Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

29 Eylül '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Büyümüşüm

Sonbaharın son kuşlarının cılız ötme zamanları. Güneşin yakmadığı, soğuğun dondurmadığı, keyifli havanın keyfini çıkarma rahatlığında indiriyorum perdeleri kışa temiz girmek adına. Leyleklerin dönüşlerini görmedik bu yıl acaba döndüler mi? Yine her şeyleri elden geçirme hevesleri doldu yüreğime. Dolap içleri, küçülmüş kıyafetler, kitaplar, ayakkabılar, depo, bir-bir elden geçiyor. Saksıdaki çiçekleri bile yeniledim, atom karınca gibiyim, ördüğüm çantalar dillere destan, nazar olmamak için kendimi okuyup üfleyeyim bari. Bütün işler bitince yılsonu envanterini hazırlıyorum kafamda, eksikler alınacak, fazlalar, verilecek... Kendi yazdığım bir sayfa geçiyor elime, okuyup gülüyorum tarihine bakınca, kendime haksızlık etmişim ne kadar da gençmişim halbuki. En büyük kızımın şimdi olduğu yaştaymışım, yaşı yazarım ama belki kızar anne yaşımı niye söylüyorsun diye.

BÜYÜMÜŞÜM                                                                                           12.09.2004

Büyüdüm. Saçlarımı at kuyruğu yapmam yaşımı saklamıyor. Saklamak gibi bir çabam da yok aslında. Rahat ediyorum sadece. Rahatlık her şeyin ötesine geçiyor belirli bir çizgiden sonra. Gözlerin bakması değişebiliyor manzaralara. Daha kıymetli her şey, daha özel, daha anlamlı. Kendini daha iyi anlıyorsun büyüdüğünde. Ne istediğini, nelerin seni mutlu ettiğini, nelerin hala derinden yaraladığını ve nelerden geçebileceğini. Eğer insansan ve çocuk yüreği kadar çıkarsız atıyorsa yüreğin, kırılabilme ihtimalin hep oluyor da kırılmakla aynı anda davul seslerine yol verebiliyorsun kahkahalarla hem de kırılmış kendi bedeninde. Acının ötesine geçtikten sonra artık her şey hiç bir şey oluyor gözlerinde.

 

Verilen emeklerin ne amaçla yapılabildiğini, sevginin terazisinin nerelerde ağır bastığını, önemli ve önemsizlerin aslında bir sırası olmadığını da öğrenmiş oluyorsun bu arada. Seni korkutanlarla korkutmayanlar yer değiştiriyor. Hayatın, senin elinde olmadığını, sadece onun verdikleriyle yetinmek gerektiğini bilmen seni büyümüş yapıyor belki de. Ya da zaten hep bildiklerini toparlama süresi bu zaman dilimi.

 

Kişiliklerin asla değişmeyeceğini, çocukluktaki öz neyse, yaşlılıktaki davranışların oradan, o zamanlardan geldiğini biliyorsun. Bakışlarınla konuşmaya başlıyorsun, cümlelerin daha kısa, daha vurucu, daha öz oluyor. Yaşadığın her mutlu AN cebindeki tek gerçek kar payı. Üstelik bu AN (Amonyum Nitrat) 'ları teröristlerin kullandığı gibi bomba malzemesi olarak kullanmıyorsun. Malzemelerin iyiye kullanılması yönünde bir güzel değerlendiriyorsun. Kötüye kullananlar zaten çevrelerindekilerle birlikte kendilerini de kasaptaki kıyma halinde yok ediyorlar.

 

Her ne olursa olsun adımlar ölüme yaklaştıkça yaşamak ve büyümek güzel ve de çok değerli. Acaba zamanın darlığı mı bu güzelliğin sebebi? Hissettiklerinin anlamları anında oturuyor yerine, gözlerindeki bakışlar tilki kurnazlığında, her şeyi gördüler çünkü. Aceleciliğin kaplumbağa hızında, biliyorsun ki acele etmenin geçerli bir anlamı yok yaşamın içinde. Sevgilerin ve nefretlerin belirgin çizgilerle ayrılmış. Kalabalıkların içinde mutsuzları, şımarıkları, yüreğinde aşk olanı gözlerinden ayırt etmek marifetindesin artık. Aşk denince kırmızısın, haklısın yürek ve ruh yaşlanmıyor ki! Aşk, evet hayatın en değerli armağanı en azından gözünün körlüğü geçene kadar ama yine biliyorsun ki hiç bir şey sonuçsuz değil.

 

Neye yaşadığını bilmek, aldığın sağlıklı nefes, huzura yatılmış bir uyku, canın çektiğinde yiyebildiğin taze ekmek, depremsiz ve korkusuz bir hayat, savaşsız bir dünya, temiz toplum, çareli hastalıklar, yaşadıkların, sahip olduğun bütün değerler, yüreğinde hissettiğin kişiye değil, hayata aşk, yaşın, yaşadıkların artık çok daha kıymetli. Düşünsenize gecenin bir yarısında tuvalete kalkıyorsunuz, hava soğuk donuyorsunuz, yatağınıza döndüğünüzde kendi sıcaklığınıza, yatağınızın güvenine sarılarak uyumak. İnsan daha fazla ne isteyebilir ki? Elimizdekileri idareli kullanmak gerekli. Yaşamak, yaşının büyük olması değil yaşadığından ne anladığın önemli. Büyümüşüm, her evre gibi büyümek de güzel bir şeymiş.

Not: Bir de altına adımı yazmışım, yazık kız bana. Büyümüşüm o zaman gerçekten bak akıllı-akıllı konuşmalar işte daha ne olsun.

 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..