Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Çalışmak

Çalışmak
 

Çalışmak hayatımızın en önemli uğraşıdır. Ekmeğimizi onunla kazanırız. Lakin çalışma eylemi derin düşünenler için soru işaretlerini de beraberinde getirir. Hayatımızda karşımıza çıkan ya da katlanmamız gereken zorunlulukların aslında arızi bir durum olduğunu kabul ettiğimiz zaman ki öyledir zaten, çalışma fiili de sorgulanır hale gelir. 

Mecbur olmasak çalışır mıyız? Elbette ki hayır. Kim gün boyu saatlerce çoğu ağır işlerle uğraşıp yorulmak, sıkılmak ister? İstemediğiniz şey yanlıştır. Bir şeye karşı içinizde hoşnutsuzluk varsa bu yanlıştır. Çalışmaya mecbur olmamızı bir an için unutun. 

Tamam, doğru bir şey değil ama çalışmaya da mecburuz. Mesele çalışmanın mantıklı bir eylem olmadığını kabul etmek. Yapmaya mecbur oluşumuz ayrı bir şey. Bugün için şartlar uygun değildir; teknoloji yeteri kadar gelişmemiştir ama belki gelecekte daha uygun şartlarda, hiç değilse ağır işlerde çalışma ortadan kalkar. 

Yani özellikle ağır işlerde çalışma insan yapısına, kişilik ve onuruna uygun değildir. Karanlığı eleştirmek kolay; erkekseniz güneşe karşı gelin. Yani toplumun yerleşmiş değerlerinde bilinen doğrulara savaş açıp onların aslında yanlış olabileceğini iddia etmek kolay değil. Söylersiniz dereye taş atar gibi, söylersiniz de kimi inandırır ikna edersiniz? 

Adama bir hamal gösteriyorsunuz, sırtında 100 kilo yük. Kan ter içinde. Zorlanıyor ve acısı sıkıntısı hat safhada. Bu tabloyu normal gören kişinin aklından şüphe ederim. Çoğunuz aynen bu hamal gibi uzun çalışma yıllarından sonra canınızdan beziyorsunuz. Akıllı, okumuş büyükleriniz işlerin zor ve ağır olduğundan, kolaylaştırmak gerektiğinden bahsedeceklerdir. Çalışma eylemini sorguya almayı düşünmeyeceklerdir. Çünkü onların basit mantığına göre çalışmaya mecbur olmamız çalışmanın yapılması gereken doğru bir şey olduğunu gösterir. Yani bunlara göre bir şeyi yapmak zorundaysak o doğrudur. 

Dikkat edilirse ağır çalışma genelde teknolojinin fazla gelişmediği, geri kalmış ülkelerde yoğundur. Bilim ve teknoloji ilerledikçe bedeni çalışma ortadan kalkacak, hamal tarzı çalışma belki hiç görülmeyecektir. Bilinen şekliyle çalışma yaşamın parçası, hayatın gereği olarak görülmektedir. Oysa bu paragrafta yazdıklarımızdan anlaşıldığına göre çalışmak hayatın bir kuralı değil mecburiyetten katlandığımız bir angaryadır. 

Şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz ama neden yaptığımızı sorgulamıyoruz. Kafası çalışanın eli çalışmaz; gerek yoktur buna. Dededen babadan öyle gelmiş; bizler de devam ettiriyoruz. Unutmayın bu âlemde Tanrı dışında her şeyde yanlış olabilir. Birkaç yüz yıl sonra dünyada ileri teknoloji gelişti ve her şeyi teknik yoluyla yaptık. İşte o zaman sizin ibadet dediğiniz, hayatın bir parçası olarak gördüğünüz çalışma ne olacak? 

Belki çalışma tümüyle ortadan kalkmaz; şekil değiştirir. Kişinin sevdiği şeyleri bir disiplin altına girmeden istediği yerde ve zamanda yapması çalışma değildir. Bu mutlaka olacaktır ve olmalıdır zaten Yoksa insanlar ciddi bir zaman geçirme ve mutsuzluk sorunuyla karşı karşıya kalırlar. 

Bir ressam tablosunu severek, zevk alarak yapar. Bu elbette çalışma değildir. Her şeyi teknoloji yapacak ve günün birinde bizler işsiz kalacağız. Niye işimizi elimizden aldınız diye makineleri kıracak halimiz yok ki. Evet, teknolojinin gelişmesiyle beden gücüne dayanan işler, hatta büro ve aracılık işleri ortadan kalkacak ama hayatın birçok yönü var ve işte bu nedenle insanların uğraşı, mücadelesi bitmez. 

Teknoloji bizleri işsiz bırakacak korkusu şimdiden yayılmaya başladı. Bence 3 küsur milyon resmi işsizimizin bir milyonu teknoloji işsizidir. 

Ne olacak peki? İşsiz kalacağız diye teknolojiden vaz mı geçelim? İnsanlığın gelişimi zaten bildiğimiz bu günkü çalışmayı bütünüyle ortadan kaldırmaya yönelik. İnsanlık çıkmazda. Bilim ve teknoloji ilerledikçe işsiz sayısı artıyor. Çalışmayınca ne yiyecek, içecek bu insanlar? 

Dünyada her şeyi sorun olarak gören sözde akıllı insanlar buna çözüm arayacaklar. Oysa teknolojinin gelişmesi sonucunda insanların işlerini kaybetmeleri sorun değil, doğal bir süreçtir. Makineler geldi, artık kampana çalmayacak. Burada “Yarınımız ne olacak”diye paniklemek yerine geleceğin planlarını yapmamız lazım. 

Çalışma aslında olması gereken bir şey değildir. Üretmek, işlerimizi yapmak ve para kazanmak için yapmaya mecbur olduğunuz bir şeydir çalışma. Doğrusu üretimi sağlayacak ve işlerimizi görecek makine, araç gereç ve sistemleri düşünüp planlayarak imal etmemiz gerekir. 

Peki, dediğimizi yaptık, bilim ve teknolojideki gelişmelere uyarak süreci doğal haline bıraktık( ki istersen bırakma, zamana hiç kimse karşı koyamaz); her işi makineler görüyor, bizler ne yapacağız? Çalışmayan insan sıkılır, vakit geçiremez, evde duramaz. Doğrudur ama bu insanlar incelendiğinde bir kültürleri, merak ve uğraşları olmadığı da görülür. Yani bu canım kardeşlerim çalışmadıkları için değil yapacak bir şeyleri olmadığı, olsa bile bunu anlayacak bilgi, kültür ve meraktan yoksun oldukları için sıkılırlar. Entelektüel biri çalışmasa bile kendine kırk çeşit uğraş bulur. 

Elimiz kolumuz çalışacağına aklımız çalışır; bulup imal edeceğimiz makine, alet, araç ve gereçler bizim yerimize işlerimizi görür ve bizde adına hayat dediğimiz yolda gönlümüzce yürürüz. 

Çalışmak hayatın bir gereği değildir. Aklı çalışmayanın eli, kolu, ayağı çalışır. Mecbur kalanlar hariç, şurada burada gördüğümüz kan ter içinde çalışan insanların beyinleri çalışmıyordur. Çalışmak normal bir insan davranışı değildir. Eski çağlarda ağır işlerde köleleri çalıştırıyorlardı. Çalışmak köleliktir. İnsan dünyaya köle değil, bey olmak için gelmiştir. 

Teknoloji gelişti. Her işimizi makineler yapıyor. Biz ne yapacağız? Öyle ya bir gün 24 saat, oturmakla yatmakla geçer mi? İşte burada hayat eylemleri devreye giriyor. Satürn Çağı diye adlandırdığımız Türkiye halkı tarafından başlatılacak yıldızlara uzanan süreç işte bu tarz değişimlere sahne olacaktır. Ama elbette önce bu topraklarda bizleri çalışmaktan kurtaracak teknolojiyi kurmamız gerekir. 

Ama şimdi düşünce devrimi çerçevesinde başlangıç olarak çalışmanın aslında doğru bir şey olmadığını, mecbur olduğumuz için bunu yaptığımızı halkımıza öğretmemiz lazım. Bazıları diyebilir işte “Çalışmak insana huzur verir. Ben çalışmazsam rahat edemem. İnsanlarımız çalışmak dışında bir şey bilmezler. Sözünü ettiğin uzay teknolojisi ülkemize yüz yılda bile zor gelir. Çalışmak ibadettir; dinimiz de çalışmayı emrediyor” falan da filan. 

Kerim Korkut’un hedefi düşünceleriyle ülkesini ve dünyayı değiştirmektir. Birçok insan bu düşünceleri saçma bulabilir. Sırtında taş taşıyorsun, 20 yıl 30 yıl (böyle işler var) hiç mantığın alıyor mu, böyle bir şey olabilir mi? Adam makine yapıyor, taşı makineyle taşıyor. Demek ki taşı, sen taşımayacakmışsın. 

Makinelerle, yeni teknoloji tarafından dizayn edilecek alet, araç ve gereçlerle hemen tüm işlerimizi görecek, kendimiz de yüzlerce hayat meşgalesiyle yaşayacağız. Sırtımızda 50 kilo un çuvalı ile Süleymanlının yokuşunu tırmanmak asla yaşamak olamaz. 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..