Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '15

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Cam kutuda saklı kocaman Dünya

Cam kutuda saklı kocaman Dünya
 

Farklı kimliklerin muhteşem uyumu


Akvaryuma sahip olmadan önce onu, hem çalışma odamın bir aksesuarı, aynı zamanda da karşısına geçip seyrederken yorgunluğumu alıp götürecek bir araç olarak görmüştüm.

Yaklaşık beş yıldan beri, dikdörtgen cam kafes içerisindeki akvaryum balıklarımın yaşamını gözlemlemekteyim. Gözlemlerimle birlikte,canlılar alemine ait ortak özelliklerimizin, canlının ne türüyle, ne boyutuyla ne de yaşadığı ortamla değişmediğini fark etmemin, kendi türümü daha iyi anlamamı sağladığını söylersem yalan olmaz.

İşe tropik balıklarla başladım. Turuncu renkli kılıçkuyruk,siyah ve beyaz melek, sürü halinde gezen (neon ışıklar yansıtan) neonlar,görselliği yüksek japonlar, beyaz molly, lepistes v.s türünden renk cümbüşü gibi bir karışım oluşturdum.

Her türden sadece bir balık varsa, akvaryumda yaşam stabildi. Tek mücadele yem verme saatlerinde başlıyordu. Yem atılacak noktada toplanmaları, büyük balıkların küçük balıkları alan dışına itmeleri, dökülen yemlerin hepsini yeme çabaları türünden aktiviteler oluyordu. Zaman zaman adıyla uyumsuz  olsa da küçük balıklara karşı agresif olan meleklerin saldırılarından başka aksiyon olmuyordu.

Sonraları her tür balığın dişi ve erkek cinslerini birlikte almaya başladım. Birer erkek, birden fazla dişi gibi. Bu düzenlemeyle akvaryum, biz insanların davranışlarından farklı olmayan küçük bir dünya halini almaya başladı. Dişi ve erkek kılıçkuyrukları akvaryuma koyduğumda ilk gün intibak sorunları çekseler de, ikinci gün erkek olan en gösterişli dişinin peşinden koşmaya ve kur yapmaya başlamıştı. İlerleyen günlerde dişiyi ikna ederek flört etmeye başladılar. Sürekli yana yana senkronize yüzmeler, birlikte zaman geçirmeler v.b. Diğer seçilmeyen dişiler için erkek siddetini içeren günler de başlamıştı.. En gösterişli dişiyi seçen erkek kılıçkuyruk, diğer dişileri rahat bırakmıyor, sürekli burun atarak çevrelerinden uzaklaştırıyor, onlara yaşam alanını dar ediyordu.

Bir süre sonra gösterişli dişinin hamile olduğunu fark ettim.. Epey kilo almış gibi gözüküyordu. Bir süre sonra akvaryumda gözle zor görülebilen ondan fazla yavru balık doğduğunu gördüm. Heyecanla çoğalan balıklarıma sevinirken, bir kaç saat içinde diğer balıklar tarafından yutulduklarına şahit olunca üzüntümden kahroldum. Büyük balıkların, küçük balıkları yem gibi yutmalarına  da hayıflandım doğrusu.

Başımızı balıkların dünyasından biz insanların dünyasına çevirdiğimizde, sosyal yaşamın çok da farklı olmadığını görüyoruz. İnsan türü, tüm canlıların efendisi ise, dünyayı daha yaşanabilir kılmak istiyorsa, balıklardan ya da diğer canlılardan daha zeki ve farklı olduğunu düşünüyorsa eğer; onlardan farklı iç güdülere de sahip olması, başkalarının mutsuzluğundan beslenerek kendi mutluluğunu inşa etme alışkanlığını terketmesi gerekmez mi? Mevcut siyasal ve ekonomik sistemlerin şekillendirdiği bizlere bakınca, kendi türüne yaptığı işkencede balıklardan bile kötü olduğumuz, on binlerce yıl çok da fazla bir yol katetmediğimizi göstermiyor mu? Ne dersiniz?

 

 
Toplam blog
: 9
: 85
Kayıt tarihi
: 21.07.14
 
 

İlkokul Öğretmeni olarak görev yaparken 1983 yılında da Gazi Ün. İ.İ.B.F. Bankacılık  ve Sigortac..