Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '22

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

KENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME

KENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME       

       (Hayata Mektuplar-13)

                                     "Çok mütevazi olma. Gerçek sanırlar."

Atasözü

           Birçok kişiye sormuşlar “Sizi ne mutlu eder?” diye. En çok “Kendimi değerli hissetmek” cevabı verilmiş. Takdir edilme ve değerli hissetme isteğimiz küçümsenmeyecek bir durumdur. Ama maalesef toplum olarak takdir etme konusunda çok cimriyiz.

           Değerli hissetme, kendine saygı ile başlar. Kendine saygı, kişinin kendisine ve özüne saygı duyması, kendisini değerli, yeterli ve önemli hissetmesidir.

           Kendine saygısı düşük kişiler, kendilerine acıyarak ya da acındırarak hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. Saygılarını yükseltebilmeleri için, kuru kuruya kendime güveniyorum ya da kendimi seviyorum demekle kendine saygı yükselmez.

           Kendini sevmenin, kendiyle gurur duyuyor olmanın, bir çeşit kibir olduğuna yönelik düşünceler de var. Kibirli olma, büyüklenme olarak tanımlanır. Kibirli kişi, diğer insanları küçümser, aşağılar ve kendisini onlardan daha önemli ve büyük olarak görür. Bundan dolayı da diğer insanlar tarafından sevilmez. Kibir, insan ilişkilerinin zehridir. Kendine saygısı yüksek bir kişi, ben de herkes kadar sevilmeye layığım, insan olarak herkes kadar değerliyim diye düşünendir. Bu nedenle öz-saygı, kibirle değil de, bizim kültürümüzdeki izzet-i nefis, şeref, haysiyet ve onur gibi kavramlarla daha yakından ilişkilidir.

           Bahsettiğimiz kendini sevme ve kendine saygı kapıları, nihayet "kendini değerli hissetme" konusuna çıkar. Zamanımızda bu konu çoğu zaman para ve harcama ile de ilişkilendirilmiştir. Başkasının harcayamadığı veya harcamak istemediği bir miktarı siz rahat harcıyorsanız kendinizi önemli ve değerli hissediyorsunuz. Ama insanın bu hissiyatından satıcılar yararlanmakta ve bir satış politikası olarak kullanmaktadır. Örneğin;

           Bir süre önce televizyon ve gazetelere bile haber konusu olan, Bodrum'da bir tek lahmacunun 90 liraya satıldığını okumuştuk. Süper zenginlerin oraya gittikleri, sevdiklerini oraya götürdükleri yazıyordu. Bizler bu fiyatın çok uçuk olduğunu söylesek de, zenginlerin kendilerini çok zengin göstermek, fazla parayı fütursuzca harcayabildiklerini, değerli olduklarını göstermek için, hava atmak için, bunu yaptıkları yazılıyordu. Bu konuda dükkan sahibi televizyonda "aynı lahmacunu aynı lezzetle ucuzlatsak satamayız" demişti.

           Benzeri bir durum, marka ayakkabı şirketlerinde de var. İsmini hatırlamadığım bir yetkili, "fiyatlar ile alakalı bir sıkıntımız yok. Fiyatını ne koyarsak koyalım satılacağından eminiz" demişti. İnsanların fazla para verince kendilerini önemli hissettiklerini biliyorlardı.

           Aynı hissi uçak merdivenlerinden çıkarken de hissedersiniz. O merdivenleri çıkarken uçağın motor sesi ile zengin ve önemli birisiniz gibi gelir.

           Birilerinin, çok pahalı telefonunu kılıfsız kullandığı, telefonun markasının göründüğü zaman kendini önemli hissettiğini görürsünüz.

           Bu değerleri kullanan pazarlamacılar, kafamıza vura vura Coca cola deyince ramazan, derin dondurucu deyince kurban bayramının aklımıza gelmesini de sağladılar.

           Bu konuları anlatan "Veblen Etkisi" diye bir durumdan bahsedilir. Veblen etkisi kısaca "Gösteriş Tüketimi " veya "Züppe Etkisi" ile de ilişkilendiriliyor. Aralarında anlam bakımından nüans farkları olsa da bu kavramlar "Bir malın fiyatı arttıkça, talebinin de artması" ve "Varlıklı kişilerin kullandıkları mal veya yerin, daha alt gelir guruplarınca kullanılamaması, daha alt gelir guruplarınca kullanılmaya başlanması halinde bu mal veya yeri kullanmaktan vaz geçmeleri, daha üst harcamalara yönelmeleri." Olarak özetlenmektedir. Veblen etkisini sonraki yazılarımızda anlatalım.

           Gerek para harcama, gerek davranış yolu ile insanlar kendilerini değerli hissetmek istiyorlar. Böyle şeylerden mutlu oluyorlar. Böyle hisler elde etmeye çalışma, kimilerine çok da yanlış görünmez.

          "Gösteriş Tüketimi", "Züppe Etkisi" veya "Veblen Etkisi" bir kısmımıza aşırı görünebilir.

           Ancak bir de tevazu vardır. Tevazu, alçakgönüllülük, gösterişsiz yalınlık, Kibirden uzak kalarak, kendini diğer insanlardan daha değerli görmemek olarak tarif edilebilir. Türk - İslam kültüründe her zaman için övülen ve diğer erdemlerden üstün tutulan bir meziyet olmuştur.

           Veblen etkisinde olduğu gibi tevazu u da ölçüsünde tutmak gerekiyor. Zira bununla ilgili birçok güzel söz üretilmiştir.

          " Çok mütevazi olma. Gerçek sanırlar."

Atasözü bunu anlatmaktadır. Bunun devamında;

          " Gereksiz alçak gönüllülük, ahmaklıktır."

Sözü dikkat çekmektedir.

Son olarak ta İbn-i Haldun'un şu sözünü hatırlayalım.

          " Tevazunun fazlasının sonu, vasat insanlardan nasihat dinlemektir."

           "Gösteriş Tüketimi", "Züppe Etkisi" veya "Veblen Etkisi" gibi "Tevazu" konusunu da ölçüsünde tutmak en doğrusu gibi görünüyor.

            Kendimi, iki etkiden tevazua daha yakın, gösteriş tüketimine uzak hissediyorum.

 

     Varsın kuş sütünüz eksik olsun tepside.

     İki zeytin, bir dilim ekmek de yeter,

     Gerçekten mutlu olmak isteyene..

     Gerisi hikaye..

diyene katılıyorum.

            Bu hafta aralarında nüans farkları olan psikolojik ve ekonomik konularda zihin jimnastiği yaptık.

            Bütün köylülerim ve arkadaşlarımın kendilerini değerli ve kıymetli hissedecekleri çok miktarda sebepleri olmasını, bütün duygularında ölçülü olmalarını diliyorum.

            Gelecek yazımıza ( Köyüme Mektuplar-14 ) ile devam edelim.

            Bütün köylülerimi ve arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..