen kitaplar arasında yer alan Türkçede Deyimler kitabına bakınca şu ifadelere rastlıyoruz; 'Ağzına tükürdüğümün', 'Aklı b.una karışmak', 'Anasını bellemek', 'b.k atmak', b.kunu çıkarmak'..

Yapılan, edebiyat hırsızlığının ötesinde, çocukların savunmasız beyinlerinde yaratılan bir ideolojik bombardıman değilse nedir, sormadan edemem! Neden sadece bizden olanın iyi ve doğru sayıldığı bir zihniyet yeşertiliyor beynimizde? Neden renkler kendi mevcutlarıyla korunmuyor? Bunca zor bir şey mi bu? Neden mevcutların popülaritesinden yararlanmak gibi küçük hesapların ardına saklanıyor küçük oyunlar?..

Gene kapanıyor gözlerim.. Bu kez önümde, balonlarla süslü bir yatak, fenerler renk renk, ışıklar yanıp sönüyor. Allahım o da ne? Pinokyo bir yatakta sünnet oluyor. Bu kez korku ile, ter ile, bir daha hiç uyanamayacakmışım hissi ile uyanıyorum, gene sorular soruyorum kendime. Neden anlatılır masallar, klasikler neden çevrilir dillerden dillere? Biraz da o kültürle tanışmak, o yerleri tanımak değil midir amaç? Yazana, yaratana, anlatana saygı gerektirmez mi? Mesela biz Keloğlan’ı vaftiz edilmiş görsek bir kitapta, gitmez mi zorumuza? Ya da Yunus Emre bir kilise korosunda siyahlar içinde Halleluya ilahileri söylese..

Evet, ne yazıktır ki kahramanlarla başlayan bu süreç, okudukça görülecektir ki yazarların da yaşamlarında aynı yakınlık var gibi lanse edilmekte.. Yazarın hayatına, değer yargılarına hoyratça uzanmakta.. Yepyeni bir dünyadır çocuklar, onların gülüşlerinden yepyeni güneşler doğar. Kendilerini size, sizin ellerinize bırakırlar masumca. Okullara giderler. En iyisi okumaktır çünkü bunu hep böyle bilirler. Gider onlara yüz temel eser önerirsiniz, alır okurlar. Ama bu size onları kendi dünyanıza katma hakkı vermez. Onların sorgulama haklarını ellerinden alamazsınız. Kendi değerlerinizi korumaya çalışabilirsiniz elbette ama başkalarının değerlerini zedeleyerek, yok sayarak olmamalıdır bu..

Çeviri; yalnızca dilleri değil, kültürleri birleştirmeyi hedefleyen bir alanken, siz her şeyi kendi kültürünüze benzetmeye çalışamaz ve mutlak doğru buymuşçasına sunamazsınız. Alıp onlara ahlaksızca maniler, küfürlü bilmeceler öneremez, annelerin söylenince dillerine acı biber süreceği sözleri temel eserler diye okutmaya mecbur edemezsiniz. Kendi muhaliflerinize dönük dörtlükler yazıp, halk dilinde maniler diye süremezsiniz dillerine.. Masallar çocukları kandırmak için değildir. Hep sonunda iyi olanların kazandığı; iyiye, güzele ait ne varsa anlatılıp öğretilmeye çalışıldığı ayrı ve gerçek bir dünyadır. Hoşgörüyü, dostluğu savunur masallardaki her ağız. Büyüklerin küçük oyunlarının yeri değildir orası.Bizim de katılıp gittiğimiz bir sonsuz ovadır..

Hasan Ali Yücel düşüyor usuma; onurlu - idealist - vatan evlatlarının eğitimini hayatındaki herşeyin ötesinde tutan.. Kemal Atatürk " sıfır nedir Hasan Ali " diye sorunca " sizin yanınızda benim Paşam.. " cevabını vermiş Milli Eğitim Bakanı.. Ve hayıflanmalarım arasında şimdiki zamana dönüyorum deja vu 'lardan sıyrılıp..

Dedem Korkut kaç kere girmiştir evimize, hiç bitmesin istemişizdir bin bir gece. Kaf Dağı’nın ardı kaçımızın düşlerini süslemiştir kim bilir, kaçımızın gözleri kapanmıştır uyuyan güzelle. İşte şimdi benim olduğu gibi..

Kim bilir kaç kere gökten üç elma düşmüştür..

Biri bize, biri size.. Biri de..


23.Aralık.2009
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..