Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Çakıla dönen elmaslar

Çakıla dönen elmaslar
 

1 ABD Doları


("Benim Memurum işini bilir" sözleriyle bizlerin emeğinin karşılığını vermeden idare etmeye kalkan ve bizleri hırsızlık ve rüşvete teşvik eden sözde dindar özde sermayedar idarecilere karşı hak yemeden emeğinin karşılığını alma çabası içine girmiş, çocuklarına rüşvet ve haksız kazancın lokmasını vermemiş, yüreği 30 yıldır darbeyle gelen ağır cendereye ve onun Batıdan edindiği gayri meşru çocuğu, hırsızlığın diğer adı enflasyon aldatmacasına direnmiş insanlarımıza selam olsun, bu yazı bunu başarabilen herkese adanmıştır.)

"İnsanın biriktiripte harcamadığı, bir işe yaramayan her varlığı taştır" gibi bir ifade kullanır, bana göre Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi yazarlardan biri olan İsmet Özel.

Her zaman o ve onun gibiler, bir şair tabiriyle 'güneşin çarpılmış elçisi' Van Gogh yalnızlığına mahkumdur. Tarihte her dahi entellektüel, uzayın korkunç -270 derece soğundaymış ve karanlıklarındaymış gibi kendini toplumsal bir karanlık, sosyal soğuk bağnazlığın içinde hisseder. Çünkü dehalar sürüden değildir, onlar ezber bozarlar. Onların kendilerini topluma beğendirme kaygıları yoktur, olmamalıdır zaten, doğru olduklarına inandıkları ne varsa onu yapar onu söylerler.

Eleştirilmeyi hiç sevmeyen Zalim Kralların, Papaların, Sultanların, veya şehrin üzerinde bir heykelin taştan eli gezinir zihinlerde, çıtayı atlamak isteyenlere ket vurur dogmatizmin yalçın duvarları. Yalancı şahitliğe hazırdır sistemin memelerinden beslenen beyni karakutucuklara hapsolmuş, demir ve taşı kendine pusula ve idol edinen ve evlatlarına soysuzluğu, uyanıklığı, hak yemeği,
kitapların, okumanın, adaletin ve erdemin yerine miras bırakan cahil ebeveynler.

Midenin, beyne ve yüreğe hükümsürdüğü şeytanın sistemi, adil paylaşımın düşmanı kapitalizm sayesinde Lüsifer hiç bu kadar mutlu olmamıştı. 12 gezegene ve Burca boyun eğdirdi O, elinde bir kağıt parçasının üzerinde ki piramidin tepesine atılmış boş imzalar bulunan ve asla emeğin karşılığı olmayan, değerini döktüğü kan ve göz yaşlarıyla zorla kabul ettiren, despotizmin sanal kağıtları, bizlere daha fazla demir (Lüks araba) ve taş (Lüks daire) alma vaadi verip, yine bizleri faizle takside bağlayan, bizi kündeye getirip tüm birikimlerimizi ayak oyunlarıyla çalan, sevgimizi, merhametimizi, adaletimizi usulca ve sinsi vesveselerle ruhumuzudan, bizden söken, Lüsifer'i çok iyi tanımalıyız, ve onu tanımazsak bugünlere nasıl geldiğimizi asla bilemeyiz.

Bir zamanların komşumuzu çatlatmak için aldığımız buzdolapları gibi, komşu ve yakınlarımızı çatlatma amaçlı biriktirdiklerimiz, büyük bir hırsla yediğimiz yemekler bize bişi kazandırmıyor, bizim başımıza sosyal ve psikolojik yalnızlık, kompleks, obezite olarak iş açıyor.

Zerre kadar adalet duygusuna sahip bir insan, denge olgusunu gözetir, adalet, 'denge' demek olmasaydı Bakanlığının simgesi terazi olmazdı. Yer yüzünde herkes farklı özel yeteneklerle dünyaya gelmiş, gönlümüzün istediği herkesin kendine bahşedilen doğumla gelen yeteneklerine göre bir eğitim ve işe sahip olması değil mi?

Her insan özeldir, her insanın çok özel yetenekleri vardır. Tepeden tırnağa yanlışlıklarla dolu iğrenç kapitalist sistem İNSANA VE RUHUNA DÜŞMANDIR, ÇÜNKÜ FIRSAT EŞİTLİĞİ YARATMAZ.

Fırsat eşitliği sağlamaktan çok uzak olan zengini daha şişman, fakiri ise daha zayıf yapan bu sistem değişmedikçe insanoğlu gelişemiyor, ruhen ilerleyemiyor da.

Anadolu'da dükkanı açık bırakıp camiye giden Orta Çağ İnsanı kalmadı, artık camilerin cinisi, sedefleri, halısı, tarihi musafları çalınıyor ve buyüzden artık camiler kilitleniyor, bu geriye gitmek değilde nedir? Toplum Bilim olarak OrtaÇağın karanlıklarındaydı ama İnsanlığın aydınlığındaydı, şimdi tam tersi oldu. Kapitalizme sonuna kadar kul köle olmuş olan Bilim Ve teknoloji, bizlere en yeni ürünleri sunarken asla "iyi bir insan, baba, komşu, arkadaş, dost olmayı unutturdu, reklamlarda arabayı kullanmak için birbirine olmadık tuzaklar kuran karı kocalar, bisküvi ve çukulatayı paylaşmamak için her dalavereyi çevirenler, bir yardım alabilmek için "miskrem versem" lafları toplumu gittikçe bencilleştirdi. İŞTE tam bu nokta çok önemli, DEMEKKİ BENCİLLEŞMEYEN TOPLUM KAPİTALİZM İÇİN TEHDİTTİR. KÜRTLER, AFGANLAR, DAĞ TÜRKMENLERİ, İRANLILAR KISACASI DOĞU (asya) KAPİTALİZM İÇİN TEHDİTTİR. SARSLARLA SARSAMADILAR, DOMUZ GRİPLERİ ÇIKARDILAR, ŞÜPHELİ PARA KAÇIRMA EYLEMLERİYLE KRİZLER YARATTILAR. OYNARKEN ÇULLARINI YIRTIYORLAR.

İnsanlık kendi sonunu bir meteor veya bir karadeliğin eline bırakmayacak.

Belki Yaratıcı, yavaş yavaş işkence içinde can çekişen insanlığın "düşene bir tekmede sen vur" sosyal AIDS'i içerisinde ölmesindense, ani bir Karadelik anaforunda MERHAMETLİ ANİ YOKOLUŞLAR sağlayarak yaşam fişimizi çekecek.

Şimdi kendimize soralım; Biz Mazoşist miyiz? Yaratıcı'nın sabrını mı deniyoruz?

Neden toplumun sadist zalimler elinde mahvolmasını seyredelim? Sadizmin Lüsiferle işbirliği yaptığı bu sistemde HİÇ birşey yapılamaz mı?

Bunun için, ortaya kuralları Lüsifer ve Smith'ce yazılmış olarak konan adaletsiz Kapitalist oyununu oynamayacağımızın manifestosunu Würzburg Duvarına " Protestanlık Bildirgesi" asan Martin Luther gibi, kendi Manifestomuzu Wall Street'in ve White House'un duvarına yazmalıyız.

Bu manifestomuzun maddeleri şunlar olmalı,

1-Olabildiğince paylaşımcı olmalıyız, ihtiyacımız kadar tüketmeli, şayet elimizde ihtiyacımızdan fazla ne varsa tavan arasında ve bankaların kasalarında değil, -hiç değilse biraz olsun- yoksullarla, yetimlerle, dullarla, garibanlarla paylaşmalıyız,

2-Asla reklam seyretmemeli, elimizdeki cep telefonu işimizi görüyorsa değiştirmemeliyiz.

3-Başkalarını düşman ve rakip olarak bize gösteren bu sisteme karşı, sabahları başta yakınlarımız olmak üzere sevgi ve saygıyla, gülümseyerek içten merhaba demeliyiz,

4-Birbirimizin farkında olmalıyız, komşumuzu, akrabağ ve dostlarımızı ihmal etmemeliyiz,

5-Emeğimizin karşılığını kapitalizmin kiliseleri olan Bankalarda değil, mümkünse başka yatırım veya yatırım araçlarında değerlendirelim,

Bunlar yapılırsa

1-Sosyal yapıda barış olur, yetimler sokakta kapkaçcı, eğitimsiz kadınlarsa seks işçisi olmaz, insanlar suça değil birbirini sevmeye itilirler. Bir toplumu bir arada gerçekten tutan şey YARDIMLAŞMA OLGUSUDUR.

2-Reklamlar yüzünden obez olmayız, sağlıklı bir yaşantımız olur, gereksiz harcamalardan kaçarız,

3-4-Komşu ve yakın çevremizle olan varsa kırgınlık ve sorunları çabucak çözeriz,

5-Ticarethanelerde girişimcilikte kullandığımız paralar, İşsizliği önler, toplum üretken olur, üretilen ürünler güzel bir paylaşımla "kardeşimize bölüp verdiğimiz ekmek gibi" toplumsal bağla bizi birbirimize bağlar.

Böyle bir yapıda EMEK DÜŞMANI PATRON " BENİM EKMEĞİMİ YİYORSUN DİYEMEZ", İşçi Patrona ekmek yedirmekte. İyi patron iş yeri duvarına şunu yazmalı "Bu iş yerinde asgari ücret geçerli değildir". Hırslanmayan eğitilmiş işçi dostu patronlar ve sultanizmle bağlarını koparmış sorumluluğunu bilerek çalışan emekçiler niye kardeş olamasınlar? Bunun en birincil şartı "Patronların taş biriktirmeyi bırakmalarıdır", Adil işçi zaten bereketini kendi getirecektir.

Zalim emperyallerin ellerinde birikmiş elmaslara rağbet etmemeliyiz, rağbetimiz ve gıbtamız kendi ulusunun bağımsızlığı için her solukta gelişmiş fosfor gazını yudumlayacağını bile bile yine de sokağa çıkan ve kaybedeceği canından ve ayağında kışın dahi giydiği terliklerinden başka bişi olmayan "baldırı çıplak" diye tabir edilen, mazlum çocukların avuçlarında bulunan ve Topkapı Müzesinde ki Kaşıkçı elmasından daha değerli, avuçlarda ter ve cesaretle yoğrulup gerçek elmasa dönmüş, birazdan bir İsrail tankında veya zalim askerlerinin kafasında parçalanacak TAŞA olmalıdır. Bu elmaslaşan sıradan taşlara gıpta ve hayranlıkla bakmak vizyonunu edinmek yerine, Toki'nin taşı, Bursa ve Adapazarının 4 tekerlekli demirlerine hayranlığımız sürdükçe, küresel ısınmayada katlolan İNSANLIĞA da seyirci kalırız.

Saygılarımla,

Ayhan Özcimbit

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları yazara aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..