Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Camdan eşyalar mağazasından satılık umutlar

Camdan eşyalar mağazasından satılık umutlar
 

Jean-Jacques Henner


Yolda yürüyordum. Yürürken camdan eşyalar satan bir mağaza gördüm. Vitrini ilgimi çekti. Durup bir süre baktıysam da ne kadar sakar olduğumu hatırlayınca içeriye uğramadım. Bir iki adım atıp yola devam etmeye çalıştım fakat ayaklarım aklıma galip geldi. Kapıyı açıp içeriye daldım.

Rafların arasında dolandım. Raflarda rengarenk su bardakları ve onların arasında maviden yeşile çalan, desensiz, uzun, fazla geniş olmayan bir su bardağı gördüm. Bir süre öylece durup ona baktım, ya kırarsam diye korktum; elime alamadım.

Mağazanın içinde dolanmayı sürdürdüm. Ondan sonra nicelerini gördüm ama o bardak gibisi yoktu. Aklım yine ayaklarım karşısında çaresiz, geri dönüp tekrar o bardağı buldum. Durup öylece seyrettim onu. Sonra bu defa da ellerim dinlemedi beni, parmağımın ucuyla bardağa dokundum. Yukarıdan aşağıya doğru süzüldü parmaklarım, bardağın beni kendisine doğru çeken sesini duydum.

Ne kadar direndiyse de aklım, kalbim ele geçirdi aklımı ve dayanamadım sonunda elime aldım. Onu avuçlarımın içinde kavradım. Onca sakarlığıma aldırmadan, evirdim çevirdim, her yanına baktım. Bu esnada altındaki fiyat etiketiyle karşılaştım. Cebimdeki para yeterdi belki onu almaya ama o benim için pahallı bir bardaktı yine de. Satın alamayacağımı anlayınca üzerine benden hatıra parmak izlerimi kondurup usulca eski yerine bıraktım.

İçim acımıştı ayrılırken maviden yeşile çalan, desensiz, uzun, fazla geniş olmayan bu su bardağından... Aceleyle camdan eşyalar satan mağazadan çıktım. Caddeden karşıya geçmem gerekiyordu, mağazanın önündeki ışıklarda yeşilin yanmasını bekledim ama ışık yanmak bilmedi...İşte bu kısacık zamanda onu almadan gidemeyeceğimi anladım.

Koşar adım mağazaya döndüm. Onu bıraktığım yere doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Aynı bıraktığım gibi duruyor, adeta geri dönmemi bekliyordu. Telaşla aldım onu raftan, birinin benden önce onu almasından korkarak... İçinden yudum yudum içeceğim suyun hayalini kurarak kasaya koştum. Cebimdeki para ancak yetmişti onu almaya, hatta eve yürüyerek dönmek pahasına da olsa satın aldım...

Öyle uzundu ki yolum bir an önce içinden bir yudum su içmek hevesiyle yol boyunca koştum. Eve geldiğimde dilim damağım kurumuştu, yorgunluktan ayakta duramıyordum. Ama ne önemi vardı, maviden yeşile çalan, desensiz, uzun, fazla geniş olmayan su bardağımdan içeceğim bir yudum su yetecekti kendimi toparlamama... Sanki doğduğum günden bu yana hasrettim suya, hem de böyle güzel bir bardaktan yudumlamak suyu... Ne güzeldi hayali bile yalnızca...

Hayalim, poşetten bardağın kutusunu çıkarana dek sürdü. Tam kutuyu açmak üzereyken içinden o içimi cayır cayır yakan sesi duydum. Duyduysam da inanmak istemedim ama kutuyu açmamla gerçeklerle yüzleşmem bir oldu. O ses, kırık parçalardan geliyordu ve maviden yeşile çalan, desensiz, uzun, fazla geniş olmayan su bardağım bana son vedasını ediyordu daha içinden bir yudum dahi içemeden...

İçim yıllardır hiç yanmadığı kadar yanıyordu... Yol boyunca koşarken bir kaç defa düşüp kalkmıştım. Bardağın beni bir anda sürüklediği heyecan karmaşası içinde kırılabileceğini unutmuşum. İçinden içeceğim suyun hayaliyle onu ordan oraya savurmuşum...

Çaresiz çöpe atmak üzere mutfağa götürdüm kırıkları. Su bardağı kırılmıştı ama kalbim ondan beter kırık... Çöpe doğru titreyerek uzandı ellerim ve kutusuyla beraber attım maviden yeşile çalan, desensiz, uzun, fazla geniş olmayan su bardağımı...

Geriye döndüm, kutuyu ilk açtığım yere... Henüz kendi içimdeki kırıklara dahi dokunmamıştım ki ayağımda ince bir sızı duydum. Bir de baktım ki su bardağımdan hatıra kırık parçalardan bir kısmı dökülmüş yere... Ayağımın altında bir yarık, küçücük ama nasıl acıtıyor... Ayağım koşarak geldiği ve hunharca davrandığı dakikaların diyetini ödüyor... Öyle çok acıyordu ki canım ne yorgunluğum geldi aklıma ne de susuzluğum...Boşuna dememişler "akılsız başın cezasını ayaklar çeker" diye...

Ne yapalım işte yine başbaşayız, ben, paramparça kalbim ve yaralarım... Bir de camdan eşyalar mağazasından geriye kalan yalancı bir ümitten hatıra kırıklarım...

 
Toplam blog
: 42
: 1011
Kayıt tarihi
: 16.06.10
 
 

1980 'de doğdum. Batı'da küçük bir şehirde büyüdüm. Büyüyünce durduğum yerde duramaz oldum. Kuş o..