Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bye bye happiness!

Bye bye happiness!
 

"Happiness!"


Hayatım boyunca, büyük şairlerimizden <ı>Yahya Kemal Beyatlı’nın şu beyitlerini şiar edinmişimdir.

<ı>“Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”

Öğrencilerime her zaman <ı>“hayal kurmak”tan kaçınmamalarını, özgürleşebilmenin ancak <ı>“hayal kurmak”la, hayallerinin peşinden koşmakla mümkün olabileceğini söylemişimdir.

Kendi kendime en çok tekrar ettiğim mısralardan biri de şu olagelmiştir:

<ı>“Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var!”

Ne adına olursa olsun hayallerin baltalanmasını, hülyaların tüketilmesini, ümitlerin karartılmasını, işin olmaza sürüklenmesini, entrikacılıkları, dalaverecilikleri, gıybeti, yalanı, iftirayı, nemmamlığı hayatın dokusunu bozan, insanı kendi varlığına yabancılaştıran, açılımları kirleten, heyecanı ve coşkuyu kurutan, <ı>“saadeti, fazileti ve refahı” engelleyen en büyük cinayetler olarak bellemişimdir.

Bu cinayet hele de Firavunvari, Belamvari totaliter ve tekelci bir <ı>“kutsanma hırsıyla” işleniyorsa tüketilen hiçbir kutsal kavramla meşrulaştırılamayacağına inanmışımdır.

Öyle <ı>Marksist-Leninist jargona kök salan <ı>“antiemperyalist” vurguların, tarihsel şahsiyet istismarlarının, <ı>“Vatan, Millet ve Sakarya” edebiyatının bu tür “saf iktidar” yönelimli cinayetlere kılıf olamayacağını neredeyse her sohbette, her derste, her yazımda vurgulamışımdır.

Lidere itaati <ı>“inancı” olarak gören ve liderin koltuğa oturması uğruna her şeyin mübah sayan <ı>“sürü paradigması”nın insan fıtratına en meş’um saldırı olduğunu, bırakın fıtrat dini İslam’ı, hiçbir insanî değerle ve erdemle örtüşemeyeceğini her ortamda dile getirmişimdir.

Genetik olarak belirli bir aileden ya da soydan gelmenin hiçbir insan için yüksek bir ahlâkî erdemi ya da yönetim becerisini garantileyemeyeceğini, güzel ahlâkın ancak özel bir çaba ile edinilebileceğini, güzel ahlâkın bir <ı>“nesep ve/ veya itaat” sorunu değil bir <ı>“seçim” sorunu olduğunu, hak ile batılı tefrik edebilme ferasetiyle irtibatlı olduğunu hem başucumdan düşürmediğim külliyatlardan öğrenmiş hem de acizane tecrübelerimden çıkarsamışımdır.

Bu mülahazalar çerçevesinde, yapılanların, İslamî ve insani açıdan hiçbir değer taşımadığını, köklü bir hareketi tarihe gömmek dışında hiçbir anlamı olmadığını, aile mensuplarından ibaret bir yönetimin giderek daha da daralma eğilimindeki tabanın kısa bir süreliğine kontrol altında tutulması dışında hiçbir anlamlı politik, toplumsal ve iktisadî sonuca ulaşamayacağını, muazzam bir hareketin giderek daha da yalnızlaşacağını, ötekileşeceğini, itibarsızlaşacağını öngörmekte bir beis görmüyorum…

Hulâsa, durum şundan ibarettir:

“Elveda saadet, merhaba yalnızlık, merhaba boşluk!”…

Ya da <ı>Türkçe anlamakta güçlük çekenler için bir de <ı>Everly Brothers’ın<ı> Organize İşler’den de hatırlayacağınız hit olmuş bir şarkısının sözleriyle ifade edersek, tekelciliğin, enaniyetin, hırsın ve egosentrik sapmaların sonu şudur:

Bye bye happiness

Hello loneliness

Hello emptiness

 
Toplam blog
: 19
: 1025
Kayıt tarihi
: 01.05.10
 
 

Mülkiye ..