Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '06

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Çam kokusu, ekmek kokusu, su sesi

Çam kokusu, ekmek kokusu, su sesi
 

Yaşamın içinde boğulduğu zaman insan, tıpkı deniz altında yüzen birinin, başını sudan çıkarıp içine derin bir soluk çektiği gibi, hayati bir soluğa ihtiyaç duyuyor. Son zamanlara hayatın içine öyle çok dalmış ve nefes almayı unutmuştum ki dağlara gitmek bana hayat kurtarıcı bir nefes gibi geldi.

Kuzenlerim yaz aylarını geçirdikleri yaylaya bizi davet ettiler. Hafta sonu için plan yapıp, arabaya atladığımız gibi soluğu yemyeşil çamların, ardıçların kapladığı dağ başına kurulu bu küçük ve sessiz yerde aldık. Tahta evler çam ormanı içine serpiştirilmiş gibiydi. Küçük dar bir yoldan kuzenlerimin evine ulaştık. Tahta evlerinin etrafını çiçeklerle donatmışlar, evin önüne büyük tahta bir teras yapmışlardı. Terasın üzerinde kilim serilmiş ve minderler konulmuştu. Oturduğun yerden karşıdaki dik yamaçlı dağı, zümrüt ormanları ve akan su sesini duyuyordun. Gözlerini kapadığın vakit kulağında suyun sesi, burnunda çam kokusunda huzuru hissediyordun.

Elektrik yoktu. Geceler sessiz ve yarı aydınlıktı. Asılan birkaç gaz lambası etrafa sarı bir ışık yayıyor ve kendini bir masalın içinde hissetmeni sağlıyordu. Etraftaki evler o kadar uzaktaydı ki kahkahaların gecenin içine yayılsa da kimseyi rahatsız edeceğim endişesi taşımıyordun. Kahkahaların karşı yamaçlara çarpıp sana geri dönüyor, gülüşün yüzüne yeniden yansıyordu.

Geceleri ise ağustos sıcağından bunalmış biz Akdenizlilere bir nimetti sanki. Yaz ortasında kazak giymek, uyurken üzerine battaniye örtmek, hem bir gece için bile olsa sıcaktan kurtulmanın, hem de değişik bir durum yaşamanın güzelliğiydi.

O gecenin sabahında insanı yatağından çekip çıkarıveren tatlı bir kokuyla uyandım. O tatlımsı yanık odun kokusuna, insanı büyüleyen bir ekmek kokusu karışıyordu. Uyanıp balkona çıktım. Bahçede kuzine bir soba etrafına tüm aile bireyleri toplanmışlar, koyu bir sohbete dalmışlardı. Sobanın üzerindeki çaydanlık hafif hafif kaynıyor, sobanın fırın bölümünden buharlar çıkıyordu. Beni fark etmediler ve onları uzun zaman izledim. Karşımdaki tabloda; ekmek kokusu, çam kokusu ve su sesiyle çevrelenmiş bir grup insan huzurla ve keyifle gülüşüyor ve sohbet ediyordu. Gözlerimi kapadım ve o huzurun yavaş yavaş beni sarmasına izin verdim.

O daldığım denizden başımı çıkarıp aldığım soluk bana iyi geldi… Sadece bir küçük nefes bazen hayat kurtarıcı olabiliyor…

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..